Aydın Eroğlu – 21.07.2016
Evet, yaşananlar açık bir şekilde Türkiye üzerinde çok uzun süreden beri gelen bir oyunun, kurgunun artçı hamleleridir. Arkasında da maalesef sözde en büyük müttefikimiz ya da müttefiklerimiz vardır!
Maalesef hain darbe girişimi sonrası cumartesi gününden itibaren arka arkaya yazdığım yazılarım; ”Darbelerin Her Türüne Karşıyım.Yaşasın Demokrasi!” , ”Beslenen Karga Gözü Oymaya Kalkmıştır!” , ”İlk Artçı Risk Moody’s Oldu!” , ve ”BIST İçin Dip Neresi?” başlıklı yazılarımda(Başlıklar aktiftir.Üstünü tıklayıp okuyabilirsiniz) bu senaryonun sonraki sahnelerine dikkat çekmiş ve zaten 82.000 endeks seviyelerine gelirken dirençlerde olduğumuz nedeniyle kar realizasyonu yapıp, izlemede kalın dediğim BIST için, yaşanan alçak darbe girişimi sonrasında yeni alımlarda aceleci davranılmamasını söylemiştim.
Görüyorsunuz ki, sözde tarafsız olmaları gereken ratingçilerin maskeleri nasıl da hemen düşüverdi! Başarısız darbe girişimi sonrası Türkiye’nin risklerine dikkat çekerek hemen not silahlarını çektiler. Bunu da çok profesyonelce baskı unsuru olarak kullanıyorlar. Önce riske dikkat çekiyorlar. Sonra not indirimi için negatif izlemeye aldık diyorlar. Tüm bu açıklamalar üzerine 1 ile 3 ay inceleyebiliriz diyerek baskı süresini daha da uzun süreye yaymaya çalışıyorlar. Çünkü şimdi çıkıp pat diye hepsi düşürse, tamam Türkiye için hiç iyi olmaz, her alana olumsuz yansımaları olur ama, çok geçmeden Türkiye’nin yoluna gitmeye devam ettiği görülünce, oyunları anlaşılır diye korkuyorlar. Ama bu şekilde görev paylaşımı yaparak sıra ile düşüş etkisi yaratacak hamleler yapmayı planlamışlar.
Ratingçilerin Maskeleri Düştü!
Ben S&P’yi dikkate bile almıyorum. Notumuzu BB+’dan BB’ye düşürüp, durağan olan görüntüyü negatife indirdi. Yani devamı gelebilir diyor. 2008 mortgage krizinde tüm gelişmiş dünya ekonomileri girdikleri resesyondan hala kurtulamamış iken, Türkiye 2009 hariç yıllardır büyümeye devam ediyor. Buna rağmen bile S&P notumuzu yatırım yapılabilir düzeye zaten çıkartmamıştı.
Gelelim özellikle Moody’s’e, o da çok net bir şekilde aldığı talimatı uyguluyor. Anında kredi notu silahını çekti. Amaç kurları yukarı çektirmek. Kur baskısından kurtulmak için faizlerin yükseltilmesini sağlamak, sanayi ve finansal sektörü krize sokmak ve böylece Türkiye’deki emellerinin farklı şekilde gerçekleşmesine hizmet etmektir. Bu görüntü çok nettir.
Ratingçiler Not İndirse Ne Olur?
Hani dünkü yazımda sormuştum ya, ”BIST İçin Dip Neresi Diye?”. İçinde bulunduğumuz ortamda bize yatırım yapılabilir ülke notu vermiş olan iki ratingçiden biri notumuzu düşürürse, maalesef Türkiye tahvillerine ve borsasına satışlar gelir. Çünkü uluslar arası fonlar rating notlarına göre davranmak zorunda kalırlar. Türkiye’nin en az iki rating kurumu tarafından yatırım yapılabilir ülke hali bozulacak olursa, mecburen Türkiye fonlarının bir kısmından çıkmak zorunda kalırlar. Bu durum tahvil faizlerimizde, kurlarda ve BIST’in tüm hisselerinde olumsuz etki yaratır.
Peki Sonra?
Sonra Türkiye her dümene rağmen yolundan sapmadığını(Özellikle demokrasi), cümle aleme gösterdiğinde indirdikleri notlarını paşa paşa geri vermek zorunda kalırlar. Hem de zaten mortgage krizi ile uluslar arası zedelenmiş olan itibarlarının bir kez daha zedelenmesine neden olup, tüm dünya tarafından sorgulanmalarına neden olurlar.
Benim kaç gündür yaptığım yarılarım gerçekleşmeye başlayınca, benim de karamsar olacağımı düşündü iseniz gördüğünüz gibi yanıldınız. Çünkü Türkiye artık 2001 finansal krizini tek başına yaşayan Türkiye değil. Tamam kamu bürokrasisi olarak o zamandan çok daha kötü ama finansal olarak kıyaslanmayacak şekilde çok daha güçlü ve stratejik önemi artmış bir Türkiye’den bahsediyoruz.
BIST Düşer, Kur Çıkarsa Ne Olur?
BIST düştüğü yerden yükselir, kurlar da çıktığı yerden yeniden düşerek olması gereken yerlere muhakkak gelirler. Sadece sakin olmalısınız. Bu oyunlar uzun sürmez.Türkiye’nin kamu borcu toplamı GSMH’nın % 40’ından düşüktür. Bakın tüm gelişmiş ülkelere, hiç birisinde bu oranı göremezsiniz. Hatta en gelişmiş ekonomilerde bile % 100’lerin üzerinde borçluluk oranları görürsünüz.
Herkesi sakin olmaya, oynanan bu oyunu bozmaya davet ediyorum. Türk tahvilleri yükselecek, faizler de öyle. Bunu kur baskısı ile yapacaklar. Amaç bizim çok daha yüksek maliyetle borçlanmak zorunda kalmamız nedeniyle diz çöküp, bize biçilen rol ne ise onu oynamayı kabul etmemizi sağlamaya çalışıyorlar. Suriye sınırındaki oluşumlara ses çıkartmayın diyorlar. Kuzey Irak bölgesinde olası bağımsızlık ilanını sineye çekin diyorlar. Daha sonra güney doğunuzu da içine alacak, ve İran’ın da bölge sınırlarını kapsayacak yeni bir Kürt devletinin kurulmasını doğal karşılayın diyorlar.
Avuçlarını yalarlar. Türkiye tarihinde bu tip saldırılara evet dememiş de şimdi mi diyecek. Ama şimdiye kadar yapılan hatalarımızı da artık görmeliyiz!
BIST’in düşmesinden korkmayın. Evet bu baskılarla düşebilir ama nereye düşerse düşsün bu fiyatlar yine gördüğü en yüksek değerlere geri gelecektir. Geri çekilip izleyin. zamanı gelince de ki, bu zaman yaklaşıyor alımlarınız ile yabancının düşürmek için piyasaya süreceği paylarını ellerinden alın derim.
Gap’li Açılışa Hazır Olun!
S&P’nin Türkiye notunu düşürmesi ve Moodys’in de thyao’nun notunu düşürüp, piyasayı olumsuz etkileyecek en sağlam şirketleri için de not uyarısı yapması nedeniyle seansın gap’li açılışına hazır olun diyorum. Ama dediğim gibi bunlardan korkmayın. Sadece alıma en uygun yeri bulmaya çalışmalıyız. Ama sakın kredili işlem yapmayın. Böyle zamanlar panik hakim olur. Alıcıların kaybolduğu ortamlarda fiyatlar az adetlerle bile düşer. Otomatik emirler düşük fiyatlara otomatik satışları yollar. Zincirleme düşüşler görülür. Bunlar moralinizi bozacaktır ama paniklemeyin. Hepsi düzelecektir.
Demokrasiye Sahip Çıkalım!
Oynanan bu oyunda belki de kırk yıldır iktidarda olan her partinin ve siyasi liderin suçu ya da hatası vardır. Fetullah Gülen’i ılımlı Müslüman, cemaati de kendilerini hayır işlerine adamış muteber kişiler olarak gördüler. Demirel, Ecevit, Çiller, dahil tüm liderler hep destek verdiler. Söz de hayır yapan, tüm dünyada kurdukları eğitim kurumları ile Türkiye’nin nüfus edinimine katkı sağlamayı amaçlamaktan başka emelleri yokmuş gibi davranan bu vatan hainlerinin uluslar arası bir tuzağın bir piyonu olduklarını göremediler.
Aynı hataya hatta daha büyüğüne Ak Parti de düştü. İktidara geldiklerinde muteber olarak gördükleri bu görüşün ve temsilcilerinin önünü açtılar. Ak Parti’nin ilk yıllarında resmi törenlerde İstiklâl Marşı’nda ayağa bile kalkmayan bu bayrak, millet düşmanlarının amaçlarını göremediler. Aslında 1997 yılında Gülen’in yayınlanan videosu her şeyi çok açık gösteriyordu. Ama oy desteği arayışları herkeste olduğu gibi Ak Parti’ye ve başındakilere de aynı hataları yaptırdı. Kendilerinden kuşku duyan laik ve Atatürkçü yapının yerine gerçek yüzlerini gizleyen cemaatin geçmesine ses çıkartmadılar. Yıllardır Yüksek Askeri Şurada ordudan atılmalara önce hem cumhurbaşkanı, hem de başbakan olarak şerh koymaya başladılar. Sonra da yanlış hatırlamıyorsam 2003 yılından itibaren de, YAŞ kararları ile ordudan atılmayı kaldırdılar. Böylece cemaatin ordu içine sızmasının hızlanması başladı. Daha sonra Balyoz ve Ergenekon operasyonlarına göz yummalarına hiç değinmiyorum. Zaten önceki yazılarımda bunlara değinmiştim.
Silkelenip Ayağa Kalma Dönemindeyiz!
Nihayet FETÖ’cü terör örgütünün amacı açık bir şekilde ortaya çıkmış oldu. Şimdi çok hızlı bir şekilde, aynen de şimdi yapıldığı gibi hak hukuk kriterlerine takılmadan cemaatin her alandaki paralel yapılanması temizlenmelidir. Ama bu yapılırken kurunun yanında yaşların yanmamasına da dikkat edilmelidir.
Paralel Yapı Tüm Kamu’da Var, Bir Tek Ak Parti’de Mi Yok?
Görüyorsunuz ki, darbe girişimi bu hastalıklı yapının devletin kamu ve özel tüm kurumlarından sökülüp atılmasını zaruri kılmıştır. Bu yönde de çok hızlı ve kararlı adımlar uygulanmaya başlanmıştır. Ama şimdi gerçekçi olalım; paralel yapı özel kamu ayırımı yapmadan tüm devlete nüfus etmiştir de, bir tek Ak Parti’ye mi sirayet edememiştir? Hiç bir kaygı yaşamadan, bu yapının Ak Parti’yi yıllardır kullanmasına hizmet etmiş mevcut ve eski tüm siyasilerin de üzerine gidilmelidir. Eğer bu yapılırsa, işte o zaman gerçek manada destek sağlanır. Tam anlamıyla bu safradan kurtulma sağlanacaktır. Üstüne gidilen kişiler görüldükçe, halkın her kesiminin desteği artacak, Türkiye kimliğinde bütünleşme daha da kolay olacaktır.
OHAL ilan edildi. Türkiye’de 36 yıldır unuttuğumuz ve literatürden düşmek üzere olan darbenin yeniden gündeme gelmesi ile zaten olağan üstü günler yaşanıyor. Böyle zamanlarda OHAL’in uygulanması gayet normal görülmelidir. İki bomba patlayan Fransa uyguladığı OHAL’ialtı ay daha uzattı. Bizde ise tüm sistemi ele geçirip, rejimi yıkmaya çalışan bir yapı darbeye kalkışmış iken OHAL’in uygulanması kimseyi gereğinden fazla rahatsız etmesin.
OHAL ile cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar kurulu ve ilgili bakanların imzaları ile düzenleyici işlemler yapma yetkisi tanınır. İlgili işlemler kanun olmadığı için geçicidir ve sonra kaldırılabilir. Bir takım konularda hızlı tedbir almak için uygulanır. Yapılan genel itirazlar OHAL kararları ile meclisin devre dışı bırakıldığıdır. Doğrudur, bir süre sonra Meclise sunulma zorunluğu olan bu kararlar ile ilk anda TBMM etkisiz kalır. Ama zaten Meclis çoğunluğu bulunan iktidar aynı kararları meclisten de çıkartabilmek imkanına sahiptir.
OHAL’de bana göre en büyük risk, göz altı sürelerindeki arttırıcı izinlerdir. OHAL ile 4 günlük göz altı süreleri gerekli görülürse uzatılabilir denir. Peki ne kadar sorusunun süre cevabı yoktur! Bu masumların da baskı altına alınması için kullanılması açısından önemli bir risk teşkil eder.
Sanayinin Döviz Borçları TL Cinsine Çevrilmedir.
Yaşanan en büyük sıkıntı özel sektörün döviz borçlarının yüksekliğinden kaynaklanmaktadır. Yıllardır yanlış olduğunu savunduğum yüksek faiz düşük kur politikaları nedeniyle sanayici döviz borçlusu haline getirilmiştir. Bir anda artacak kurlar bankaları sendikasyon riskleri, sanayi de özellikle özel sektörü de döviz cinsi borçları nedeniyle geri ödeme krizine sokma riski vardır. Aynı zamanda üretim kredilerinin döviz cinsi olması, şu an olduğu gibi aniden artacak döviz kuru nedeniyle de enflasyonun artmasına neden olur. Bir süre kur baskılı enflasyon artışları göze alınmalı, üretim ve sanayi kredileri en hızlı şekilde TL cinsi kredilere çevrilmelidir. TCMB ve hazine tüm imkanlarını kullanıp bu değişimi yapmalıdır.
Aman olur mu öyle şey? Bu yapılırsa tüm sistem krize girer diyenler olacaktır. Esas olan yerli üretim ve sanayinin korunmasıdır. Devlet borç yükünü arttırıp, özel sektör borçlarını TL kredilerler ile çevrilmesine katkı vermeli ve üretimin aksamasının önüne geçmelidir. Kamu borç düzeyinin % 40’lar ile tüm gelişmiş ülkelere göre bile çok düşük düzeyde olması sayesinde, kamunun bu imkanı vardır. Belki bu yapılırsa geçici bir dönem kur-faiz artışları görülebilir. Ama sonra üretimin aksamadığı görüldüğünde bunlar tersine dönecektir. 2008 mortgage krizinde tüm dünya da şirketler, finans sektörü düşük faizli krediler ve likidite ile desteklenmiştir. Ama gördüğünüz gibi bu durum enflasyon yaratmamıştır. Çünkü esas olan üretmektir. Türkiye üretmeyi başaramadığı için bu tarz her krizde yıllarca biriktirmeye çalıştıklarını geri vermektedir.
İşte madem bir kalkışma ile uyanmak zorunda kaldık, bu hain kalkışma Türkiye’ye her alanda topyekün bir kalkınmanın da fırsatını vermelidir. Artık fason ve ikame mal üretiminden, doğrudan yatırımları artırarak, yüksek katma değerli teknoloji yoğun üretim hamlesini öncelikli gündem yapmalıyız. Üretmeye çalıştığımız tüm yerli patentleri bile maddi çıkarlar ve aldıkları talimatlar ile yabancılara satan hain paralel çetenin içine sızdıkları her alandan temizlenmesi Türkiye’nin olduğundan çok daha hızlı geri dönmesine, yeniden ve daha güçlü bir şekilde dünya ekonomileri içinde yer almasına yarayacaktır.
Kamu Ortaklığı İdaresi Devreye Girmelidir!
Eskiden böyle sert düşüşler yaşandığı zaman Kamu Ortaklığı İdaresi alıma geçer, başta endeks 30 hisseleri olmak üzere hisseleri alır ve piyasa yapıcılığı görevi üstlenirdi. Daha sonra bu uygulama ile yabancıların emelleri bozulduğu için, bu uygulamayı kaldırttılar. Bu işlev yeniden devreye sokulabilir. Hisselerin karşılıkları TL.’dir. Gerekirse para basılır yabancı fonlardan gelecek satışlar toplanır. Böylece hisseleri olduğundan daha düşük değerlere düşürüp geri alma ve bu esnada da tüm ekonomiyi sarsma oyunları önlenmiş olur. Böyle bir karar alındığı ilan edildiği anda yabancı satışları bıçak gibi kesilecektir.
ABD ve Avrupa’da bile mortgage krizinde bu uygulama yapılmıştır. Bir çok kurumun hisseleri kamuya geçmiştir. Böylece sert düşüşler nedeniyle hisselerin kredi teminatlarının düşünce kredi krizlerinin tetiklenmesi önlenmiştir. Gelişmiş ülkeler bile bu uygulamayı gerektiğinde yapıyor iken, bizim de yapmamızın hiç bir sakıncası yoktur.
Açığa Satışlar Bir Süre Engellenebilir!
Böyle ortamlarda panik oluşur. Panik ortamında açığa satışçılar ki, açığa satış düzenlenmiş yasal bir hak olduğu için, olmayan malları satıp düşüşte alttan yerine koyarak kar elde etmeyi amaçlarlar. Bu da piyasadaki düşüşlerin daha da artmasına neden olur.
Nasdaq Borsası İle Yapılan Ortaklık Gözden Geçirilmelidir!
Yapılan ortaklık ile, yabancının sisteme verilen tüm emirleri her şeyi ile öncelikli görme imkanı sağlanmıştır. Algoritmik emir sisteminin borsa işlem platformlarına entegre edilmesi nedeniyle otomatik emir iletimleri piyasayı manipüle edip bozmaktadır. BIST algoritmik emir iletimi nedeniyle tam bir kumarhaneye dönüşmüştür.
Yatırımcı Ne Yapmalıdır?
Biliyorsunuz ki, BIST’in 79.000-81.000 seviyelerindeki dirençlerine ”Daha İyi Bir Temmuz Bekliyorum!” , ”İlk Direnç Seviyesine Geldik!” yazılarımda önceden dikkat çekmiştim. BIST 81.000 seviyelerini geçip, 82.000’li rakamlara ulaşırken de verdiklerinizin yerine yeni alım yapma konusunda aceleci davranılmaması uyarılarımı yapıyordum. Tabii ki ben de bazı beklentim yüksek sektörler ve hisseler nedeniyle her alanda nakite dönülmesini düşünememiştim. Ama yazılarımı okuyanların önemli bir kısmı yukarıda sırası ile paylaştığım yazılarımı takip etmiş olmanız halinde ciddi bir oranda ve ciddi bir tutarda nakit olarak bu yaşananları izliyor olabilirsiniz.
Alımlara Hazır Olun!
Öncelikle tekrar ediyorum. Hiç korkmayın olası yeni not indirimleri bile yaşansa bu durum Türkiye’yi yıkmaz. Sadece bir kaç gündür dikkat çektiğim ekstra dalgalanmalara neden olur. Ama bunlar göreceksiniz ki, gelip geçici olacaktır. Düştüğü ya da düşeceği yerden kalkacak olan piyasalar eskisinden çok daha yüksek seviyelere erişecektir inancındayım. Bu nedenle 70.000 civarı ve altında orta ve uzun vade yatırımcı olmayı göze alıp yeni alım yapanların bir süre sonra kazançlı çıkmalarını bekliyorum. Ancak bu alımlar kademeli olmalıdır. BIST’in teknik olarak 69.000’li seviyeleri gördüğü Ocak desteklerine düşme riski var olduğu gibi, bu destek kırılırsa oluşacak panik ortamında 64.000’li daha alt seviyelere de düşme riski mevcuttur. Yukarıda alınmasını önerdiğim önlemlerin devreye alınması ya da alınmaması halinde dönüş seviyesi değişebilir. Bu nedenle 70.000 civarı alımlar ancak mevcut nakitlerinizin % 50’si ile yapılmalı, olası daha alt riskler için de önemli bir nakit geri bırakılmalıdır görüşündeyim.
Peki Hissede Olanlar Ne Yapmalı?
Önceki haftadan itibaren teknik dirençlerde realizasyonlar gelebileceğine dikkat çekiyordum. Ama sonuçta 36 yıl sonra hain bir darbe cuntasının Türkiye’yi böyle bir duruma sokmasını tabi ki de beklemiyordum. Bu nedenle tüm sektörlerde ya da tüm hisselerde nakite dönülmesi görüşünde bulunmadım. Eminim ki, cuma gününden sonra yaşananları bir çok kişi de hiç beklemediği için, bu gelişmelerin etkisi ile hissede yakalanmış olanlar ciddi kayıp yaşıyorlardır. Moraller sıfır olmuştur. Ama yapacak bir şey yok. Elinizdeki hisseye inanıyor iseniz, ekranlarınızı kapatıp bir süre borsaya bakmayın. Piyasaları unutun. Kendinizi asıl işlerinize odaklayınız. Bu günleri atlatacağız. Belki biraz daha derinleşen kayıplar göreceğiz ama atlatacağız. Bu sürede en önemli şey sağlam sinirler ve sabır olacaktır.
Kamu yöneticilerinin alacakları eylem kararları düşüşün boyutunu azaltabilir. Kamu Ortaklığı İdaresinin bir fon ile piyasaya girmesi önerimi tekrarlıyorum! Hatta sadece Türkiye’ye ait de değil, körfez ülkelerine yaşananları ilan ederek, birlikte oluşturulacak çok daha büyük bir fon sayesinde yıllardır süren batının BIST’deki yabancı payı üstünlüğü bile bir nebze azaltılabilir. Güçlü bir Türkiye tüm Orta Doğu ülkeleri için çok daha yararlıdır. Türkiye ne kadar güç kaybederse, körfez ülkeleri de o denli batı sömürüsünün hedefi olacaktır.
NOT: Eğer paylaştığım yazılarıma ve görüşlerime katılıyorsanız, sadece kendiniz okumakla kalmayınız lütfen yayabildiğiniz kadar yayıp, çok daha fazla kişi tarafından görülmesini sağlayınız. Böylece endeks daha Ocak ayında yaşadığı düşüş günlerinden beri piyasayı bozmaya çalışan, borsada karamsar tabloyu yaymaya kalkıp, kurlarda önce inanılmaz rakamları telaffuz ederek tam manası ile çöküşün borazanlığına oynayıp, sonra miliyetçilik söylemlerine sığınanların da artık görülmesini sağlayınız!
Bu oyunu bozmak hepimizin görevi. Böyle zamanlarda taraf olmaz sadece bir taraf vardır. O da Türkiye Cumhuriyeti’dir!