12 Mayıs Cuma günkü yazımızda, neoliberal anlayışın 1990’lı yılların sonlarından bu yana artan bir tempo ile ‘pazarladığı’ ‘hiper-küreselleşme’nin uluslararası ekonomi-politik sisteme verdiği zararları, 2008 küresel finans krizini, 2020-2023 arası küresel sistemi derinden sarsan iki ‘siyah kuğu’, küresel virüs salgını ve Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ise, zaten ağır eleştirilere uğrayan ‘hiper-kürelleşme’ dönemine son darbeyi vurduğunu belirtmiştik. ‘Hiper-küreselleşme’ modelinin en hararetli savunucusu olan neoliberaller ise, pazarladıkları modelin dünyayı Küresel Borç Sorunu, Jeopolitik Gerginlikler, Tedarik Zinciri Sorunları, Küresel Siber Savaşlar Tehdidi, Enerji ve Gıda Arz Güvenliği Tehdidi ile karşı karşıya bırakmasını kabullenemediler. Bu nedenle, dünyanın önde gelen 40 ülkesinin ‘küreselleşme’ kavramını bir kenara bırakıp, ‘stratejik özerklik’ kavramına öncelik vermesine adeta delirdiler.
O kadar delirdiler ki, kendisinin ve bulunduğu coğrafyanın kaderini değiştirmeye yönelmiş, stratejik sektörlerde ‘kendine yetebilme’ hamlesini hızlandırmış, etrafındaki pek çok gelişmekte olan ülkeye ilham veren, cesaret veren her ülkeye, o ülkeyi yeni bir geleceğe taşıyan her lidere savaş açtılar. Kontrollerindeki uluslararası düşünce kuruluşlarını ve küresel medyayı söz konusu ülkelerin ve liderlerinin algısını ‘bükme’ amacıyla ‘manipülasyon’ ve ‘dezenformasyon’ makinesine dönüştürdüler. Kendilerinden farklı düşünenleri, ‘hiper-küreselleşme’ modelinin öncelikleri yerine ülkelerinin ali menfaatlerini önceliklendirenleri, ülkelerini ithalata bağımlı ülke olmaktan kurtaranları, kendileri tarafından ‘özel paketlenmiş’ değerler yerine, uluslararası insani değerler ile ülkesinin, toplumunun, bulunduğu coğrafyanın manevi değerlerini mükemmel harmonize eden kanaat önderlerine savaş açtılar, ‘düşman’ ilan ettiler.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!