Zorunlu inşaat tamamlama sigortasına sektör ne kadar hazır?
Sompo Japan Sigorta Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Özer Şimşek, mecliste görüşmeleri süren zorunlu inşaat tamamlama sigortası kapsamında değerlendirmelerde bulundu.
“Geçtiğimiz günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın meclis gündemine getirdiği yasa tasarısında inşaat sektöründe müteahhitlerin çalışma esaslarına ilişkin düzenlemeler kritik öneme sahiptir. Zira müteahhitlik sektörünün mali, teknik ve deneyimsel yeterlilik klasmanlarının belirlenerek üstlenecekleri yükümlülüklere sınır getirme yaklaşımı son derece yerindedir. Kanun taslağının bir bölümünde gündeme getirilen inşaat tamamlama sigortası 16.03.2015 tarihinde ilgili genel şartlar yayınlanarak yürürlüğe girmiş ancak ne potansiyel sigortalı ne de sigortacı tarafından talep ve arz olmadığından sistem çalışmamıştır.
Sadece Türkiye’de değil dünyada da inşaat sektörü ekonomik büyümenin motoru ve destekleyicisi olarak algılanmaktadır. Çünkü inşaat sektöründeki hareketlilik, binlerce yan sektörü de beraberinde büyütmektedir. Öte yandan, ülke ekonomilerinde yaşanan en hafif resesyonda durgunluktan ilk etkilenen sektörler hizmet ve inşaat sektörleri olmaktadır. Bu denli büyük yatırımların olduğu inşaat sektörü ve bu sektörün ana aktörü olan müteahhitlerin mali yeterlilikleri kritik öneme sahiptir. Zira inşaat finansmanında nasıl olsa bu sürede inşaat bitene kadar satarım’ yaklaşımı ve bilhassa kentsel dönüşüm projelerinde yüzde 20-80 gibi yüksek arsa rantları ile taahhüde girilen projelerde dairelerin satılmaması, döviz kurlarındaki yukarı yönlü hareket ve bunun getirdiği aşırı maliyet artışı ve sonrasında ülke genelinde ortaya çıkan gayrimenkul fiyatlarındaki düşüş çok sayıda müteahhitin iflası ya da işi bırakması gibi ağır sonuçlar doğurmuştur. Bugün, sadece Kadıköy ilçesinde 1000’e yakın inşaatın bahsedilen nedenlerle durduğu belirtilmektedir. Elbette burada inşaat aşamasında maketten ya da kentsel dönüşüm dolayısıyla mevcut evini yeniden yaptırmak üzere müteahhite veren binlerce insanın mağduriyeti söz konusudur.
Girişte sözünü ettiğimiz ilgili kanun teklifi kapsamında önerilen düzenleme, ilk bakışta soruna çözüm getirecek gibi görünse de özünde tarafları yeterince dinlemeden ve ortak aklı devreye alarak yaratılan bir çözüm olmadığı için maalesef beklenen etkiyi yaratmayacaktır.
Bugün Türk müteahhitlik sektörü bankalar tarafından sağlanan tüm krediler içerisinde yüzde 10 gibi önemli bir paya sahipken, verilen kredilere karşılık alınan teminatlar gözetildiğinde, Sigorta Şirketlerinin uzmanı olmadıkları bir alanda önce müteahhitin mali yeterliliğini önce ölçme, ardından denetleme görevini üstlenerek arkasında hiçbir teminat güvence olmaksızın bu denli ağır sorumlulukların altına sokulması ne derece anlamlıdır? Öte yandan sigorta sektörünün bu önemli ve ağır görevi yerine getirebilecek mali ve know-how kapasitesi var mıdır? Bu sorular henüz yanıt bulmadan sigortanın zorunlu hale getirilmesi, sistemin kitlenmesi dahil kaotik istenmeyen bazı sonuçları beraberinde getirecektir. Bugün Türkiye’de faaliyet gösteren ve kredi sigorta teminatı veren üç global oyuncunun son üç yıllık bilanço rakamlarına bakıldığında zarar söz konusudur. Başka bir ifadeyle yabancı yatırımcının bu alanı bir fırsat olarak görmesi söz konusu dahi değildir.
Dolayısıyla devletin zorunlu deprem sigortası ya da tarım sigortasındaki deneyimlerini ortaya koyarak bir havuz oluşturması ve bu havuzu sektör bu alanda belli bir deneyim kazanana kadar bizzat kendisinin teminat verip yönetmesi en doğru seçenek olacaktır.
Öte yandan bu konudaki mekanizmaların kurulması sürecinde Türkiye Sigorta Birliği, Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye Müteahhitler Birliği ve Hazine Müsteşarlığı ile ortaklaşa yürütülecek çalışmaların sonuçları üzerinden bir mutabakat sağlanmasının hedeflenmesi ve bu çerçevede konuyla ilgili tüm paydaşların görüş ve katkılarının dikkate alınması diğer bir rasyonel adım olacaktır.”