Mahfi Eğilmez – 26.04.2014
Kredi Notları
Türkiye ilk kredi notlarını 1990 yılında aldı. Bu notlar S&P’den BBB (durağan), Moodys’den Baa3 ve JCR’dan BBB idi (kredi notlarının anlamları için bu blogda yer alan sözlükte reyting ya da kredi değerliliği ölçüsü başlığına bakınız.) Yani Türkiye, ilk kredi notu derecelendirmesinde üç büyük kredi derecelendirme kuruluşundan da “yatırım yapılabilir ülke notu” almıştı. Ne var ki Körfez Krizi nedeniyle bu notlara dayanarak tahvil ihracı yapamadığı için alınan bu notların ilan edilmesi Yankee Bond piyasasına ilk tahvil ihracının yapıldığı 1992 yılında gerçekleşti.
Türkiye’nin üç büyük kredi kurumu (Standard and Poor’s, Moody’s ve JCR’dan aldığı kredi notları (uzun vadeli yabancı para cinsinden ve yılsonu durumunu gösterecek şekilde) aşağıdaki tabloda yer almaktadır.
Tarih | S&P | Moody’s | Fitch |
1992 | BBB (durağan) | Baa3 | |
1994 | B+ (durağan) | Ba3 | B |
1995 | B+ (durağan) | Ba3 | BB- |
1996 | B (durağan) | Ba3 | B+ |
1997 | B (durağan) | B1 | B+ |
1998 | B (pozitif) | B1 | B+ |
1999 | B (pozitif) | B1 (pozitif) | B+ |
2000 | B+ (durağan) | B1 (pozitif) | BB- |
2001 | B-(durağan) | B1 (negatif) | B (negatif) |
2002 | B-(durağan) | B1 (negatif) | B (durağan) |
2003 | B+ (durağan) | B1 (durağan) | B (pozitif) |
2004 | BB – (durağan) | B1 (durağan) | B + (pozitif) |
2005 | BB – (durağan) | Ba3 (durağan) | BB – (pozitif) |
2006 | BB – (durağan) | Ba3 (durağan) | BB – (pozitif) |
2007 | BB – (durağan) | Ba3 (durağan) | BB – (durağan) |
2008 | BB – (negatif) | Ba3 (durağan) | BB – (durağan) |
2009 | BB – (durağan) | Ba3 (pozitif) | BB + (durağan) |
2010 | BB (pozitif) | Ba2 (pozitif) | BB + (durağan) |
2011 | BB (pozitif) | Ba2 (pozitif) | BB + (durağan) |
2012 | BB + (durağan) | Ba1 (pozitif) | BBB – (durağan) |
2013 | BB + (durağan) | Baa3 (durağan) | BBB – (durağan) |
Nisan 2014 | BB + (negatif) | Baa3 (negatif) | BBB – (durağan) |
Tablodaki gelişime bakıldığı zaman Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülke notundan (bu eşik S&P’de BBB -, Moody’s’de Baa3 notlarına denk geliyor) başlayan kredi notu macerasının oldukça dalgalı bir seyir izlediği görülüyor. Türkiye’nin kredi notları zaman içinde düşmüş sonra tekrar artışa geçmiş ve Moody’s notu açısından (1990 yılını başlangıç alırsak) tam 23 yıl sonra 2013’de yeniden yatırım yapılabilir ülke düzeyine gelmiş bulunuyor. Fitch’deki not açısından da yatırım eşiğinin son kademesinde yer alan Türkiye, S&P’den 1994 yılında kaybettiği “yatırım yapılabilir ülke” notunu bir daha alamamıştır.
Bugün Türkiye Moody’s ve Fitch derecelendirmelerinde “yatırım yapılabilir ülke” kategorisinde yer alırken S&P’de bu kategorinin altında bulunuyor. Moody’s 2014 yılında Baa3 yatırım yapılabilir ülke derecesini korurken görünümü negatife çevirmiş durumdadır. Bunun anlamı notun gelecekte yapılacak revizyonda aşağı gitme olasılığının bulunduğudur. Fitch BBB – (durağpan) notunu değiştirmemiş, S&P ise BB + (durağan) olan notunu BB + (negatife) çevirerek not değişiminde aşağı yönlü bir gelişimin yukarı yönlü bir gelişimden daha fazla olasılık içinde olduğunu göstermiştir.
Kredi notları açısından baktığımızda Türkiye ekonomisine ilişkin dış algılama risklerin arttığı biçimindedir.
CDS Primi
Bir ülkenin ekonomik risklerini ölçmenin en basit yollarından birisi de CDS primlerinin gelişimine bakmaktır (CDS primlerinin anlamı için bu blogda yer alan sözlükteki CDS başlığına bakılabilir.)
2013 yılına kadar düşüş içinde olan Türkiye’nin CDS primleri Fed’in tahvil alımlarını azaltacağına ilişkin 22 Mayıs 2013’de yaptığı ilk açıklamanın ardından yükselmeye başlamıştır. Aşağıdaki grafik bu gelişimi gösteriyor.
22 Mayıs 2013’de 118 baz puan olan CDS primi 2014 yılının Ocak ayında 70’in üzerine çıkmış sonra inişe geçmiştir. Son dönemde risklerde biraz düşüş olsa da henüz 200 baz puanın altına gelinmiş değildir.
Risk Derecesi Yüksekse Ne Olur?
Bir ülke ile ilgili risk algılaması bu tür uluslararası değerlendirmelerde ne kadar yüksek çıkarsa o ülkenin dış borçlanma için ödeyeceği faiz o kadar yüksek olacak demektir. Yüksek risk yüksek faiz talebine yol açar. CDS primi bir ülkenin tahvil borcunu ödeyememesi olasılığına karşılık yapılan bir sigorta gibi işler. Bir ülke dışarıya tahvil sattığında alan kurum o tahvilin ülke tarafından vadesi geldiğinde ödenmemesi olasılığına karşılık bedeli bir kuruluşa sigorta ettirmek istediğinde CDS primi devreye girer. Bu prim, bedeli sigorta edenin o sigorta karşılığında tahvil tutatı üzerinden aldığı primi gösterir. Bu prim ne kadar yüksekse tahvili ülkeden satın alanların isteyeceği faiz de o kadar yüksek olacak demektir.
Kredi derecelendirme kuruluşlarını beğenmiyor, yanlı buluyor, bize haksızlık yaptıklarını düşünüyor ve bu çerçevede eleştiriyor olabiliriz. Bunu yalnızca biz yapmıyoruz birçok ülke ya da kuruluş da yapıyor. Ne var ki sonuç değişmiyor. Yabancı yatırımcılar asıl olarak bu kuruluşların önerilerine göre yatırım yapıyorlar. Yatırım miktarı da istenecek faiz de buna göre belirleniyor. CDS primi, piyasanın bizim tahvillerimizle ilgili olarak nasıl bir risk algılaması içinde olduğunun en temel göstergesidir.