Türkiye Ekonomisi Göstergeleri ve İdeal Ölçüler

Mahfi Eğilmez – 13.12.2014

Ekonomik göstergeler için ölçü kabul edilebilecek bir takım oranlar belirleyebileceğimizi düşünüyorum. Ne var ki bunlar her yerde, her zaman, her koşulda geçerli oranlar olamaz. Enflasyon, bütçe açığı gibi alanlardaki kabul edilebilir oranlar evrensel bir ortaklık taşısa da cari açık, işsizlik, büyüme gibi alanlardaki kabul edilebilir oranlar ülkeden ülkeye, zamandan zamana, koşuldan koşula değişiklik gösterebiliyor. Örneğin ABD için erişilemeyecek kadar yüksek görünen yüzde 6’lık büyüme oranı Çin için neredeyse durgunluk düzeyi olarak kabul edilebiliyor. Ya da normal koşullarda ideal kabul edilebilecek yüzde 2 oranındaki bütçe açığı deflasyonist bir ortamda yüzde 5’e çıktığında bile anormal görülmüyor. Burada ele almaya çalıştığım kabul edilebilir oranlar Türkiye ekonomisi için geçerli olduğunu düşündüğüm oranlardır.

Gerçekleşen büyüme oranı, potansiyel büyüme oranının altında seyrediyor. Türkiye’nin potansiyel büyüme oranı, 1923’den bu yana büyüme hızı ortalamasını alarak, yüzde 5 olarak hesaplanıyor (grafikteki siyah kırıklı çizgi.) Buna karşılık grafikten de görüleceği gibi Türkiye ekonomisi son üç yıldır bu potansiyel oranın altında büyüyor (2012’de yüzde 2,2, 2013’de yüzde 4,1, 2014’de yüzde 2,8’e gidiyor.) Türkiye’nin geçmiş büyüme modeli bütçe açıklarına, kamu borçlanmasına ve altyapı yatırımlarına dayalı bir büyüme modeliydi. Ekonomi bu modelle uzunca bir süre devam ettikten sonra modelin yarattığı enflasyonu taşıyamaz ve dolayısıyla yeterince büyüyemez hale gelmişti. Büyüme modeli son on yılda büyük ölçüde cari açığa, hane halklarını borçlandırarak talebi artırmaya dayalı bir modele döndü. Bugün, sistem artık cari açık verse bile büyüyemez aşamaya geldi.

buyume-oranlari

Gerçekleşen işsizlik oranı, doğal işsizlik oranının üzerinde bulunuyor. Ekonomi düşük büyümeye karşın istihdam yaratıyor ama işsizlik oranı düşürülemiyor. Bir ekonomi için ideal işsizlik oranı doğal işsizlik oranı olarak kabul edilebilir (bir ekonomide iş değiştirmek için işinden ayrılanlar, iş beğenmediği için iş arayanlar, geçici işsizler vb gibi işsizlerin oranı, doğal işsizlik oranı olarak alınabilir.) Türkiye’de bunu tam ölçemesek de uzun yıllar ortalamasından giderek yüzde 7,5 düzeyindeki bir oranı kabul edilebilir işsizlik oranı olarak almamız mümkündür (grafikteki siyah kesikli çizgi.) Görüleceği üzere son beş yıldır bu oranın oldukça üzerinde (yüzde 10’larda) bir işsizlik oranına sahip bulunuyoruz.

issizlik-oranlari

Gerçekleşen cari açık, ideal cari açık oranından oldukça yukarıda duruyor. Son iki yılda cari açığı düşürücü önlemler alınmış, büyümeden ciddi anlamda fedakârlık edilmiş olmasına karşın cari açık yüzde 5’e yaklaşmış değil. Kaldı ki yüzde 5 bile çok yüksek bir oran. Türkiye ekonomisi için ideal cari açık oranı, ekonominin dışa daha fazla açıldığı dikkate alınarak, geçmiş yıllar ortalamasının (yüzde 2) biraz üzerine çıkılarak yüzde 3 – 3,5 olarak kabul edilebilir (grafikteki kesikli siyah çizgi). Cari açık oranımız 2014’de ideal çizgiye yaklaşmış olsa da hala yüksel bir düzeyde bulunuyor.

cari-acik

İç tasarruflar ideal orana yaklaşamıyor. Cari açığımızın nedeni iç tasarruflarımızın yatırımlarımıza yetmemesi. Yüksek büyüme için yatırımları artırmak gerekiyor. Yatırımlar tasarruflarla oluyor. İç tasarruflarımız yetmeyince aradaki farkı dışarıdan bulmak zorunda kalıyoruz. Aşağıdaki grafik son 5 yılda karşılaştığımız tasarruf yatırım farkını gösteriyor. Bu farkı, büyümeyi düşürmeden kapatmanın yolu tasarrufları artırmaktan, faizi artırmadan tasarrufları artırmanın yolu da enflasyonu düşürmekten geçiyor.

tasarruf-oranlari

Gerçekleşen enflasyon oranı, ideal enflasyon oranının çok üzerinde gidiyor. Yıllardır yüzde 5 oranındaki enflasyona ulaşmak için enflasyon hedeflemesine yönelik para politikası uygulansa da bu orana ulaşmak mümkün olamıyor. Kaldı ki hedef aldığımız yüzde 5’lik bir enflasyon oranı normal koşullar için bile yüksek bir oran olarak kabul edilirken bugünün sıfır dolayındaki enflasyon ortamı için çok yüksek bir oran. Enflasyonda kabul edilebilir oran yüzde 2 – 3 arasındaki orandır. Aşağıdaki grafik, Türkiye’nin kabul edilebilir oranın çok üzerinde olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor. Ayrıca bu açıklık son iki yılda daha da artmış bulunuyor.

enflasyon-oranlari

Gerçekleşen bütçe açığı, kabul edilebilir oranın altında kalmaya devam ediyor. Türkiye’nin son yıllarda kabul edilebilir ölçüyü yakalayabildiği tek alan bütçe açığı olarak karşımızda duruyor. Genellikle yüzde 3’e kadar olan açık oranı, bütçe açığı için kabyul edilebilir bir oran olarak alınıyor (Euro’ya giriş koşullarını belirleyen Maastricht kriterleri bütçe açığı üst limiti olarak yüzde3’ü kabul ediyor.) Aşağıdaki grafikten de görülebileceği gibi Türkiye’de bütçe açığı, 2010 yılında küresel krizin etkisiyle yaşanan sapma dışında, bu limitin içinde kalmış görünüyor.

 

butce-acigi

Gerçekleşen kamu brüt borç yükü kabul edilebilir oranın altında bulunuyor. Türkiye’nin kamu borç yükünde (kamu borç stoku / GSYH oranı) son yıllarda yaşanan düşüşler bu açıdan bizi uluslar arası standartlara göre oldukça rahat bir konuma sokmuş bulunuyor. Bu konuda alınabilecek ölçü, içinde bulunduğumuz gelişme yolundaki ülkelerin ortalama kamu borç yükü oranıdır. Bu oran yüzde 40 dolayında çıkıyor (siyah kırıklı çizgi.) Grafikten görülebileceği gibi Türkiye bu konuda rahat bir konumda bulunuyor (Not: Türkiye açısından kamu borç yükü ölçümü AB Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku / GSYH ölçüsüne göre alınmıştır.)

borclanma-oranlari

Özet ve Sonuç

Aşağıdaki tablo Türkiye’nin yukarıda sayılan göstergelerdeki son durumunu kabul edilebilir oranlara göre karşılaştırmalı olarak gösteren özet tablodur.


Türkiye’deki son durum
Kabul edilebilir oran Ölçü
Büyüme 2,8 5,0 Türkiye’nin 1923 – 2013 ortalama büyüme oranı
Enflasyon 9,15 2,0 – 3,0 Maastricht kriteri
İşsizlik 10,1 7,0 – 8,0 Türkiye’nin geçmiş ortalamalarına göre çıkarılmış ölçü
Bütçe açığı 1,4 < 3,0 Maastricht kriteri
Kamu borç yükü (AB tanımı) 36,0 < 60,0 Maastricht kriteri
Cari açık 5,6  3,0 Geçmiş ortalamalara göre bulunan ölçü

 

Türkiye, ele aldığımız 7 göstergenin 5’inde kabul edilebilir oranların dışında, 2’sinde ise kabul edilebilir oranların içinde bulunuyor. Türkiye’nin gerçekleştirebildiği kabul edilebilir oranların ikisinin de kamu maliyesi alanında olması tesadüf değil. Aslında işin içine bankacılık kesimini katsak orada da kabul edilebilir oranların içinde kaldığımızı görebiliriz. Bu da tesadüf değil. Her iki alanda da Türkiye 2001 krizinde batmanın eşiğine gelmiş ve ister istemez bu iki alanda adımlar atmak zorunda kalmıştır. Öte yandan bütçe açığındaki düşüşün büyük ölçüde özelleştirme gibi bir seferlik gelirlerle, kamu borç yükündeki düşüşün de özelleştirmeler sonucu kamu borç yükünün özel kesime devriyle sağlanmış olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Diğer alanlarda ise yapısal reformlar yapılmadığı için kabul edilebilir oranları yakalamamız mümkün olamamıştır. Türkiye ekonomisi göstergelerinin, bütçe dengesi dışında, her alanda kabul edilebilir oranlardan sapmasına yol açan bu dengesizliklerden kurtulabilmenin yolu yapısal reformları yapmaktan geçiyor. (Geçtiğimiz haftalarda yapısal dönüşüm paketi olarak sunulan programın, yapılması gerekli işler programı olarak aldığımı, ancak bu programı bir yapısal reform programı olarak görmediğimi ifade etmeliyim.) Bu blogda yapısal reformların neler olduğunu birkaç yazdığım için tekrar aynı şeyleri yazmak yerine söz konusu yazılarımın en kapsamlısına referans vermekle yetineceğim.

Yapısal reformlar rehberi:
http://www.mahfiegilmez.com/2014/03/yapsal-reformlar-rehberi.html

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir