Malum, yaklaşık bir yıldır Atlantik ile Asya-Pasifik arasında, ‘Küresel Kuzey’ ile ‘Küresel Güney’ arasında daha da karmaşık, daha da girift hale gelmiş ilişkileri yazıyoruz. ‘Küresel Güney’, 1960-1990 dönemine damgasını vuran ‘Bağlantısızlar Hareketi’nin bir anlamda 21. Yüzyıl’daki yeni yapısı olarak da tanımlanabilir. Soğuk Savaş döneminin ‘2 Kutuplu’ ortamında, prensip olarak her hangi ekonomik, askeri ve siyasi ‘kutup’a yakın olmak istemeyen ülkelerin oluşturduğu grup, bugün de bir nevi ‘3 Kutuplu’ ortamda, yine 3 ayrı kutuba da mesafeli olmaya özen gösteriyor.
‘Küresel Güney’in temel çağrısı, uluslararası teşkilatlarda, uluslararası platformlarda salt ‘Küresel Kuzey’in öncelikleri üzerinden bir ajandanın yürütülmesinin, ‘Küresel Kuzey’in beklentilerinin ve çağrılarının sadece öncelik arz etmesinin sağlıklı bir sonuç vermediğinin farkına varılması. Bu nedenle, Ekvator Kuşağı’nın hemen üstünde ve ağırlıklı olarak altında toprakları olan söz konusu ülkeler, küresel ekonomi-politik sistemin daha ‘kapsayıcı’ olabilmesi adına, önde gelen ‘yükselen’ gelişmekte olan ülkelerin uluslarası düzenin yeniden imarı, yeniden inşası, yeniden tasarımına yönelik önerilerinin ve beklentilerinin ciddiyetle ele alınmasını istiyorlar. Türkiye, ‘Yeniden Asya’ Açılımı, ‘Yükselen Afrika’ Açılımı ve ‘Latin Amerika’ Açılımı ile, ‘insani ve girişimci diplomasi’ becerisi, imkan ve kabiliyetleri ile, sahada ve masadaki başarıları ile, G20 ve OECD üyesi ülkeler arasında en zengin diplomasi ağını ve dış politika alanını oluşturmuş ülke olarak öne çıkmakta.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!