Hemen söylemek istiyorum ki, kullandığı dil bir devlet başkanına yakışan siyasi bir üslûpta değil. Çok kaba, kırıcı, argo, pat pat, küt küt bir dil. Peki siz bu tarzı mı tercih edersiniz, yoksa Clinton’un, Bush’ların, Obama’nın seviyeli ama arkadan iş çeviren, kuyumuzu kazan tarzlarını mı?
Önceki liderlerden Türkiye için Trump’ın kullandığı ifadeleri hiç duydunuz mu? Ama Kuzey Irak’ta 1990 Körfez Savaşı sonrasında Çekiç Güç eliyle Kürt özerk bölgesini tatlı dille kurmuş oldular. Aynı şekilde Libya’yı parçaladılar. Suriye’de de IŞİD-DAEŞ’i kim kurdu sizce? Bu işi başlattıklarında bizim liderimizi BOP’nin eş başkanı olarak tanıyor ve dünya genelinde bu gözle lanse ederek, Orta Doğu ülkelerindeki popüleritesine destek veriyorlardı. Ama aynı zamanda gördüğünüz gibi Suriye’nin kuzeyinde şimdi neden yaptıklarını nihayet gördüğümüz bir kuyu kazmakla meşguldüler. Tatlı dillerinden olacak ki, ne yapıyorsunuz orada demeden, Şam’da cuma namazını kılma hevesi ile Esad ile ilişkilerimizi koparmıştık. Bu arada Esad’ın Suriye’sini de çok sevdiğimi sanmayın. O Suriye baba Esad döneminde yıllarca PKK terör örgütünün elebaşına ev sahipliği yaparak, bize çok kötülüğü dokunmuş bir ülkedir. Ama baba Hafız Esad’ın ölümü sonrası başa gelen Beşşar Esad sonrası ilişkilerimiz çok iyi duruma gelmişti. Öyle ki, ilişkiler bozulmadan hemen öncesinde ortak bakanlar kurulu bile topluyorduk.
Neyse, biz yine ABD liderlerinin diline dönelim. Bize NATO içinde en büyük müttefikimiz iltifatları yaparken, Ekim 1992’de Körfez Savaşının hemen sonrasında düzenlenen bir NATO tatbikatı esnasında ABD Saratoga Uçak Gemisi’nden kazara atılan bir füze ile Muavenet Savaş Gemimizi vurdular. 2003 yılında Süleymaniye’de askerlerimizin başına çuval geçirerek derdest ettiler. Kırmızı çizgilerimiz dediğimiz Kerkük ve Musul’daki demografik yapının tüm itirazlarımıza rağmen kürtler lehine bozulmasına göz yumdular. 36 yıl sonra hain bir darbeye teşebbüs eden FETÖ elebaşını ülkelerinde yaşatıp, planlarını birlikte organize ettiler. Tüm bunlar ve benzerleri hep seviyeli konuşan ABD liderleri zamanında yaşandı.
Peki eski liderlerden PKK hakkında yapılan bir tespit duydunuz mu? Ama her türlü ilişkiye girdiler. Trump ise, bir taraftan Türkiye’ye yaptırım yapacağım, ekonomilerini yıkmıştım yine yıkacağım diyor, diğer taraftan 100 Milyar Dolar’lık serbest ticaret anlaşması öneriyor. Bir taraftan cumhurbaşkanımıza ”sert adam, aptal adam olma” diyor, diğer taraftan PYD/PKK Kürtleri masum değil, DEAŞ PKK’ya saygı duyuyor çünkü onlardan çok daha sert ve tehlikeliler diyor. Aynı Trump, Obama müttefikimiz Türkiye’nin en büyük düşmanı PKK ile işbirliği yaparak ilişkileri bozdu diyor. Aynı şekilde, Patriotları vermeyen biziz, haklı olarak Türkler de S-400’leri almak zorunda kaldılar diyor. DEAŞ’lıları hapishanelerden serbest bırakan PYD/YPG diyor. Kürtler yanımızda savaştılar ama karşılığında da çok ciddi para ve silah verdik karşılıksız yapmadılar. Çok da masum değiller diyor.
Peki bu tespitleri şimdiye kadar hiçbir ABD liderinin ağzından duymuş muyduk? Hem sert dil kullanıyor, ama diğer taraftan da avukatı aracılığı ile FETÖ lideri Gülen’in Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğini söyletiyor. Peki bu Trump sizce ne yapmak istiyor?
Her şekilde ve özellikle finans alanında Halkbank’a yüksek bir ceza keserek Türkiye’ye zarar vermeye kalkılırsa, ilişkiler kopma noktasına gidebilir. Gerilim Türkiye’nin NATO’dan çıkma riskini bile doğurur. Ama harekat tamamlandı denir ve özellikle Esad ile birlikte bölgede kürt yapılanması engellenirse, sonrasında havadaki gerilim hızla yerini yumuşamaya bırakabilir. Bence Trump, Türkiye’ye karşı olan siyasi kanadı ve derin ABD’yi görüyor. Sert açıklamalarla hem onları frenlemeye çalışıyor, hem de bu arada ABD kamuoyuna gerçekleri ifşa ediyor. Yani bu sertlik kontrolden kaçmadan, harekat sonlanır ve gerilim düşmeye başlarsa, bu takdirde Kürtlerin yıllardır ikili oynadığını söylemeye başlayabilir. Asıl müttefiklerinin Türkler olduğunu ve Türkiye ile ekonomik ilişkilerin hızla geliştirilmesi gerektiği yönünde kararları Trum’tan duyabiliriz.
Belki ben iyimserim ama, aksi durumda batı bloğundan çıkıp, Rusya’ya yanaşacak bir Türkiye’nin ABD tarafından tercih edilmeyecek sakıncaları olacağını en iyi bilen ABD olacaktır görüşündeyim.
Bir süre daha harekat, Trump’ın saygısız dili ve yaptırımlarla ilgili düşüş riski yaşayabiliriz. 94.000 altında kalan BİST’in teknik olarak 85.000’e kadar düşme riski sürecektir. Bu riskten çıkmamız için, 95.000 üstüne atmamız gerekiyor. ABD ile ilişkilerin gidişatı ve olası yaptırım kararlarının boyutuna göre BİST de yönünü belirleyecek. Kötüsü olursa, bizden de karşı yaptırım kararları çıkacaktır. Akdeniz’de işler gerilecek, ekonomi çok zor bir sürece girecektir. Umarım bunlar yaşanmaz. Yoksa, bizim için çok zorlu günler olur. Ama 450 Milyar Dolar kamu ve özel dış borcumuzu düşünürsek, bu borcun alacaklısı olan başta AB bankaları olmak üzere batı bankaları için de iyi bir süreç olmaz!
Böyle bir ortamda hisseler piyasa değerlerine ve bilançolarında göre değerlenmek yerine, gerilimin paniklerine göre değerleniyorlar. Bana göre çok ciddi iskontolar var. Ama özellikle finansal yaptırımlara tabi olursak, sonrası gelişmelerin de riski nedeniyle çok daha ciddi iskontalara doğru düşebilirler. Bu ortamda her yatırımcı ne olacağını bekliyorsa ona göre kararlarını kendi almalıdır. Düzelecek diyenler düşüşlerde alım yapıp hisselerini ortam düzelene kadar unutmayı düşünmelidir. Yok herşey kötü olacak diyenler için ise, borsadan uzak durmaya devam edeceklerdir. Ama bu kararı hiç bir analist ve stratejistten beklemeyin. Olacakları kimsenin bilemeyeceği bir süreçteyiz.
Ben gerilimin kontrol altında soğutulacağını ve sonrasında pozitife döneceğini, bu ve altındaki fiyatların alım fırsatı olduğunu ve … Devamı için TIKLAYINIZ!
Hepinize huzurlu ve kazançlı günler dilerim.