Mahfi Eğilmez – 08.06.2017
Zeytin
Zeytin (Olea Europea), Akdeniz iklimine sahip bölgelerde yetişen, zeytingiller familyasına mensup, meyvesi yenen bir ağaçtır. Geniş, kıvrımlı ve düzgün olmayan bir gövdeye sahip olan zeytin ağacı on metreye kadar uzayabiliyor. Yaşam süresi oldukça uzun olan zeytin ağacının 2000 yıldan yaşlı olanları var. Ağacın meyve verir hale gelmesi normal koşullarda ortalama 25 yılı alıyor. Buna karşılık fidandan yetiştirilen zeytin ağaçları çok daha erken (3 – 4 yılda) meyve verebiliyor.
Yüzden fazla madde içeren zeytin yaprağı da ayrı bir değer. Yaprakta yer alan oleuropein, zeytin ağacını zararlılara ve hastalıklara karşı koruyan ve zeytin ağacının yüzlerce yıl ayakta kalmasını sağlayan en önemli maddelerden birisi. Zeytin yaprağının zengin içeriğini oluşturan bu uçucu yağlar ve maddeler ilaç sanayiinde kullanılıyor.
Dünyada en fazla bilinen zeytin türleri şunlar: Mazanilla (İspanyol, yeşil), picholine (Fransız, yeşil), kalamata (Yunan, siyah), niçoise (Fransız, siyah), liguria (İtalyan, siyah), ponentine (İtalyan, siyah), gaeta (İtalyan siyah), lugano (İtalyan, siyah), sevillano (Kaliforniya, yeşil.)
Zeytin ve Zeytinyağı Üretimi
Dünyada yaklaşık olarak 900 milyon zeytin ağacı olduğu tahmin ediliyor. Bu ağaçların yüzde 98’i Akdeniz çanağı içinde bulunuyor. 2016 yılı itibariyle Türkiye’deki zeytin ağacı sayısı 174 milyon adet. Türkiye’de Ege, Marmara, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu Bölgeleri zeytin üretimindeki en önemli bölgeler. Türkiye’ de yaklaşık 320 bin zeytinci aile işletmesi var.
Aşağıdaki tablo dünyada en fazla zeytin üreten on ülkeyi sırayla gösteriyor (Kaynak: http://www.worldatlas.com/articles/leading-olive-producing-countries.html)
Ülke | Zeytin (bin ton) |
İspanya | 5.277 |
İtalya | 3.221 |
Yunanistan | 2.232 |
Türkiye | 1.292 |
Tunus | 846 |
Fas | 745 |
Suriye | 731 |
Mısır | 332 |
Portekiz | 326 |
Cezayir | 299 |
Tablodan görüleceği üzere İspanya 5,2 milyon tonla dünyada en fazla zeytin üreten ülke konumunda bulunuyor. Onu izleyen İtalya ve Yunanistan’ın ardından dördüncü sırada yaklaşık 1,3 milyon tonla Türkiye geliyor.
Aşağıdaki tablo dünyada en fazla zeytinyağı üretimi yapan on ülkeyi gösteriyor (Kaynak: http://www.countrydetail.com/top-ten-olive-oil-producing-countries-in-the-world/)
Ülke | Zeytinyağı (bin ton) |
İspanya | 1.359 |
İtalya | 598 |
Yunanistan | 353 |
Suriye | 168 |
Tunus | 150 |
Türkiye | 144 |
Fas | 95 |
Cezayir | 56 |
Portekiz | 53 |
Arjantin | 23 |
Zeytinde olduğu gibi zeytinyağı üretiminde de ilk üç sıra değişmiyor: İspanya, İtalya ve Yunanistan. Buna karşılık Türkiye, zeytin üretiminde dördüncü sırada olan yerini konu zeytinyağı üretimine gelince Suriye’ye kaptırıyor ve 144 bin tonla altıncı sıraya geriliyor.
Türkiye’de Zeytin ve Zeytinyağı
Türkiye’de yetişen zeytinler arasında birçok çeşit var: Antalya Beylik ve Tavşan Yüreği zeytini, Gemlik zeytini, Ayvalık Zeytini, Edincik Su zeytini, Kilis yağlık zeytini, İznik çıkışlı Çelebi zeytini, İzmir Memecik zeytini, Nizip Tapan zeytini, Akhisar Domat zeytini, Ege Erkence zeytini, Kuru Sele zeytini ve diğerleri.
Aşağıdaki tablo yıllar itibariyle zeytin ağacı sayısı ve zeytin üretimindeki gelişmeyi sergiliyor (Kaynak: TÜİK)
Yıl | Ağaç sayısı (Bin) | Üretim (Ton) | ||||
Toplam | Meyve veren | Meyve vermeyen | Toplam | Sofralık | Yağlık | |
1990 | 86.560 | 80.600 | 5.960 | 1.100.000 | 337.000 | 763.000 |
1995 | 87.581 | 81.437 | 6.144 | 515.000 | 206.000 | 309.000 |
2000 | 97.770 | 89.200 | 8.570 | 1.800.000 | 490.000 | 1.310.000 |
2005 | 113.180 | 96.625 | 16.555 | 1.200.000 | 400.000 | 800.000 |
2010 | 156.448 | 111.398 | 45.050 | 1.415.000 | 375.000 | 1.040.000 |
2013 | 167.030 | 129.161 | 37.869 | 1.676.000 | 390.000 | 1.286.000 |
2014 | 168.997 | 140.712 | 28.285 | 1.768.000 | 438.000 | 1.330.000 |
2015 | 171.992 | 144.760 | 27.232 | 1.700.000 | 400.000 | 1.300.000 |
2016 | 173.785 | 147.430 | 26.355 | 1.730.000 | 430.000 | 1.300.000 |
Görüleceği gibi 1990’dan bu yana zeytin ağacı sayısı tam iki kat artış göstermiş bulunuyor. Buna karşılık üretimdeki artış 1,6 katla sınırlı kalmış. Bunu kısmen meyve vermeyen ağaçların da sayısında artış olmasıyla ama asıl olarak üretimdeki dalgalanmayla açıklayabiliriz. Örneğin karşılaştırmaya başlangıç olarak 1990 yılı yerine 1995 yılını alsak üretimde 3,4 kat artış olduğu görülecek. Üretimdeki asıl artış, yağlık zeytin üretiminde ortaya çıkmış bulunuyor. Sofralık zeytin üretimi yüzde 28 oranında artarken yağlık zeytin yüzde 70 oranında artıyor. Son yıllarda zeytinyağı kullanımının çeşitli nedenlerle (sağlıklı olduğu düşüncesinin giderek kabul görmesi önemli bir etken) artması bu gelişmede etkili olmuş olabilir.
Her iki gelişmeyi biraz daha geriden (1988 yılından) başlayarak grafiklerle gösterelim.
İlk grafik 1988 – 2016 arasındaki 29 yıllık sürede zeytin ağacı sayısındaki artışı ortaya koyarken ikinci grafik üretimdeki asıl artışın yağlık zeytin üretiminde olduğunu gösteriyor. İkinci grafik ayrıca üretimdeki dalgalı yapıyı da gösteriyor. Zeytin yetiştiriciliğinde karşılaşılan en önemli sorunlardan birisi zeytin ağaçlarının bir yıl meyve verirken, ertesi yıl meyve vermemesi ya da çok az meyve vermesi olarak ortaya çıkıyor. Bu durum genetik olduğu kadar iklim koşulları ve kültürel uygulamaların etkisiyle de ortaya çıkabiliyor. İkinci grafik bize üretimin bir yıldan ötekine 1,3 milyon tonla 500 bin ton arasında gidip geldiğini gösteriyor. Zeytinde yaşanan bu dalgalanmaya ‘periyodisite’ ya da halk arasındaki deyim ‘var yılı yok yılı’ adı veriliyor.
Türkiye’nin zeytinyağı ihracatı da, zeytinyağı üretiminde meydana gelen dalgalanmalar nedeniyle yıldan yıla keskin değişimler gösteriyor. İşleme teknolojisi, pazarlama politikaları ve diğer üretici ülkelerin zeytinyağı rekoltelerinde ortaya çıkan değişimler ihracatımızı etkileyen diğer faktörler arasında sayılıyor.
Aşağıdaki grafik Türkiye’nin 2000 ile 2016 yılları arasında zeytin ve zeytinyağı ihracatından elde ettiği gelirleri gösteriyor (Kaynak: Türkiye İhracatçılar Meclisi – TİM verileri.)
Grafik bize yine üretimdeki periyodisite dalgalanmasının ihracata nasıl yansıdığını gösteriyor. Bununla birlikte mavi kırıklı eğilim çizgisi ihracatın eğiliminin yukarıya doğru olduğunu ortaya koyuyor.
1939 Tarihli 3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun (Kaynak: http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.3573.pdf)
Türkiye Cumhuriyeti, zeytin ağaçları varlığını korumak ve geliştirmek için 1939 yılında bir yasa çıkarmış. Bu yasada özetle şunlar yer alıyor:
“Orman sınırları dışında bulunan ve Devletin hüküm ve tasarrufunda olan yabani zeytinlik, Antep fıstığı ve harnupluklar ve her nevi sakız nevileri…ağaçlarını aşılayıp yetiştirecekler ile zeytin yetiştirmeye elverişli fundalık ve makilik alanlarda gerekli temizlemeyi yapıp zeytin dikim alanları meydana getirecekler… arasında Bakanlıkça belirlenecek esas ve öncelik sırasına göre seçilen kişilerden, bu işlemleri yerine getireceklerine dair bir yükümlülük belgesi alınır. Fidan dikecek olanlara devletçe maliyet bedeli üzerinden zeytin fidanı sağlanır. Beş yıl süre ile taşınmazın gayesine uygun olarak kullanıldığı Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca tespit edilenlere mahallin en büyük mülki amiri tarafından tapuları devredilir. Bu yolla verilen taşınmazlar hiç bir şekilde veriliş amacı dışında kullanılamaz. Bu taşınmazlar; miras dahil hiç bir şekilde bölünemez, veriliş tarihindeki yüzölçümü hiç bir şekilde küçültülemez. Aksi takdirde Hazinece geri alınır.”
“Dekar başına on beş ağaçtan fazla ve on ağaçtan aşağı olmamak üzere yabani zeytinlikleri aşılı bir hale getirmeyi taahhüt edenlere Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasınca, mevzuatı dairesinde ve kanunun 10, 28 inci maddeleri hükümlerine göre, ağaç başına bir liraya kadar kredi verilir.”
“Aşılı zeytinliklerin bakım işleri için zeytin müstahsillerine mahsulün satış mevsiminde ödenmek üzere Ziraat Bankasınca kısa vadeli ikraz yapılır.”
“Zeytinliklere her çeşit hayvan sokulması, yerleşim sahaları hariç, zeytin sahalarına en az bir kilometre yakınlıkta koyun ve keçi ağılı yapılması yasaktır. Ancak çift sürme ve nakliyatta kullanılan hayvanlara ağızlık takılması şartıyla müsaade edilir.”
“Beş yüz ağaçtan aşağı olmamak üzere yabani zeytin aşılıyanlara veya aşılı zeytinlerinin bakım işlerini en iyi yapanlara Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca takdir edilecek miktarda nakti mükafat verilir.”
“Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iznine bağlıdır. Zeytincilik sahaları daraltılamaz...Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü alınır. Bu hâlde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez. İzinsiz kesenler veya sökenlere ağaç başına altmış Türk Lirası idarî para cezası verilir.”
Sonuç Yerine
Bugün maden arama ya da sanayi tesisleri kurmak için zeytinliklerin elden çıkarılabilmesine olanak sağlayan bir düzenlemenin yasalaşması aşamasında bulunuyoruz. Yüzlerce yıldır bu ülkede yerleşik bu ağaçların burada bizden fazla söz hakkı var. Yüz yıl sonra bugün kuracağımız sanayi tesisi bir işe yaramayacak muhtemelen, ama yüzlerce yıldır orada duran zeytin ağaçları orada durmaya devam ederse bugün yaradığı kadar işe yarayacak. Hatta geleceği giderek kararan dünyada belki bugünkünden bile çok ihtiyaç karşılayacak. Bir toplumun en değerli varlığı çocuklarıdır. Onlara bırakacağımız zeytin ağacı sayısı bugünkünden az olursa onların geleceğinden harcamışız demektir.
1939 tarihli 3573 sayılı yasayı buraya almamın nedeni Cumhuriyetin ilk kuşaklarının zeytinlikleri ne kadar önemsediğini vurgulamak içindi. Bundan 82 yıl önce zeytin ağaçlarının değerini anlamış ve onların korunması gereğini kavramış bir toplumun bugün buradan geri dönüş yapması hiç bir nedenle açıklanamaz.
Reform bazen eldekileri korumak ve onları geliştirmek demektir. Zeytin ağaçları konusunda bir reform yapacaksak onların sayısını artırıp periyodisitenin etkisini minimum düzeye indirmeye çalışmamız gerekir.
“Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” Kızılderili atasözü