Steven Spielberg’in yönettiği Jurassic Park (1993) bütün zamanların en çok para kazanan filmlerinden biriydi. Devam filmleri daha da çok kazandırdı. Filmin aklımda kalan en ilginç repliği yalnızca dişi dinozorların bulunduğu adada nasıl olup da dinozor sayısının arttığı konusunda görüşü sorulan kaos teorisi uzmanı matematikçi Ian Malcolm’un (Jef Goldblum) verdiği karşılıktı: “Yaşam bir yolunu bulur.”
Merkez Bankası, enflasyonun düşmek bir yana yükseldiği bir dönemde başladığı politika faizi indirimlerini sürdürerek faizini yüzde 8,5’e kadar indirdi. Hazine’nin iç borçlanmada kullandığı tahvillerin faizi de düştü. Bu tahviller için genel olarak bakılan faiz, gösterge faiz denilen ve vadesine 2 yıl kalmış olan, piyasada en çok işlem gören tahvilin faizidir. Bugünlerde yüzde 13 dolayında seyrediyor. Bir yıl önce bu faiz oranı yüzde 22 dolayındaydı, sonra düşüşe geçti ve bu yılın Şubat ayında yüzde 8’in de altına geldi. Hükümet, çeşitli düzenlemelerle bankaları bu tahvilleri almaya zorladı, bu zorlama halen sürüyor. Böylece bankalar, Merkez Bankasından yüzde 8,5 ile borçlanıp aşağı yukarı o civarda bir faizle Hazine’ye borç vermeye yöneltildiler. Böylece Hazine, Merkez Bankasından doğrudan değil, araya bankaları koyarak borçlandırılınca görüntü kurtarılmış oluyor.
‘Faiz neden enflasyon sonuçtur’ tezinin doğruluğunu kanıtlamak için getirilen çeşitli düzenlemeler ve bankalar üzerinde kurulan baskılarla mevduat ve kredi faizi oranlarının artırılması da engelleniyor. Bankalar bu düzenleme ve baskılar sonucunda mevduat ve kredi faizlerini enflasyon oranının altında belirlemeye zorlanıyorlar.
Enflasyon oranı bugün itibarıyla yüzde 55,18. Buna karşılık bankaların mevduata uyguladığı faiz oranı yakın zamana kadar yüzde 20, kredilere uyguladığı faiz oranı da yüzde 35 dolayındaydı. Bankalar yüzde 8,5 ile Merkez Bankasından borçlanarak ve yüzde 25 ile halktan mevduat toplayarak yüzde 8,5 ile Hazine kâğıdı aldıklarında zarar etmiyor, yüzde 25 ile topladıkları mevduatı yüzde 35 ile krediye dönüştürdüklerinde kâr elde ediyorlardı. Bugün mevduat faizleri yüzde 30’lara kredi faizleri de yüzde 45’lere gelip dayandı. Üstelik bankalardan kredi almak da giderek zorlaştı. Bu kadar zorlanan bankalar ne olacağını bilemedikleri için kredi musluğunu kıstılar. Merkez Bankası faizi düşürdükçe bankaların faizleri yükseliyor.
Yüksek enflasyona karşın faizi düşük tutma takıntısı bir yandan tüketim mallarının, konut fiyatlarının artması yoluyla enflasyonu yükseltirken bir yandan da mevcut tasarrufların yatırımlar yerine yanlış alanlara yönelmesine yol açarak kaynak israfı yaratıyor. Faizi düşük tutmak için yaratılan baskı kurları da yükselttiğinden bu kez kurlara müdahale gündeme geliyor. Kur korumalı mevduat uygulaması gibi aslında bankaların taşıması gereken maliyeti Hazine’ye ve Merkez Bankası’na yükleyen tuhaf uygulamalara girişilerek bir yanlışı bir başka yanlışla onu da yine bir başka yanlışla çözmeye uğraşılıp duruyor. Bu yolda o kadar çok yanlış yapıldı ki hangisinin ilk yanlış olduğu unutuldu. İlk yanlış; yükselen enflasyon ortamında faizi düşürmekti. Bu adım atılırken gelişmiş ekonomiler örnek alındı. En büyük yanlış buradaydı. Çünkü o ekonomiler, paraları rezerv para olduğu için ithalatı kendi paralarıyla yapabiliyorlar, hem iç hem de dış borçlarını kendi paralarıyla ödeyebiliyorlar. Ayrıca o ekonomilerde enflasyonla faiz arasındaki fark bizdekinin onda biri düzeyinde.
Bu yanlışlara karşın yaşam, faizlerde olduğu gibi çıkışlar bularak devam ediyor. Çünkü aykırı şeyler yapsanız bile Ian Malcolm’un dediği gibi yaşam bir yolunu bulup devam ediyor.