Mahfi Eğilmez – 03.04.2017
Enflasyon aldı başını gidiyor
Mart ayı enflasyonu piyasa beklentisinin oldukça üzerinde çıktı. TÜFE (manşet enflasyon) aylık olarak yüzde 1,02 artarak 12 aylık bazda yüzde 11,29 oldu. Enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç tutularak hesaplanan çekirdek enflasyon yüzde 9,75’e yükseldi. Yurtiçi üretici fiyatları endeksindeki (Yİ-ÜFE) artış ise aylık bazda yüzde 1,04, 12 aylık bazda yüzde 16,09 oldu.
Grafikte dikkat çeken birkaç nokta var: (1) Merkez Bankası, kurlarda yaşanan sıçramaya faiz artışıyla yanıt vermekte geç kaldığı için manşet enflasyonu, hedeflediği yüzde 5 düzeyine yaklaştıramadığı gibi 2 haneye yerleşmesini de önleyememiş bulunuyor. (2) Uzun süre düşük sayılabilecek bir düzeyde giden Yİ-ÜFE, son dönemde zembereğinden boşanmış gibi fırlayıp gitmiş görünüyor. Bu gelişmenin nedeni kur artışlarından kaynaklanan maliyet yükselişini talepteki zayıflık nedeniyle bir süredir fiyatlarına yansıtamayan üreticilerin, talepte canlanma ortaya çıkar çıkmaz fiyatlarını artırmalarıdır. Üretici fiyatlarında görülen bu sıçramanın önümüzdeki dönemde tüketici fiyatlarına yansıması ve fiyat artışları serisine yol açması olası görünüyor.
Dışticarette olumlu gelişmeler
3 tane farklı dışticaret serisi var. Ve bunlar arasında bazı miktar farkları söz konusu. Bunları ele alıp dışticaret gelişmelerini değerlendirmeden önce bu farkların nereden kaynaklandığını açıklayalım. TÜİK verileri (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile ortak oluşturuluyor), Merkez Bankası’nın ödemeler dengesi verileri ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)’in yayınladığı ihracat verileri. Bu üç verisi serisi arasında bazı farklar var. TİM’in ihracat verisiyle TÜİK ihracat verisi arasındaki farkın en büyük nedeni TİM verisinin mücevher dışındaki altın ihracatını kapsamaması. TÜİK dışticaret verileriyle Merkez Bankası’nın ödemeler dengesindeki dışticaret verilerinin tutmaması ise iki nedene dayanıyor: (1) İthalat sayılarıyla ilgili farkın bir bölümü TCMB’nin ölçümü fob ile TÜİK’in ise cif ile yapmasından kaynaklanıyor. (2) Diğer farklar ise ödemeler dengesi uluslararası sınıflandırmasında bazı kalemlerin ihracat ve ithalata değil hizmetler dengesine konulmasıyla ortaya çıkıyor.
Şimdi gelelim dışticaret verilerini değerlendirmeye.
Eldeki en güncel veri TİM’in açıkladığı Mart ihracat verisi.
Milyar USD | Ocak – Mart | Son 12 Aylık |
2016 İhracat | 31,3 | 132,4 |
2017 İhracat | 35,4 | 135,7 |
Değişim (%) | 13,0 | 2,5 |
Buna göre 2017’nin ilk üç ayında ihracatımızda yüzde 13 oranında bir artış var. TL’nin değer kaybının getirdiği rekabetçi ortama küresel ekonominin yavaş yavaş toparlanmaya başlamasının da eklenmesiyle geçen yılın son çeyreğinde düşüşe geçen ihracatın yeniden artışa geçmesi oldukça olumlu bir gelişme. Bu çeyrekte ortaya çıkan artış son 12 ayın ihracatını da artıya geçirmiş bulunuyor.
Eldeki ikinci veri Ocak Şubat aylarını kapsayan TÜİK’in dışticaret istatistikleri. Bunları da aşağıdaki tabloda gösterelim (milyar USD).
Ocak – Şubat | İhracat | İthalat | Dışticaret Açığı |
2016 | 21,9 | 29,0 | 7,1 |
2017 | 23,4 | 31,4 | 8,0 |
Değişim (%) | 6,7 | 8,2 | 12,7 |
2016 yılının ilk iki ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 75,5 iken 2017 yılının ilk iki ayında yüzde 74,5 olmuş bulunuyor.
Bu verilere baktığımızda da ihracatta yılın ilk iki ayında önemli bir toparlanma olduğunu görüyoruz. Buna karşılık ithalattaki artış daha hızlı bir eğilim gösteriyor.
Eldeki verilerin ayrıntıları içinde bir konuya değinmekte yarar var. Türkiye’nin ihracatında yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 2,8 olmuş. Bu oran 2016’nın ilk iki ayında yüzde 3,1 idi. Bu oran yükte hafif pahada ağır ürünlerin ihracını gösterdiği için çok önemli.
Turizmde sıkıntı büyüyor
Turizm istatistikleri de farklı bazı veri derleyicilerin verilerine göre ele alınıyor. Bunlar; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Tursab, TÜİK ve diğer bazı kuruluşlar. Eldeki son veriler Kültür ve Turizm Bakanlığı verileri olduğu için burada onları değerlendireceğiz. 2017 yılının ilk iki ayında gelen turist sayısının geçen yılın ilk iki ayında gelenlerle karşılaştırılmasını aşağıdaki tabloda gösteriyorum.
Ülkeler | 2016 | Pay (%) | 2017 | Pay (%) | Fark (%) |
Gürcistan | 265.747 | 11,0 | 281.451 | 12,7 | 5,9 |
İran | 217.222 | 9,0 | 232.232 | 10,5 | 6,9 |
Bulgaristan | 208.332 | 8,6 | 183.905 | 8,3 | -11,7 |
Almanya | 252.546 | 10,5 | 175.525 | 7,9 | -30,5 |
Azerbaycan | 64.258 | 2,7 | 80.644 | 3,6 | 25,5 |
Rusya | 20.074 | 0,8 | 39.064 | 1,8 | 95,6 |
Diğer | 1.382.787 | 57,4 | 1.222.486 | 55,1 | -10,1 |
Genel Toplam | 2.410.966 | 100 | 2.215.307 | 100 | -8,1 |
Tabloya bakılacak olursa 2017 yılının ilk iki ayında Türkiye’ye gelen turist sayısında geçen yılın ilk iki ayına göre yüzde 8,1 oranında azalma olmuş. Gürcistan, İran ve Azerbaycanlı turist sayısında artış olurken Alman turistlerin sayısında ciddi düşüş ortaya çıkmış. Yaşanan son gelişmeler sonrasında beklenen gelişme olan Avrupalı turist sayısında düşüşler (yüzde 19’a yakın) olurken Rus turist sayısı geçen yıla göre yüzde 95,6 oranında artış göstermiş bulunuyor.
Değerlendirme
Türkiye ekonomisi, enflasyonun yükseldiği, işsizliğin arttığı, büyümenin düşük kaldığı tuhaf bir dengeye oturmuş görünüyor. Bu durum stagflasyona, resesyona, depresyona uymuyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durumu tek bir sözcükle ifade etmek mümkün değil. O nedenle bu durumu ‘enflasyon ve işsizlik eşliğinde düşük büyüme’ olarak tanımlamak uygun olabilir.
İlk iki aylık sonuçlara baktığımızda ihracattaki artışa karşılık ithalatta daha hızlı bir artışın ortaya çıkmış olması dışticaret açığındaki büyümede kendisini gösteriyor. Eğilim böyle devam ederse ilerleyen aylarda biri olumlu biri olumsuz iki durumla karşılaşacağız demektir: (1) Büyüme yükselecek, (2) Cari açık artacak.
Yine aynı dönemin gelen turist sayılarına baktığımızda Avrupalı turist sayısındaki azalmanın çok para harcayan turistlerin bir bölümünü kaybetmemiz anlamına gelmesi nedeniyle turizm gelirlerimizde düşüşe yol açacağını, bunun bir bölümünün artan komşu turizmiyle telafi edileceğini görüyoruz. Turizm gelirlerinde düşüşün ikisi de olumsuz iki sonucu olacak: (1) Turizm tesislerinin kayıpları artacak ve bankaların bu sektöre açtıkları kredilerini tahsil etmelerinde sıkıntı büyüyecek. (2) Düşen turizm gelirleri nedeniyle cari açıkta artış olacak.