Yüzyılın afetinde üç haftayı geride bıraktık. Kimileri yüzyılın afeti tanımını pek uygun görmese de; hem bu kadar geniş bir coğrafi alana yayılmış olması hem de bu kadar insanımızı yitirmemize sebep olması hasebiyle, bu afet için ben bu tanımı kullanmaya devam edeceğim. Nedenlerini, sorumlularını çok daha uzun bir süre değerlendirilecek olsak da; yarattığı sonucun büyük bir afet olduğu gerçeği ve de etkileri göz ardı edilmemeli.
Daha önceki iki yazımda sırasıyla “Arama-kurtarma ve ayni yardımlar” ile “Bağış kampanyası ve toplanan vergileri” ele almıştım. Çok canlar yitirildi, enkaz altında sadece bedenler değil, ruhlarımız da ezildi. Ama asıl şimdi tartışmaların daha da ötesine geçmeli, geride kalanların refahını sağlamak için gerekli adımlar bir an önce hayata geçirilmeli diye düşünüyorum. Refahı sağlamak ise, öncelikli olarak ekonomik hasarı gidermekten geçiyor.
Ekonomik hasarı gidermek için önce sağlıklı bir ölçümlendirme yapmak gerekiyor. Peki bu ölçümleme bugüne kadar yapıldı mı? Birkaç yerli ve yabancı kurumun Marmara Depremini baz alarak gerçekleştirdiği tahminleme modelleri var.
Ancak böylesine çok katmanlı ve de ciddi planlama gerektiren bir aşamada kamunun devreye girmesi gerekiyor. Bu planlama çok kapsamlı ele alınmalı, şeffaf bir şekilde paylaşılmalı ve hızlı ama bir o kadar da titiz bir şekilde eyleme geçilmeli. Öncelikli olarak bir afet bakanlığı kurulmalı ve -bu deprem de dahil- yaşanabilecek tüm afetlere yönelik teknoloji bazlı bir araştırma-planlama departmanı da bu bakanlığa bağlı olarak oluşturulmalıdır.
Küresel ısınmanın da etkisi ile afetlerle artık çok daha fazla karşılaşacağız. Günümüzde veri yönetimi ve ondan elde edilen bilgiler teknolojinin yardımı ile çok daha doğru ve sağlıklı sonuçlar verebiliyor. Bizler de bilimin ışığında, veri yönetimini doğru kullanarak beklenen afetlerle ilgili risk yönetimi yapabiliriz pekala…
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!