ABD ekonomisinin performansını Avrupa Birliği ile karşılaştırdığımızda, bilhassa ABD Merkez Bankası FED’in politika faizi yüzde 4,25-4,5 düzeyindeyken, Avrupa Merkez Bankası ECB’nin politika faizi yüzde 2,65 iken, euro-dolar paritesinin Başkan Trump’ın yemin töreni günü 1,03-1,04 dolar bandındayken, geçtiğimiz haftayı 1,13-1,14 dolar bandında kapatmasını makro ekonomik gerekçelerle izah etmek zor olsa gerek. Hiç şüphesiz, Başkan Trump’ın ticaret savaşları kasırgası yoğun bir ‘belirsizlik’ oluşturdu. Ancak, salt bu belirsizlik pariteyi bu ölçüde yükseltmez, hiç kuşkusuz. Önde gelen altı para biriminin ABD Doları karşısındaki değerini gösteren Dolar Endeksi de 109 puandan 99,9 puana gelmiş durumda.
Önde gelen ekonomilerin para birimleri yıl başından bu yana dolara karşı ortalama yüzde 4,5 değer kazandı. Japon Yeni ise yüzde 8,77. Ruble dahi yüzde 30 değer kazandı. Peki, dolardaki değer kaybı Trump’ın ticaret savaşlarının bir parçası olabilir mi? Esasen, Başkan Trump ilk başkanlık döneminde de ısrarlı bir şekilde ‘güçlü dolar’a vurgu yapmaktaydı. İkinci döneminde de bu görüşü vurgulayacak hiç şüphesiz. Bununla birlikte, Trump’ın ekibi uzunca bir süredir önde gelen para birimleri karşısında hayli güçlü olan dolar kurunun ABD’nin küresel ticaretteki dengesizliklerinin temel nedenlerinden birisi olduğunu savunmakta. Başkan Trump’ın Ekonomi Danışmanları Konseyi Başkanı Stephen Miran yüksek doların ABD imalat sektörünü dezavantajlı hale getirdiğini vurgulamakta.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!