Utku Altunöz – 22.06.2018
Türkiye, Dünya Bankası 2017 (Nisan) istatistiklerine göre (Bkz.Dünya Ekonomik Görünüm Raporu) 2016 yılında, satın alma gücü paritesine (SGP) göre dünyanın 13. ve Avrupa’nın 5. büyük ekonomisidir.
Benzer şekilde büyüme performansı göz önüne alındığında 2010-2016 döneminde ortalama %6,3 olan büyüme performansına sahip olmuştur. Bu performansını 2017 yılında da hızla sürdüren Türkiye ekonomisi 2017 yılı dördüncü çeyreği için Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi hasılasını (üretim yöntemine göre dört dönem toplamıyla elde edilen yıllık GSYH) zincirlenmiş hacim endeksi olarak, önceki yıla göre yüzde 7,4 arttırdı.
Üretim yöntemine göre cari fiyatlarla GSYH, 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 19 artarak 3 trilyon 104 milyar 907 milyon TL oldu. Gayrisafi yurtiçi hasılayı oluşturan faaliyetler incelendiğinde; 2017 yılında zincirlenmiş hacim endeksi olarak tarım sektörünün katma değeri yüzde 4,7 arttı, sanayi sektörü yüzde 9,2 arttı, inşaat sektörü yüzde 8,9 arttı. Ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinin toplamından oluşan hizmetler sektörünün katma değeri yüzde 10,7 arttı. Orta vadeli plana göre Türkiye ekonomisi 2018-2020 yıllarında her üç yıl için de 5.5 %büyümeyi hedeflemektedir. OECD tahminlerine göre, Türkiye 2015-2025 döneminde 4.9 %’luk yıllık ortalama büyüme oranıyla OECD’ye üye ülkeler arasındaki en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olacaktır.
Bununla birlikte Türkiye’nin büyüme performansının istenildiği anlamda istihdam yaratamadığı aşikârdır. İstikrarsız ve dalgalanmalara bağlı büyüme kalıcı bir istihdam yaratamamıştır. Türkiye bu haliyle Dünya Bankası raporlarına büyüyen ama yeterli seviyede istihdam yaratmayan bir ekonomi olarak geçmiştir.
Türkiye ekonomisinin büyüme trendine baktığımızda 2001 krizinden sonra günümüze dek üstün bir performans sergilemiştir. Büyüme enflasyonun düşürülmesini, kamu harcamalarının iyileştirilmesi ve ihracat ile doğrudan yabancı yatırımların arttırılmasını sağlayan bir dizi reformla desteklenmiştir.
Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde yakaladığı büyüme oranıyla Avrupa ülkelerinin çoğunu geride bıraktı. Avrupa Birliği (AB 28) ülkelerinin yılın ikinci çeyreğindeki büyüme ortalaması yüzde 2,4 olarak gerçekleşirken, Türkiye aynı dönemde yüzde 5,1 ile bu oranın 2 katından fazla büyüdü. Türkiye bu büyüme oranlarıyla söz konusu dönemlerde Avrupa ortalamalarını geride bıraktı. Avrupa ülkeleri yılın ilk çeyreğinde yüzde 2,1, ikinci çeyreğinde ise yüzde 2,4 büyüdü. Böylece Türkiye, Avrupa ortalamasının 2 katından fazla büyüme gösterdi. Fakat büyüme istihdam yaratma gücü ile desteklenememiş olup istihdam yaratma süreci nispeten düşük kalmıştır. Bundan dolayı işgücü piyasasında bir takım yapısal dönüşümlerin gerçekleştirilmesi ve bu dönüşümleri destekleyici makroekonomik istikrar gereklidir.
Ancak hem kamu hem de özel kesim için verimlilik artışlarının kaynaklarına inildiği zaman, kamu kesimi için imalat sanayinde çalışanların sayısı 2000 yılından itibaren sürekli azalmaktadır. Türkiye’deki iş gücü piyasasında izlenen sorunların başında sanayi sektörünün daha yüksek bir büyüme oranına ulaşmayı başarması gösterilebilir. Böylece söz konusu sektör daha az işçiyi daha fazla çalıştırıp daha az reel ücret ödeyerek başarmaktadır. Söz konusu içi artışı işgücü verimliliğindeki artışla sağlanırken, işgücü maliyetleri sürekli baskı altında tutulmaktadır. Bu sayede ekonomik büyümenin paylaşımından emek kesimi faydalanamamaktadır.
Ayrıca tarım sektöründe yaşanan çözülmeler de istihdamsız büyüme sorunu nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Tarım sektöründe çalışan işgücünün nitelikli olmaması, işgücünün sanayi ve hizmetler sektörüne adaptasyonunu zorlaştırmaktadır. Bu da işsizliğin daha da artmasına neden olmaktadır.
Birlik Vakfı – Ekonomi ve Finans Günlüğü / Haziran-Temmuz-Ağustos 2018
Bültenin tamamını okumak için TIKLAYIN