Enerji çıkmazında kimler kazanacak?
Arz-talep çıkmazı dünya düzenine yeniden şekil vermeye başlamışken küresel fırsatçıların da ekmeğine yağ sürmeye devam ediyor. Arz yetersizliği ile başlayan enflasyonist artışlarla birlikte enerji fiyatlarındaki yükselişin artık taleple ilgisi olmadığı ve manipülasyona uğradığı gerçeği ayyuka çıkmış durumda. Finans dünyasındaki gelişmelerde risk algısının boyut değiştirmesiyle emtia ve kripto tarafına yoğun talepler borsa tarafında risk algısının düşmesine sebep oluyor birkaç haftadır. Gelişen piyasalardaki büyüme, gelişmiş ülkelere nazaran çift haneye ulaşması ve doların güçlenmesiyle bizim gibi ülkeler enflasyondan nasibine doyuyor diyebiliriz.
Ülkemizde merkez bankası konusundaki endişelerin azaldığı yerde hemen bir anlamsız kararla piyasa dalgalanmaya itiliyor ama merkezin derdi piyasalar değil ve faizi indirip üretimi hızlandırmak, bankaların mevduatlarını yükseltmek ve enflasyonu bu şekilde indirmek istiyor. Finans dünyası ise bunu piyasa nasıl istiyorsa öyle yapmasını aksi takdirde sıcak paranın gideceğini düşünüyor. Ama finansçıların atladığı nokta zaten üretimi arttırmadan şuan dünyada bulunan talep yetersizliğinden menfaat sağlayamayacağımız. Yani ülkeyi sıcak paraya muhtaç ettiğimiz sürece bu döngü değişmeyecek. Bununda formülü aslında faizi indirip üretimi arttırmak, net para girişi sağlayıp bankaları güçlendirmek. Bunu ülkemizde başaramadığımız için merkez bankası doların yükselmesini isteyerek Çin modeliyle yani değersiz para birimiyle rezervlerini geliştirmek aynı zaman da gelişmiş ülkeleri Türkiye de üretime zorlayarak teknoloji transferi yapmak istiyor. Çin bunu son 25 yılda başardı. Coğrafi konumumuz bunun ülkemizde daha başarılı şekilde yapılacağını gösteriyor ama gelir eşitsizliğini daha da arttıracak bir uygulama Türkiye de kalıcı bir refah oluşmayacağını da net bir şekilde ortaya çıkartmakta. Yani artık geriye alınamaz bir sürece girmiş bulunmaktayız dostlar. Çin gibi hacimli ama gelir eşitsizliği makasının çok büyüyeceği bir ülke haline geleceğiz. Önümüzdeki 10 yıl içinde Avrupa da bize cari açık yapmayan ülke kalmayacak görünüyor. Yani sattığımızdan daha azını ithal eder hale geleceğiz yani ülke olarak gelirimiz artacak, enflasyon %5 e çekilecek faiz %4-6 arasına inebilecek ama Çin deki gibi çalışma şartlarının zorlaştığı, daha mutsuz bireyler olacağız. Şimdi bunun ekonomiye etkilerinden bahsedelim.
Borsamızda sizlerin de fark ettiği gibi artan enflasyon ve maliyetlerden zarar gören şirketler yok. Tam tersine karları artan ve bu fiyat manipülasyonunu bahane ederek fiyatları şişiren şirketlerin artan karları var. Bankacılık, inşaat ve sanayi de şirket karları o kadar arttı ki EREGL ve ARCLK gibi şirketler rekor karlar açıkladılar ve devam edecekler. Enerji sektöründeki artan fiyatlar buna bağlı şirketlerin hem hisselerini hem de ceplerini dolduruyor. O zaman şuan da suni bir kriz yaratıldığını daha iyi anlıyor muyuz?
Borsalarda şuan ABD’nin borç tavanı hikayesi ve Çin deki gayrimenkul şirketinin dünyaya etkisi fiyatlamalara yansıyor. Ülkeler enerji arzı konusunda hakkında nasıl önlem alabiliriz bunu tartışacaklar ve yapılacak anlaşmalarla emtia ve kriptolardaki risk iştahını düşürecekler. Sonrasında borsalarda yükseliş hız kazanacak, ABD alt yapı projesi muhtemelen borç tavanı kabulü sonrasına kalacak. Yani yıl sonuna kadar önemli yükselişler elde etmemiz zor görünüyor borsa tarafında. Ancak bahsettiğim şirketlerin artan bilançoları temettü beklentileri ve gelişen piyasalarda yatırım bankalarının ağırlığını arttır tavsiyeleri bizim gibi dolara karşı ucuzlayan ülkelerin avantajlı olmasını sağlayacaktır. Zaten her ay kırılın ihracat rekoruyla bunu daha iyi anlıyoruz.
O zaman endeksimizde 1412 sonrasında güçlenme 1465 sonrasında şahlanma bekliyor olacağız. 1395 kısa vade de çıtır desteğimiz olacak. Dolar kurunda 8.80 altına gelmeden rekor tazelemeye devam edebilir ama ben yine de bu kademe altına iniş bekliyor olacağım bu hafta.. Güzel bir hafta dilerim.
Ahmet Güven