Mahfi Eğilmez – 17.08.2013
Ekonomide dört üretim faktörü vardır. Bunlar emek, sermaye, doğal kaynaklar (toprak veya arazi olarak de geçer) ve girişimcilik olarak sayılır. Belirli büyüklükte bir üretimi gerçekleştirebilmek için emek, sermaye ve doğal kaynakları bir araya getirecek bir girişimcilik gereklidir. Bu bir araya getirme işlemi yapılacak üretimin boyutuna göre farklılık gösterebilir. Örneğin tarımda geçimlik bir üretim yapılacaksa emek ile doğal kaynakların bir arada olması yeterli olabilir. Girişimcilik ve emek aynı kişide birleşebilir. Sermaye ise kendi birikimiyle elde edilen tasarruflardan sağlanabilir. Ama eğer büyük bir üretim yapılması söz konusuysa o zaman bu dört faktörün hemen hepsinin bir araya gelmesi gerekir.
Bir fabrika kurarak gömlek üretimi yapmayı planlayan bir işadamı düşünelim. Önce bu fabrikayı kuracağı araziyi ya satın alacak ya da kiralayacak yani doğal kaynaklar kategorisine giren toprağı üretim için edinecektir. Bu araziyi satın almak ve fabrikayı kurmak için kullanabileceği kendi birikimi yoksa ya da yeterli değilse gerekli sermayeyi bankadan kredi olarak alacak yani bankaya borçlanacaktır. Fabrika tamamlanınca bu kez bunu çalıştıracak işçileri tutacak ve üretime başlayacaktır. Böylece bu fabrikada doğal kaynaklar, sermaye, emek ve girişimcilik bir araya gelmiş olacaktır.
Üretimde yer alan bu dört faktörün üretimden aldıkları paylar onların gelirlerini oluşturur.
Fabrika sahibi, fabrikasını kurmak için edindiği toprağa kira (rant) ödeyecektir. Demek ki doğal kaynakların kullanılmasının bedeli ranttır. Üretimi gerçekleştirmek için tuttuğu işçilere ücret ödeyecektir. Demek ki kiraladığı emeğin geliri ücrettir. Fabrikayı kurmak ve ileride işletmek için alacağı krediye faiz ödeyecektir. Demek ki sermayenin bedeli faizdir. Eğer kendi birikimini kullanıyorsa bile sermayenin bedeli faiz olacaktır. Çünkü o sermayeyi başkasına kullandırsa o kadar faiz geliri elde edecekti. Ondan vazgeçtiğine göre onun bedeli yine faizdir. Bütün bu üretim faktörlerine gereken karşılıkları ödeyip onları bir araya getirerek yaptığı üretimden elde ettiği net gelir de onun karını oluşturacaktır. Demek ki girişimcilik eyleminin geliri de kardır.
Bu dört kavram birbirinin içine girmiştir. Örneğin bir işçi elde ettiği ücretin bir bölümünü harcar, bir bölümünü biriktirir. Aynı fabrikada çalışan çok sayıda işçinin az da olsa birikim yapıp bankaya mevduat olarak faiz karşılığı yatırdığını düşünelim. Bir süre sonra onların çalıştığı fabrikanın patronu işi büyütmek için yeni yatırım yapmaya karar vermiş olsun ve bu bankaya gidip kredi alsın. Bu kredi, kendi fabrikasında çalışan işçilerin de tasarruf mevduatlarının oluşturduğu bir kaynak havuzundan gelecektir. Bankayı aradan çıkarır da bakarsak, işçileri, patrona kredi vermiş konuma gelecektir. Burada emek, sermaye, girişimcilik, faiz, ücret ve kar iç içe geçmiş konumdadır.
Toprağını bir otomobil fabrikatörüne satmış olan toprak sahibini düşünelim. Diyelim ki bu kişi eline geçen parayı bir süre bankada tutup faiz geliri elde ettikten sonra bir bölüm parasıyla toprağını satın alan fabrikatörün kendisinin eski toprağı üzerindeki fabrikada ürettiği arabalardan satın almış olsun. Bu durumda toprak sahibinin rantının ve o rantın bankada tutulmasının yarattığı faizin bir bölümüyle girişimcinin karının bir bölümü yer değiştirmiş olur. Özetle söylemek gerekirse üretyim faktörleri ve gelirleri birbirinden bağımsız değildir.
TÜİK’in 2010 ve 2011 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması Raporu’na göre 2011 yılında Türkiye’de hanehalkı gelirlerinin yüzde 47’si maaş, ücret ve yevmiyelerden oluşuyor. Buna, gelirlerin yüzde 17’sini oluşturan emekli, dul ve yetim aylıklarını da eklersek aktif emeğin ve geçmiş emeğin karşılığındaki ücret ve benzeri gelirlerin toplam hanehalkı gelirleri içindeki payı yüzde 64’e yükseliyor. Geriye kalan yüzde 36 ise öteki gelir türleri yani faiz, rant ve kardan oluşuyor.