Risk; gerçekleştiği zaman olumsuz sonuçlar yaratacağı tahmin edilen bir hareketin, bir davranışın yapılması halidir. Örneğin bir kalecinin ceza sahası içinde rakip santrfora çalım atmaya çalışması, cephaneliğe yanar sigarayla girilmesi, yüzme bilmeden Karadeniz’de yüzmeye çalışılması, gaz tüpünde kaçak olup olmadığının çakmakla kontrol edilmesi risktir. Bunlar kişisel risk örnekleridir. Bir bankanın, geçmişte defalarca aldığı borçları ödeyememiş bir şirkete yeni kredi açması, bir şirketin olumsuz fizibilite raporuna karşın bir yatırıma girişmesi kurumsal risktir. Bunların yanında bir de ülke riski vardır; ülkeler, ekonomik, sosyal ve siyasal durumları ile bu ülkeye yatırım yapacak olanlar veya borç verecek olanlar açısından bir risk düzeyi oluştururlar. Son olarak bir de risk algısına değinmek gerekir. Risk algısı; bir riskin gerçekleşme olasılığı ve gerçekleşme şiddeti hakkında insanların vardığı subjektif değerlendirmeyi gösterir.
Kurumlar ve ülkeler söz konusu olduğunda risklerin ölçülmesi kurumlarca yapılır. Örneğin bir kişiye ya da şirkete kredi verecek olan banka kendi risk ölçümlerini kendi değerlendirme ölçütlerine göre yapabileceği gibi bu konuda uzmanlaşmış kuruluşların yaptığı ölçümleri de dikkate alabilir.
Ülkeler söz konusu olduğunda risklerin ölçülmesinde her bir borç verenin ayrı ölçümü olsa da genel ölçümlerin ve değerlendirmelerin yapılmasında iki yöntem öne çıkar: (1) Bir ülkenin kredibilitesinin (kredi değerliliğinin) ölçülmesi ya da reyting yöntemi. (2) Bir ülkenin çıkardığı tahvil ve bonoların risk değerinin ölçülmesinde başvurulan CDS primi ölçütü.
Reyting denilen yöntemi dünyada uygulayan bazı kuruluşlar vardır. Bunların en bilinenleri ve en fazla dikkate alınanları üç Amerikan kuruluşu olan Standard and Poor’s, Moody’s ve Fitch Ratings şirketleridir. Bunların yanında ABD dışındaki ülkelere ait çok sayıda reyting kuruluşu vardır. Önemli olan bu reyting kuruluşlarının en yüksek tahvil, bono, hisse senedi işlemlerinin yapıldığı yerlerin sermaye piyasalarını yöneten ABD’deki (SEC – Securities and Exchange Comission), Avrupada’ki ESMA (European Securities and Markets Authority, İsviçre’deki FINMA (Swiss Financial Market Supervisory Authority), Çin’deki PBOC (Peoples Bank of China) tarafından onaylanmış olmasıdır (akredite olması.) Bu otoritelerin hepsinden onay almış reyting kuruluşu sayısı oldukça azdır. Türkiye’nin de beş reyting şirketi var: JCR Eurasia Ratings, Kobirate A.Ş., TCR – Turkish Credit Rating A.Ş., SAHA A.Ş., Turkrating. Bu şirketlerin hiçbiri bu sayılan sermaye piyasası kurumlarından hiçbirinden onay (akreditasyon) almış durumda değildir.
Türkiye’nin bu en bilien üç reyting kuruluşundaki son reyting notları şu durumda bulunuyor:
Reyting Şirketi | Son Durum | Yatırım Eşiği |
Standard and Poor’s | B + (durağan) | BBB – (negatif) |
Moody’s | B2 (negatif) | Baa3 |
Fitch Ratings | BB – (durağan) | BBB – (negatif) |
Tablonun son sütununda yer alan yatırım eşiği dereceleri, bir ülkeye yatırım yapılabilmesi için risk açısından nispeten sorunsuz kabul edilen en düşük dereceyi gösteriyor. Bu eşiğin altındaki notlar ülkenin yatırım yapılması açısından sorunlu olduğunu gösteriyor. Görülebileceği gibi Türkiye bu üç kuruluşun değerlendirmesi açısından yatırım eşiğinin oldukça altında reyting düzeyinde bulunuyor.
Bir ülkenin çıkardığı tahvil ve bonoların riskini ölçmekte kullanılan bir ölçü daha vardır: CDS primi. CDS, Credit Default Swap (kredi batma riskinin değiş tokuş edilmesi) deyiminin kısaltmasıdır. CDS, bir kurumun, söz konusu tahvil ve bonoları satın alan kişi ve kurumların karşılaşabileceği alacağın ödenmemesi riskini belirli bir miktar karşılığında üstlenmeyi kabul etmesinin bedelidir. Bu çerçevede bir anlamda kredi sigortası gibi çalışır. Bir ülkenin ya da şirketin CDS primi ne kadar yüksekse borçlanma maliyeti de o kadar yüksek demektir. Çünkü bu prim ister istemez faize yansımaktadır. CDS primi piyasada tıpkı döviz kurları gibi anlık arz ve talebe göre ortaya çıkar. O nedenle risk ölçmekteki en objektif ölçü olarak kabul edilir. 5 yıllık CDS primi; 5 yıllık ABD Hazine Tahvili verimine bağlı olarak geçmiş ve mevcut verilere dayanılarak belirlenir.
CDS primi 300’ün üzerinde olan ekonomiler aşırı riskli ekonomiler olarak kabul ediliyor. Türkiye’nin bugün itibarıyla CDS primi 403 baz puandır. Bu CDS primi düzeyi Türkiye’nin dünyada en riskli ülkeler arasında bulunduğunu göstermektedir.
Reyting notları konusunda çeşitli olumsuz görüşler ortaya atılması mümkündür. Çünkü bu kurumların küresel krize gidişte birçok yanlış ölçümleme yaptıkları bilinmektedir. Buna karşılık CDS primi yukarıda belirttiğimiz gibi tümüyle piyasadaki arz ve talebe göre belirlenmektedir. Bir örnek verelim: Birleşik Krallığın CDS primi 9’dur. Primin düşük olmasının nedeni Birleşik Krallığın tahvil ve bonolarını satın alanların bunların geri ödenmesinde bir risk görmemeleri dolayısıyla bu tahvillere CDS sigortası talep etmemeleridir. Buna karşılık Türkiye’nin çıkardığı tahvil ve bonoları satın alanlar bunların geri ödenmesinde önemli bir risk gördükleri için CDS sigortası almak üzere yoğun biçimde başvuruda bulunarak primin yükselmesine yol açmaktadırlar.
Türkiye’nin yapması gereken en önemli şey daha önce defalarca anlattığım gibi önce bir sorunlar envanteri çıkarıp sonra bu listede en kolayından başlayarak tek tek bu sorunları ortadan kaldırarak riskleri düşürmeye çalışmaktır. Bir kolaylık olsun diye çıkardığım sorunlar envanterini bir kez daha paylaşayım: https://www.mahfiegilmez.com/2021/06/turkiyenin-sorunlar-envanteri.html