Veli Kocatürk – 31.03.2016
Türkiye 2015 yılında yüzde 4 büyüdü. Sabit fiyatlarla. Yani enflasyon etkisinden arındırılmış, reel artışlarla yüzde 4 büyüme oldukça önemli. Hele ki 2015 yılını düşündüğümüzde. Oldukça sarsıntılı bir yıl geçiren Türkiye; iki seçim atlatmış, jeopolitik risklerin maksimum seviyede olduğu bir dönemde ve de yurt dışı piyasalarının depremler geçirdiği bir dönemde yüzde 4 büyüme oldukça önemli bir rakam. Ancak yeterli olmadığı aşikar. Türkiye için yüzde 5 büyüme normal olarak kabul ediliyor. Altındaki rakamlar ise diğer verileri aşağıya çekmeye yetmiyor. Cari fiyatlarla ise önemli bir gerileme var. Rakam eksi yüzde 9.9 olarak açıklandı.
Büyüme verilerinin içeriğine baktığımızda tarım sektörünün öncülük ettiği büyüme rakamlarında sanayi ve hizmet sektöründe de önemli bir yükseliş var. Yılın tamamının riskli olarak görüldüğü ve özellikle FED etkisi ile dolar kurunun hızla yükseldiği bir dönemde cari fiyatlarla yüzde 10 daralma görülse de iç dinamiklerde rakamlar pozitif ayrışıyor. Tarım sektörü bu anlamda oldukça önemli. Yüzde 7.6 büyümeye katkı yapması sanayinin ise bu konuda geri planda kalması büyümenin kalıcılığında soru işaretleri barındırsa da sanayinin potansiyeli artırılırsa kalıcı büyümenin elde edileceği görülüyor. Sanayide yüzde 3.3 rakamı ortalama olan yüzde 4 rakamının altında kalması son dönemde azalan yatırımların acısı çıkmış gibi görünüyor. Bu anlamda inşaat sektörü ise lokomotif olmaya devam ediyor. Yüzde 5.4 ‘lük katkı lokomotif görevini yerine getirdiğini gösteriyor. Buradaki ayrışmaya dikkat etmek lazım. Sanayinin yüzde 33’lük büyüme rakamı içerisindeki payın aslında yatırımların artırılması gerektiğini gösteriyor. İnşaat’ın büyüme içerisinde yüzde 5’lik payına karşılık yüzde 33 rakamına yapılacak yatırım büyümenin kalıcı bir şekilde canlanmasına sebep olabilir. Burada büyüme rakamının yüzde 4 açıklanmasına karşılık işsizliğin yüzde 10.8 seviyesine tırmanması aslında büyüyen ekonominin sorunları çözemediğini gösteriyor. Özellikle son dönemde artan işsizlik rakamlarının aşağı çekilmesi için yüzde 5 üzerindeki büyüme ve de sanayinin lokomotif olduğu bir ekonomik temel şartı ortada.
Dış ticaret verilerinde ise önemli bir düşüş söz konusu. Ticaret açığının azalmasında en önemli etken ithalat rakamlarının giderek düşmesi. İç talep konusunda yavaşlama beklenilen 2016 yılı rakamların daha da aşağı gelmesine sebep olabilir. şubat ayında yüzde 32,8 azalan dış ticaret açığı rakamı içerisinde ihracat yüzde 1.4 artarken ithalatın yüzde 8.1 azaldığı görülüyor. İhracatın toparlanmasında Almanya’nın etkisi oldukça yüksek. Son dönemde Avrupa’da toparlanma ve iç talepte canlanma beklentileri ihracat rakamlarının da düzelmesini sağlıyor.
2016 büyüme beklentilerin de yüzde 3.5 rakamı ön plana çıkıyor. Özellikle iç talepteki canlılık devam ederse ve Avrupa’nın toparlanması hızlanırsa büyüme rakamı yakalanabilir. Ancak sanayi rakamlarının yeniden ortalamanın üzerine çıkması büyümenin kalıcı hale gelmesini sağlayacak en önemli unsur olacaktır.
Veli KOCATÜRK
IŞIK MENKUL DEĞERLER
ARAŞTIRMA DEPARTMANI