Korona virüsün ekonomileri can damarından vurmasıyla, neredeyse tüm ülkeler hasarların onarımı için canlandırma paketi açıkladılar. Canlandırma paketlerindeki asıl amaç tüketimi arttırma yoluyla büyümeyi sağlamaktı. Ancak paketlere rağmen beklenen tüketimin ve hedeflenen büyümenin yakalandığı söylenemez.
Çıkış tarihi belli olmayan aşının koruyuculuğu ya da ne kadar etkili olacağı kestirilemez ve dahi ülkeler arasında aşı çalışmalarını çalmak popüler olmuşken..
Amerika’da dün itibari ile 75 binin üzerine çıkan vaka sayısı seçim anketlerine yansırken, Brezilya, Kolombiya gibi Güney Amerika ülkelerde can kayıpları ve artan vaka sayıları hükümetleri sallamaktadır.
İkinci dalganın sonbaharda başlama ihtimalleri konuşulurken tüm dünyada insanların çoğunluğu hala huzursuz ve tüketim yapmaktan kaçınıyor.
Avrupa’da vaka sayıları Amerika ve Hindistan’a göre kontrol altına alınmış olmasına karşın, yapılan devlet yardımlarının çoğunun tasarrufa yöneldiği ve tüketimde beklenen ivmenin henüz yakalanamamış olduğu aşağıdaki grafikten görülmektedir.
Kredilerin birçoğu aynı zamanda geçmişte kullanılmış olan kredileri kapatmak için alınıyor. Yani borcu borçla kapatan şirketlerin ya da kişilerin üzerindeki finansman yükü artıyor. Buna rağmen gelişmeci para politikası tam gaz devam ediyor. Normal şartlarda bu boyutlarda bir parasal gelişmeyi meşrulaştırmak mümkün değilken, ekonominin durma noktasına gelmesi nedeniyle hükümetler ve merkez bankaları tüm siyasi ve ekonomik imkanlarını çarkların durmaması için harekete geçirmiş durumdalar. Günümüze kadar böyle geldik ancak bundan sonraki süreçte bu gelişmeyi nasıl yönlendireceğimiz önem arz ediyor.
Üretim ‘Avrupa Yeşil Anlaşması’na göre şekillenmeli
Bugünlerde yeşil ekonomi, yeşil enerji, yeşil üretim konularını çok daha sık duyar durumdayız. Bilindiği gibi Avrupa Birliği, geçtiğimiz yıl aralık ayında açıklanan ‘Avrupa Yeşil Anlaşması’na göre 2030 yılına kadar enerji üretiminin üçte birini yenilenebilir enerji kaynaklarından elde etmeyi hedefliyor ve 2050 yılına kadar AB ülkelerinde sera gazı emisyonlarını sıfıra indirmeye çalışıyor.
Bu hedeflere ulaşmak pandemi dönemine kadar zor gözükmüyordu. Fakat covid-19 nedeniyle temiz enerji yatırımında düşüş yaşandı. Ayrıca covid-19 finansman zorluklarına da neden olduğu için devam eden projelerde de gecikmeler yaşanıyor ve yenilenebilir enerji kapasitesindeki küresel büyümenin son yirmi yılda ilk kez yavaşlaması bekleniyor. Ancak yatırımlar ve büyüme yavaşlasa da pandemi krizi yeşil ekonominin önemini bir kez daha ortaya koymuş durumda. Pandemi sebebiyle yeşil ekonomi, yeşil üretim, sera gazı, karbon ayak izi gibi kavramlar daha çok konuşulur ve gündeme getirilir oldu. Öyle ki; Avrupa Yeşil Anlaşması’na göre yeşil ekonomiye ağırlık vermeyen, yeşil enerji ile üretim yapmayan yani yeşil üretimin şartlarına uymayan ülke ya da firmaların hem finansman zorluğu yaşayacağı hem de pazar bulmakta, ürün satmakta sıkıntı yaşayacağı dile getiriliyor.
Üretimde kullanılacak teknoloji ‘yeşil’e göre yeniden dizayn edilmeli
Avrupa Yeşil Anlaşması küresel ısınmayı yavaşlatmak, gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmak dışında yeni bir büyüme stratejisi de sunuyor aslında. Bir yandan yaşam kalitesi yükseltilirken bir yandan da yeni iş imkanları yeni bir ekonomi yaratılmak isteniyor. Üretimde kullanılacak teknolojinin de yeşile uygun olacağı düşünüldüğünde hem ekonomideki dilin hem de üretimdeki yöntemlerin değişeceği çok açık.
Peki ne yapmak gerekiyor?
Pandemi sebebiyle bu kadar büyük bir kaynak kullanma meşrutiyeti yakalanmışken ‘Yeşil Dönüşüm’ için kullanılmalı. Birçok yatırımcı da bu konuda aynı görüşü bildiriyor.
Haziran ayı başında, Principles for Responsible Invesment, Ceres, Investar Group on Climate Change gibi yatırımcı ağlarının da içinde bulunduğu 109 yatırımcı tarafından AB’ye bir mektup yazılarak komisyonun yeşil toparlanma planını kabul edilmesi ve ülkelerin kendi stratejilerini belirlemeleri gerektiği tavsiye edilmişti.
1. Rüzgar Enerjisi Kurulu Güç Kapasitesi Hedefleri (Euro bölgesi hedefleri başı çekmektedir.)
2. ABD Sera Gazı Emisyonunun Covid-19 Öncesi ve Sonrasındaki Ekonomik Toparlanma Senaryolarına Göre Tahmini Gelişimi
3. Türkiye’nin Birincil Enerji Tüketiminin Önemli Bölümü Fosil Yakıtlardan Oluşmakta, Yenilenebilir Enerji Kullanımı Henüz Düşük Ölçekte.
4. 2016 Yılından Bu Yana Petrol ve Gaz Üreten Şirket İflaslarının En Fazla Olduğu Dönem 2020 İkinci Çeyrek Olmuş. (Pandemi Kısıtları ve Düzensiz Fosil Yakıt Arzı Petrol Krizine Dönüşmüştür.)
Yeşil dönüşüm için şirketlerin desteklenmesi amaçlanıyor
Uluslararası Enerji Ajansı ise korona virüs sonrası temiz enerji yatırımlarının istihdamı destekleyerek toparlanmada önemli bir rol oynayacağını iddia ediyor. Bunun aksini söyleyenler de var fakat biz biliyoruz ki yaşanabilir bir dünya için yenilenebilir temiz enerjiye ihtiyaç var. Bu sürdürülebilirlik açısından da oldukça mühim. Yukarıda da bahsettiğim üzere durumun ciddiyetinin farkında olan AB, yeşil dönüşümde öncü rol üstleniyor. AB, ekonomik ve siyasi kaynakları doğruca kullanmanın yanında sektörün önünü açacak şekilde, dönüşümün şirketler tarafından da desteklenmesini sağlayacak hukuki bir çerçeve oluşturulması için yoğunlaşıyor.
Avrupa Merkez Başkanı Christine Lagarde, Financial Times’taki röportajında, 2,8 trilyon GBP’lik varlık alım programını küresel ısınma ile mücadele için yeşil amaçla kullanacaklarını açıkladı. Avrupa Merkez Bankası yeşil amaçla tahvil çıkarma konusunda bayrağı taşıyacak ilk ana merkez bankası oldu.
Görülen o ki bundan sonra yeşil enerjiyi ve yeşil ekonomiyi daha çok konuşacağız. En çok konuşacağımız tarafı da firmaların finansmana erişimi konusu olacak. Çünkü gelecekte yeşil enerji ile çalışmayan ve yeşil ekonomiyi gündeme almayan şirketlerin fonlanamadığına, hatta yeşil enerji ile çalışmayan firmaların, ürettikleri malları satma konusunda alıcı bulamayacağına da şahit olacağız. Öyleyse bugünden itibaren yapılması gereken; hem yaşanabilir bir dünya için hem de firmaların ömürlerinin uzun olması için yeşil ekonomiye kulak vermek olmalı…