Mahfi Eğilmez – 21.10.2016
Bir ekonomide dengeyi şu denklemle gösteriyoruz:
(S – I) + (T – G) = (X – M) ya da
(S – I) + (T – G) – (X – M) = 0
S tasarrufları, I yatırımları, T kamu gelirlerini, G kamu giderlerini X ihracatı, M de ithalatı gösteriyor.
Bu denklemde:
(S – I) özel kesimin dengesini,
(T – G) kamu kesimi dengesini (kabaca bütçe dengesini),
(X – M) de cari dengeyi gösteriyor.
Özetle denklemin sol yanı ekonominin iç dengesini, sağ yanı da dış dengesini veriyor. Denkleme göre bir ekonomide iç denge dış dengeye eşit olmak zorunda.
Bir ekonomide bu dengelerin üçü de açık veriyorsa ekonomi üçüz açık, ikisi açık veriyorsa ikiz açık sorunuyla karşı karşıya demektir.
(T – G) ve (X – M) sürekli (aylık olarak) ölçmeye konu olduğu buna karşılık (S – I) bu kadar sık ölçülemediği için gözler daha çok (T – G) ve (X – M) dengeleri üzerinde olur. Yani bütçe açığı ve cari açık söz konusuysa ikiz açıktan söz edilir.
Türkiye genel olarak üçüz açık veren bir ekonomi konumunda olmasına karşılık bu yılın ilk 8 ayında bütçe açığı vermediği için ikiz açık verdi. İlk sekiz ayda durum şöyleydi:
(S – I) + (T – G) = (X – M)
(- 28,4) + (4,9) = (- 23,5)
Buna göre ilk sekiz ayda Türkiye ekonomisinde özel kesim dengesi ve cari denge açık veriyor, bütçe dengesi ise fazla veriyordu. Yani ikiz açık söz konusuydu.
Eylül ayında durum değişti. Eylül ayı itibariyle Türkiye’nin bütçe dengesi aylık olarak 16,9 milyar TL, 9 aylık birikimli olarak da 12 milyar TL açık verirken, cari açığı da (tahmini olarak) 25 milyar TL’ye yükseldi. Şimdi bu sayıları yerlerine koyalım:
(S – I) + (T – G) = (X – M)
(-13 ) + (- 12,0) = (- 25,0)
Buna göre ilk dokuz ayın sonuna Türkiye yeniden üçüz açıklı ekonomik görünümüne geri dönmüş bulunuyor.
Yapısal reform çerçevesindeki en önemli meselelerden birisi ikiz açıkları dengeye getirmek ya da en azından sıfıra yaklaştırmaktır. Bunu yapamadığımız sürece ekonominin geleceği ya Fed’e ya Dolar Endeksine veya AMB’nin parasal genişlemesine ya da hepsine birden endeksli kalmaya devam edecektir.