Türkiye, neredeyse Çanakkale Savaşı’nda verdiği kadar canın yaralarını sarmaya çalışırken, bir yandan da Millet İttifakı’nın ikinci büyük partisinin başkanı Meral Akşener’in aday temalı tsunamisine maruz kaldı.
Peki böyle bir çıkış ya da altılı masadan kopuş sürpriz mi oldu? Eğer konuşmanın tonlaması tarihe geçecek türden sert olmasaydı ya da şimdi değil de altı ay önce gerçekleşmiş olsaydı belki gayet olağan karşılanacaktı. Ancak seçime bu kadar az zaman kala böylesine sert bir çıkış hemen herkesi şaşırttı diyebilirim. Sürecin bu noktaya nasıl geldiğine dair çoğumuzun başından beri bildiği bir takım nedenler var:
● Öncelikle İYİ Parti’nin “kazanacak aday” vurgusuyla Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sürekli karşı durması sonucu Millet İttifakı’nın adayının açıklanmasının bir türlü mümkün olamaması,
● Kılıçdaroğlu’nun da artık ya bu seçimde aday olacak ya da CHP Genel Başkanlığı’ndan emekli olarak ayrılmak durumunda kalacak kadar koşulların mecbur bıraktığı bir konumda bulunması,
● Zaman zaman Kılıçdaroğlu’na destek mesajları atsalar da hiçbir zaman net tavır ortaya koymayan / koyamayan CHP’li belediye başkanlarının, Akşener’in her adaylık vurgusunda “istemem yan cebime koy” havasındaki tavırları
● Farklı 6 siyasi tabandan gelen partilerin özellikle İYİ Parti nezdinde ayrışmaları; sınır harekatı, HDP’ye karşı tutum ve hatta depremde bir tarafın devlet, diğerinin siyaset vurgusu yapması. Dünyada yükselişe geçen milliyetçi siyasetin de İyi Parti’ye cesaret vermiş olabileceği de bir neden midir? İşte bunu yakın zamanda oluşacak aday kompozisyonu bize gösterecek.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!