Mahfi Eğilmez – 14.04.2013
Toplumda borçlar konusunda uzun süredir bir tartışma var. Herkes borç tutarlarını kendine göre sınıflandırıyor, eğiyor büküyor. Kimi borçların azaldığını söylüyor kimisi arttığını. Bu tartışmaya bir son verebilmek amacıyla aşağıdaki iki tabloyu sunuyorum (Tablolardaki veriler TÜİK ve Hazine Müsteşarlığı sitelerinden derlenmiş ve hesaplanmıştır.)
Tablo 1: Borç Verileri
Tablo 2: Borçların GSYH’ya Oranları
Birinci tablo bize son 11 yılda cari fiyatlarla TL cinsinden GSYH’nın % 304, USD cinsinden cari fiyatlarla GSYH’nın % 240, cari fiyatlarla kişi başına GSYH’nın % 301, Türkiye’nin toplam dış borç stokunun aynı dönemde cari fiyatlarla % 150, kamu kesimi iç ve dış borç stokunun TL cinsinden % 119 arttığını gösteriyor. Buraya kadar her şey yolunda gitmiş görünüyor. Birinci tabloda dikkati çeken iki konu var: (1) Herşey katlanarak artarken dolar kuru sadece % 19 artmış. Yani aşağı yukarı sabit kur rejimi uygulamasına benzer bir uygulama göstermiş. (2) 2002 yılında pek fazla borcu olmayan hane halkı 2012 yılı sonunda ciddi anlamda bir borç yükü altına girmiş. Hane halkının borç tutarındaki artış % 4150 ile dönemin rekorlarını alt üst etmiş görünüyor.
İkinci tablo bize son 11 yılda kamu kesimi borcunun ve Türkiye’nin toplam dış borç stokunun GSYH içindeki payının azaldığını buna karşılık hane halkının borç yükünün hızlı bir artış sergilediğini gösteriyor. İkinci tabloda da dikkati çeken bir konu var: Kamu kesiminin borç yükü son 11 yılda azalmış buna karşılık hane halklarının ve özel kesimin borçları son 11 yılda hızla artmış.
Son 11 yıldaki gelişmelere bakarak borçlar konusunda şunu söylemek mümkün: Önceki dönemlerde borçlu olan kamu kesimiyken bu dönemde borçlar el değiştirmiş ve özel kesim ile bireyler borçlu konumuna gelmişler. Bu durum; Türkiye’nin 2000’lere kadar uyguladığı kamu kesimi ağırlıklı, bütçe açıklarına ve kamu kesimi borçlanmasına dayalı büyüme modelinin yerine özel kesim ağırlıklı, özel kesim yatırım ve tasarruf açıklarına yani cari açığa ve dolayısıyla özel kesim borçlanmasına dayalı büyüme modelinin konulmuş olması yönündeki yorumlarımla bire bir örtüşmektedir.
Bu yeni modelin eskisinden en belirgin farkı borçlanmanın kamu kesiminden özel kesime kaymasının yanı sıra hane halklarının da borçlu hale gelmesidir. Eskiden insanlar “bu borç nasıl ödenir?” diye kamu kesiminin borçlarını dert edinirlerdi şimdi, kendi borçlarını nasıl ödeyeceklerini düşünmelerinin zamanıdır. Çünkü kamu kesiminin borcunu ödemek için vergi koymak, para basmak, enflasyon yaratarak borcu hafifletmek gibi birçok yöntemi uygulama yeteneği olduğu halde özel kesimin ve hane halklarının böyle yetenekleri bulunmamaktadır.