13 Eylül 2018 Tarih ve 30534 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren 85 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (CBK) ile 30 gün içinde tüm yurtiçi yerleşiklerin döviz veya dövize endeksli sözleşmelerinin (istisnaları hariç) TL üzerinden düzenlenme zorunluluğu getirilmişti.
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’De Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2018-32/51) 6 Ekim 2018 tarih ve 30557 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmak suretiyle bu yayım tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Türk parasının kıymetini korumak amacıyla, Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin belirlenmesine, döviz ve dövizi temsil eden belgelere (menkul değerler ve diğer sermaye piyasası araçları dahil) ilişkin tüm işlemler ile dövizlerin tasarruf ve idaresine, Türk parası ve Türk parasını temsil eden belgelerin (menkul değerler ve diğer sermaye piyasası araçları dahil) ithal ve ihracına, kıymetli maden, taş ve eşyalara ilişkin işlemlere, ihracata, ithalata, özelliği olan ihracat ve ithalata, görünmeyen işlemlere, sermaye hareketlerine ilişkin kambiyo işlemlerine ait düzenleyici, sınırlayıcı esasların belirlendiği 32 Sayılı Kararda önemli değişiklikler yapılmıştır.
Kararnameye göre sözleşmeler TL cinsinden taraflarca yeniden belirlenirken mutabakata varılamazsa; akdedilen sözleşmelerde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller, söz konusu bedellerin 2/1/2018 tarihinde belirlenen gösterge niteliğindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif satış kuru kullanılarak hesaplanan Türk parası cinsinden karşılığının 2/1/2018 tarihinden bedellerin yeniden belirlendiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması suretiyle belirlenir.
Yani, mevcut ve yürürlükte olan sözleşmelerde önce taraflar arasında bir mutabakat aranmakta, mutabakat sağlanamadığı durumlarda 2/1/2018 tarihinde belirlenen gösterge niteliğindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif satış kuru kullanılarak hesaplanan Türk parası cinsinden karşılığının 2/1/2018 tarihinden bedellerin yeniden belirlendiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması suretiyle yeniden belirlemesi yapılacaktır. Bir diğer ifadeyle, önce belirlenen kur uygulanacak daha sonra ise bedellerin yeniden belirlendiği tarihe kadar TÜFE uygulaması yapılacaktır. Fakat, sözleşmelerin ifa edilmiş bulunan ve faturalandırılan henüz tahsil edilmemiş kısımları döviz veya dövize endeksli olarak ödenip tahsil edilebilecektir.
İlgili Tebliğ 6 Ekimde yayınlandığından idare kendisine verilen yetkiyi 30 Eylül 2018 itibariyle kullanmadigindan yasal defterlerde mevcut bulunan tüm dövizli alacak ve borçlar kur değerlenmesine tabi olacaktır.
Fakat; 85 Nolu CBK’sinin yayımlandığı 13 Eylüle 2018 e kadar kadar “Gecikmiş Dövizli Alacaklar” zaten dövizli talep edileceğinden/edilebileceğinden bu tarihe kadar ki vadesi geçmiş veya tahsil edilmiş bulunan dövizli tüm alacak ve borçlar dövizli tutar üzerinden normal kur değerlemesi yoluyla (VUK 280) değerlenebilir. Buna karşın, taraflar aksini belirleyerek gecikmiş alacaklar için de TL belirlemesi yapabilirler. 6 ekimden sonra, taraflar daha önce mutabakat sağlamamışsa, artık kalan bakiye tl olacağından yasal defterlerde tl olarak girecek kur değerlemesi konusu kapanacaktır.
Avanslar ise 6 ekimden sonra dövizle yapılamayan sözleşme tiplerinde bu tarihten sonra tl olarak tebliğde belirtilen hususlara göre dikkate alınacak, aradaki kur farkları yasal zorunluluktan kaynaklandığı için gerçek bir kur farkı olmadığından bize göre kambiyo gelir veya zararı olarak dikkate alınmaması gerekir. Kanunun aradığı bir değerleme hususu bulunmamaktadır. Kazancın tespitinde bir değerleme unsuru olarak dikkate alınacak kur farkı olmadığını düşünmekteyiz.
Avanslar ise 6 ekimden sonra dövizle yapılamayan sözleşme tiplerinde bu tarihten sonra tl olarak tebliğde belirtilen hususlara göre dikkate alınacak, aradaki kur farkları yasal zorunluluktan kaynaklandığı için gerçek bir kur farkı olmadığından bize göre kambiyo gelir veya zararı olarak dikkate alınmaması gerekir. Kanunun aradığı bir değerleme hususu bulunmamaktadır. Kazancın tespitinde bir değerleme unsuru olarak dikkate alınacak kur farkı olmadığını düşünmekteyiz. 6 ekimden sonra, taraflar daha önce mutabakat sağlamamışsa, artık kalan bakiye tl olacağından yasal defterlerde tl olarak girecek kur değerlemesi konusu kapanacaktır.
Avanslar ise 6 ekimden sonra dövizle yapılamayan sözleşme tiplerinde bu tarihten sonra tl olarak tebliğde belirtilen hususlara göre dikkate alınacak, aradaki kur farkları yasal zorunluluktan kaynaklandığı için gerçek bir kur farkı olmadığından bize göre kambiyo gelir veya zararı olarak dikkate alınmaması gerekir. Kanunun aradığı bir değerleme hususu bulunmamaktadır. Kazancın tespitinde bir değerleme unsuru olarak dikkate alınacak kur farkı olmadığını düşünmekteyiz.
6 ekimden sonra, taraflar daha önce mutabakat sağlamamışsa, artık kalan bakiye tl olacağından yasal defterlerde tl olarak girecek kur değerlemesi konusu kapanacaktır. 6 ekimden sonra, taraflar daha önce mutabakat sağlamamışsa, artık kalan bakiye tl olacağından yasal defterlerde tl olarak girecek kur değerlemesi konusu kapanacaktır.
Avanslar ise 6 ekimden sonra dövizle yapılamayan sözleşme tiplerinde bu tarihten sonra tl olarak tebliğde belirtilen hususlara göre dikkate alınacak, aradaki kur farkları yasal zorunluluktan kaynaklandığı için gerçek bir kur farkı olmadığından bize göre kambiyo gelir veya zararı olarak dikkate alınmaması gerekir. Kanunun aradığı bir değerleme hususu bulunmamaktadır. Kazancın tespitinde bir değerleme unsuru olarak dikkate alınacak kur farkı olmadığını düşünmekteyiz.
30 Eylül 2018 tarihine kadar (2018/3. Geçici vergi tarihine kadar) taraflar arasında mutabakat yoksa veya sağlanamamış ise, o zaman bu tarihte resmi kayıtlarda yer alan dövizli alacaklar, borçlar ve avanslar (son dönemdeki idare tarafından verilen görüşler çerçevesinde) normal geçici vergi dönem sonu kur değerlemelerine tabi olacaktır.
Ama, bu tarihten önce taraflar Hazine Ve Maliye Bakanlığının düzenleyici Tebliğini beklemeden bir mutabakata varmışlar ise, bu tarihten önce, yani 30 Eylül 2018 tarihinden önce zaten TL ye dönmüş olacaklardır. Zira, CBK taraflar arasında mutabakatı öncelik konusu etmektedir. Dolayısıyla, geçici vergi dönemi için bu sözleşmeler için yasal defterlerde değerleme yapılacak bir durum bulunmayacaktır.
Bize göre, yasal zorunluluk sebebiyle TL dönmekten kaynaklanan bu kur farkı gelir veya karşı taraf için kur farkı zararları VUK hükümleri kapsamında bir değerlemeden kaynaklı kur farkı gelir veya gideri değildir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40/3. maddesinde işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar gider olarak kazancın tespitinde dikkate alınabilirken, ödenen veya tahsil edilen kur farkı da olmadığından gelir veya gider olarak dikkate alınamaz.
213 sayılı VUK’un 280. Maddesine göre yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin takarrüründe muvazaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır.
Yabancı paranın borsada rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tesbit olunur.
Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da caridir.
Bunlardan vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, bu Kanunun 281 ve 285 inci maddeleri uyarınca değerleme günü kıymetine irca edilebilir. Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LİBOR) esas alınır.
Buna göre, Tebliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra ama 85 nolu CBK’nin son bulduğu tarih itibariyle (CBK 13 Eylül 2018 de yayımlanmış olup, yurtiçi yerleşiklere 30 gün süre vermektedir) artık döviz olarak değerlenecek bir iktisadi kıymet kalmayacaktır.
Bu nedenle, 31.12.2018 tarihi itibariyle bu sözleşmeler nedeniyle değerlenecek yabancı para cinsinden alacak veya borç kalmayacaktır. Bunlarla ilgili olarak 13 Eylül 2018 e kadar ki “gecikmiş alacakların”/vadesi geçmiş alacakların hariç olduğu açıktır.
Taraflar, idari para cezasına rağmen yasal kayıtlarında bu düzeltmeleri yapmazlarsa, yapılacak kur değerlemesinde kambiyo zararı beyanında bulunanlar için matrah farkı çıkabileceği gibi, sözleşmenin karşı tarafı da yasal defterlerinde kambiyo karları üzerinden fazla matrah beyan etmiş olacaktır.
Bu kur değerlemeleri, 213 sayılı VUK hükümlerinin değerleme hükümleri neticesinde yasal kayıtlara intikal ettirilen kur farkları olmayıp, yasal gerekçesini bir değerleme hükmünden almamaktadır. Bu nedenle, ödenip tahsil edilmeyen, yasal olarak bir değerlemeden kaynaklanmayan değerleme farkları kurum veya ticari kazancın bir parçası olamaz.
Alınan ve verilen avanslar da, benzer şekilde döviz veya dövize endeksli sözleşmelerden yapılamayacak sözleşme tiplerinden kaynaklı ise, ve daha önce taraflar arasında herhangi bir mutabakat sağlanamamış ise, 2018/3. Dönemde kur değerlemesine tabi olacaktır. Buna karşın, 85 no’lu CBK sinin süresinin dolduğu tarih itibariyle bunlar da artık TL ye döneceğinden yasal defterlerde döviz veya dövize endeksli bedel olarak talep edilemeyecektir. Bu hesaplar için de tahakkuk eden kur farkları yasal açıdan zarar veya kar olarak dikkate alınacak husus değildir.
Bu durumda, kur farkı zararlarının (kambiyo zararlarının) Kanunen Kabul Edilmeyen Gider-KKEG olarak dikkate alınması, kur farkı karlarını (kambiyo gelirlerini) gelir yazanlar ise beyanname üzerinde “Zarar Dahi Olsa İndirim Ve İstisnalar” bölümünde Diğer İndirimler arasında gösterilerek VUK hükümleri kapsamında matrah bulunabilecektir.
Ali Çakmakçı