Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, 500 yıllık diplomasi tarihimizi de hafızamızda tutarak, 5 kıtanın tümünde, yüzün üzerinde ülkede Türkiye’nin azametini, tarihsel başarılarını, kültürel zenginliğini, mazlumlar için anlamını tanımlayan bir esere veya sembole rastlarsınız. Dünyanın neresinde olursa olsun, Türkiye yüzyıllardır imkan ve kabiliyetlerini toplumların ve coğrafyaların kaderini değiştirmek adına her daim seferber etmiştir. Bu nedenle, Türkiye’nin adı geçtiğinde yüzlerde ve gönüllerde bizleri gururlandıracak, Ülkemizin özgül ağırlığının anlamını bir kez daha idrak edeceğimiz bir dalgalanma yaşanır. Acıdır ki, 2000’li yıllara kadar, 150 yıllık bir dönem Türkiye’nin Türkiye’den daha büyük olduğunu adeta unutmamıza yönelik ağır badireler atlattık.
Bizleri tarih sahnesinden silmeye yönelik en ağır saldırıları Kurtuluş Savaşı Destanı ile yerle yeksan edip, ‘Türkiye’ olmanın anlamını bir kez daha kıtalara ulaştırdık. 1980’li yıllarda Güneydoğu Asya’ya, Latin Amerika’ya yeniden uzandığımızda, ‘biz de sizi bekliyorduk’ dendi. Son 22 yılda, yeni bir siyasi ve ekonomik devrimi başlattığımızda, özgüvenimizle 1. ve 2. kuşak komşu ülkelere, Balkanlardan Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Kafkasya ve Orta Asya’ya sahip çıktığımızda, ‘işte beklediğimiz, özlediğimiz Türkiye’ dendi. Türkiye milyonlarca kilometrekarelik geniş bir coğrafyaya, tüm Avrasya’ya ‘rol model’, ‘ilham veren’ bir ülke olarak yepyeni bir heyecanı tetikledi. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın da ifade ettikleri üzere, tarihin millet olarak bize yüklediği misyonu görmek, kabul etmek ve buna göre davranmak mecburiyetindeyiz.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!