Mahfi Eğilmez – 19.11.2015
2016 yılı gelişme yolundaki ülkeler ve özellikle de dış finansmana bağımlı ekonomiler açısından çok zor bir yıl olacak. Bu ekonomiler arasından pozitif olarak ayrışabilmek için zaman geçirmeden bir yapısal reform takvimi ilan edilmesi gerekli bulunmaktadır. Reform alanlarını aşağıda sunuyorum.
Yapısal Reform | Durum | Yapılacak reformlar |
Anayasa | Mevcut Anayasa uygulanmıyor, uygulansa da çağdaş dünyaya uyum sağlamaya yeterli değil. | Çağdaş dünyaya uygun bir anayasa yapılmalı ve uyulmaması halinde cezalar net bir biçimde belirtilmeli. |
Yargı sistemi | Bağımsız değil. Bu sistem düzelmeden çağdaş uygarlığı yakalamak mümkün değil. | Yürütmeden bağımsız yargı sistemine geçilmesi gerekir. HSYK’da hükümet temsilcisi olmamalı. |
Eğitim reformu | Ezbere dayalı bir eğitim sistemi uygulanıyor. Eğitimini tamamlayan gençler analiz yapmayı bilmiyorlar. O nedenle buluş yapan kuşaklar yetiştirilemiyor. | Bilimsel, sorgulayıcı, analitik düşünmeye yönelik bir eğitim sistemine geçilmeli. Felsefe, psikoloji, sosyoloji, mantık, biyoloji dersleri lisede zorunlu olmalı. YÖK kaldırılmalı, üniversiteler özerk yapılara dönüştürülmeli. |
Mali sektör reformu | 2001 krizi sonrasında büyük ölçüde yapıldı. | Banka ve sigorta muameleleri vergisi kaldırılmalı. |
Vergi reformu | Toplam vergi tahsilâtının % 30 – 35’ i dolaysız, % 65 – 70’i dolaylı vergilerden oluşuyor. Bu, gelir dağılımı adaletsizliğini körüklüyor. | Vergi tahsilâtında oranların % 45 – 50 dolaysız, % 55 – 50 dolaylı vergilerden oluşacak biçimde sistem reformu yapılması gerekiyor. |
Bütçe reformu | 2001 krizi sonrasında reform yapıldıysa da bütçe dengesi hala bir seferlik gelirlerle sağlanıyor. | Bütçenin bir seferlik gelirlerle finanse edilmesi uygulamasının azaltılarak sürekli gelirlere ağırlık veren bir yapıya kavuşturulması gerekiyor. |
Yerli üretimi geliştirme reformu | Teşvik sistemi uygulanıyor ama etkin olmadığı gibi tam olarak hangi amaca yöneldiği de net değil. | Geçici ve kısmi ithal ikamesi yöntemiyle, içeride üretilmesi mümkün olduğu halde ithal edilen malların üretilmesini sağlamak için teşvik sistemini etkin biçimde kullanma hedeflenmeli. |
Kayıt dışılığın önlenmesi | Vergi dışılık yaygın bir görünüm sergiliyor. Bu yaygınlık kayıt dışılığı da büyütüyor. | Etkin vergi yönetimi ve bağımsız vergi denetimine geçiş gerekir. Vergi Denetim Kurulu, idareden bağımsız olmalı. |
Enerji üretimi | Akarsulardan enerji elde etme alanı başta olmak üzere bu alanda oldukça girişim var. | Güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi gibi alternatif enerji kaynaklarının daha fazla kullanılmasının teşvik edilmesi gerekir. |
Sosyal güvenlik ve sağlık reformu | Sosyal güvenlik sistemi ve sağlık sistemi açık vermeye devam ediyor. | Sistemin açık vermesinin önlenmesi için primler ve sağlık giderlerine katılımlar gözden geçirilmeli, emeklilik düzenlemesi yenilenmeli. |
Bağımsız kurumlar | Yürütmenin müdahalesi söz konusu olmaya devam ediyor. | İdari, mali ve hukuki çerçevede bağımsız hale getirilmeliler. |
AB üyeliği | Son derecede ağır yürüyen bir müzakere süreci içinde bulunuluyor. | Müzakere sürecini hızlandırarak AB üyeliğini bir an önce sonuçlandırmak temel hedef olmalı. |
Özellikle Fed’in faiz artırmasından sonra (ki bu artışlar sık veya gevşek aralıklarla devam edecek) gelişme yolundaki ülkelere yönelik kaynak akımlarında ciddi gerilemeler ortaya çıkacak. Bu akımlara bağımlı ekonomilerden birisi de Türkiye. Dolayısıyla dış kaynak akışındaki gerilemeden fazlasıyla etkileneceğiz. Bunu önlemenin yolu yukarıda değindiğim yapısal reformları bir takvime bağlayarak ilan etmekten geçiyor. Örneğin Anayasa değişikliğinin bütün siyasal partilerin katılımıyla 6 ay içinde tamamlanarak yürürlüğe gireceği ilan edilmelidir. Burada en önemli konu bütün partilerin katılımıdır. Aksi takdirde buradaki çaba reform özelliğini kaybeder. Örneğin yargı sistemi reformu hemen başlatılıp üç ay içinde sonuçlandırılmalıdır.
Bu adımlar Türkiye’ye dünyada büyük itibar kazandırır ve içinde bulunduğu gruplardan pozitif ayrışmasını sağlar.
Türkiye bu reformları yapma şansını ilki Menderes döneminde, ikincisi Özal döneminde ve üçüncüsü de Erdoğan döneminde olmak üzere üç kez yakaladı ve ne yazık ki kullanamadı. Bu üç dönemde bazı alanlarda reformlar yapıldıysa da bunlar bütünsel bir sistem reformuna dönüşmediği için yapısal değişimi getiremedi.
Yapısal reformları yapmanın en iyi yolu sıkıntıdan çıkış dönemleridir. Türkiye bu dönemi son olarak 2004 – 2008 arasında yaşadı ve reform fırsatını kullanamadı. Bugün sıkıntıdan çıkış döneminde değiliz. Sıkıntının içindeyiz. Büyümemiz düşmüş, enflasyonumuz yüksek, işsizlik oranımı artmış ve cari açığımız düşmüş olmasına karşın hala yüksektir. Yapısal reformlar için ortam çok uygun değil. Ama başka da çaremiz yok. Çünkü 2016, bizim de aralarında bulunduğumuz gelişme yolundaki ekonomiler için sıkıntılı bir yıl olacak. Bizim bu gruptan pozitif olarak ayrışmamızın tek yolu yeni bir öykü sunmaktır. O da bütün dünyanın konuştuğu ama yapamadığı yapısal reformlardır. Biz buna girişirsek önümüzde başka bir dünya açılabilir.