Seçimlerden sonra oluşturulan yeni yönetim ile geleneksel neo liberal politikaya dönüş yapıldı. Bu defa çıkan yabancının yeniden girişinin sağlanması konusunda yoğun bir mesai yürütüldüğüne şahit olduk.
Bu soru son ayların belki de en çok tartışılan konusu. Tartışılmasındaki birincil etken döviz ihtiyacının var olması. Ancak gündem olmasındaki asıl konu ise son beş yılın ardından bu alanda yeniden bir umut ışığı doğmuş olmasıdır.
Ekonomi yönetimi pek çok cephede savaşıyor
Elbette son beş yıldır süregelen ekonomi yönetimlerinde bu ihtiyaca yönelik bir çözüm arayışı vardı. Fakat oluşan açığın, daha çok ticaret yoluyla kapanmasına yönelik bir takım tedbirler alınmıştı.
Bu tedbirlere rağmen yine bu son beş yılda borsa başta olmak üzere Türk Lirası varlıklardan önemli ölçüde yabancı çıkışı gerçekleşti. Önceki yönetimler çıkışları engellemek adına da ne yazık ki korumacı politikalar uygulamayı yeğlediler. Sonuç olarak küreselden ayrışarak, biz bize olduğumuz piyasalarla karşı karşıya kalındı.
Seçimlerden sonra oluşturulan yeni yönetim ile geleneksel neo liberal politikaya dönüş yapıldı. Bu defa çıkan yabancının yeniden girişinin sağlanması konusunda yoğun bir mesai yürütüldüğünü ve bunu yaparken de önceki korumacı düzenlemeler başta olmak üzere pek çok cephede savaşmak zorunda kalındığına şahit olduk.
Nedir bu cepheler?
Öncelikli olarak hem dolarizasyon hem de yabancı girişine yönelik istikrar verilerinden en önemlisi olarak bir önceki yönetim tarafından kuru baskılama amacıyla oluşturulan opsiyon aracı olan KKM cephesi. Bu cephede ağustos ayından bu yana uygulanmaya başlanan çıkışa yönelik politikalarla önemli bir aşama kaydedildi. Türk Lirası dönüşlü hesapların yenilenme süreci de sonlandırıldı.
Fakat döviz dönüşlü olanlardan çıkışın sancılı olacağı ortada. Zaten o yüzden de bu noktada tedbirler alınmış durumda. KKM gibi zararı şimdilerde tamamen TCMB tarafından üstlenilmiş olan bir ürünün bir önceki TEM modelinde kuru baskılamada önemli ölçüde başarısı olmuştu. Ancak bu sefer uygulanan politikayla işlevini kaybetmiş olması bir tarafa, parasal aktarım mekanizmasının da işlevini bozar hale geldiği bir gerçek.
Mevduat faizleri gerektiği kadar yüksek tutulamıyor
Son haftalarda gündemde olan ve canımızı sıkan bir diğer cephe de Türk Lirası mevduat faizleri tarafında. Çok can sıkıyor, çünkü mevduat faizleri gerektiği gibi (lira tasarrufunu teşvik eder ölçüde) yüksek tutulamıyor. Bu duruma neden olarak ise KKM çıkışlarında bankaları fonlayan TCMB’nin ister istemez Türk Lirası likiditesi üzerinde bir artış yaratmış olması.
Oysa istenilen politika faiz artışlarıyla arzu edilen piyasadaki fazla likiditenin de çekilerek, lirayı değerli hale getirmesidir. Bunu haftalık repo faizi olan politika faiziyle bankaları fonlayan TCMB yürütür. Ancak bankalar yüksek faiz ortamında talebi düşen kredilere karşılık, ellerinde bir de bol miktarda TL bulununca haliyle mevduata yüksek faiz vererek fon maliyetlerini artırmak istemez.
İşte bu nedenle bir türlü yükselmeyen TL mevduat faizleriyle karşı karşıyayız. TCMB, miktarsal sıkılaşmayı sağlamak adına depo alım ihalesi gibi bir takım sterilizasyon işlemleri uygulasa da yine de likidite fazlalığını çekmenin daha fazla mücadele gerektirdiği ortada…
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!