Mahfi Eğilmez – 24.01.2014
TL son dönemde ne kadar değer kaybetti?
TL, Dolara ve Euro’ya karşı Fed’in tahvil alımını azaltacağını ilk kez resmi olarak açıkladığı 22 Mayıs 2013’den beri hızlı biçimde değer kaybediyor. Değer kaybı 2013 yılında belirgin biçimde ortaya çıkmış olsa da asıl olarak 22 Mayıs’tan sonra hızlı bir hal aldı.
2012 sonundan bu yana TL’nin değerinde ve diğer önemli kur göstergelerinde yaşanan değişimleri aşağıda bir tablo halinde sunuyorum.
Tarih
|
USD TL Kuru
|
Euro TL Kuru
|
Euro USD Kuru
|
Sepet Kur
|
31.12.2012
|
1,79
|
2,36
|
1,32
|
2,08
|
31.12.2013
|
2,13
|
2,94
|
1,38
|
2,54
|
20.1.2014
|
2,32
|
3,18
|
1,37
|
2,75
|
Değişim (%)
|
||||
2013 / 2012
|
19,0
|
24,6
|
4,5
|
22,1
|
2014 Ocak / 2013
|
8,9
|
8,2
|
-0,7
|
8,3
|
2014 Ocak / 2012
|
29,6
|
34,7
|
3,8
|
32,2
|
Bu tablo bize TL’nin 2012 sonundan bu yana (1 yıl 24 günlük bir sürede) yaklaşık olarak Dolara karşı yüzde 30, Euro’ya karşı ise yüzde 35 değer kaybettiğini söylüyor. TL, bu iki para biriminin oluşturduğu sepet kura karşı (½ Dolar + ½ Euro) aynı sürede yüzde 32’nin üzerinde değer kaybetmiş görünüyor.
Doğrudan Etkiler
TL’nin dış değerindeki değişmelerin dışticarete olası etkileri
İlk bakışta TL’nin değer kaybının Euro’da Dolara göre daha hızlı olmasının bizim açımızdan olumlu bir tablo çizdiği izlenimi doğuyor. Bunun temel nedeni Türkiye açısından döviz gelirlerinde ağırlığın Euro’da olmasına karşılık, girdi maliyetleri ve finansman maliyetlerinde ağırlığın Dolarda olması. Bu durumda TL, Euro’ya karşı daha fazla değer kaybettiği sürece ihracatçının gelirleri artıyor, Dolara karşı değer kaybı daha düşük olduğu için maliyetleri daha yavaş artıyor.
Ne var ki son bir aydaki gelişmeler bu görünümü yavaş yavaş tersine çevirmeye başladı. Tabloya bir kez daha bakarsak 2014’de bu tersine dönüşü görebiliriz. 2014’ün ilk 24 gününde TL, Dolara karşı yüzde 8,9 değer kaybetmişken Euro’ya karşı yüzde 8,2 değer kaybetmiş bulunuyor (Euro / Dolar kuru da Dolar lehine yüzde 0,7 değişime uğramış görünüyor.) ABD ekonomisinden gelen veriler ve Fed’in tahvil alımı programını bu yıl bitirecek gibi görünen yaklaşımı Doların, Euro’ya karşı 2014’de değer kazanacağını işaret ediyor. Birçok yorumcu Euro / Dolar kurunun 2014 sonunda 1,30’un altına geleceğini öne sürüyor. Bizim ihracatçı için kötü haber burada. Dolar, Euro’ya karşı bu şekilde değer kazanmaya devam ederse bizim ihracatçının girdi ve finansman maliyetleri TL cinsinden artarken, gelirleri TL cinsinden maliyetleri kadar artmayacak. Şimdiye kadar Dolar Euro’ya karşı değer kaybederek geldiği için bunun tersi oldu ve bizim ihracatçı için dolaylı bir teşvik gerçekleşti. Şimdi işler tersine dönüyor. Bu bizim açımızdan 2014 yılının daha da sıkıntılı olmasına yol açacak bir gelişme ne yazık ki.
TL’nin dış değerindeki değişmelerin özel kesime ve kamu kesimine etkileri
TL bu şekilde hızlı bir dış değer kaybıyla karşılaşmaya devam ettiği sürece ithal edilen malların TL cinsinden fiyatları arttığı için özel kesimin üretim maliyetleri de artacak. Türkiye, yüzde 10 – 12 dolayında tüketim malı ithal ediyor ve ithalatının asıl ağırlığı hammadde, ara malı ve sermaye (yatırım) malından oluşuyor. Bunları bir araya getiren özel kesim bunlara yerli malları ve hizmetleri ve katma değerini ekleyerek mal üretiyor ve bunları içeride ve dışarıda satıyor. Son dönemde ortaya çıkan Dolar’da Euro’ya göre daha hızlı değer artışı bu tür üretimi daha pahalı hale getiriyor. Çünkü üretim girdilerinin çoğu ve finansman maliyetlerinin ağırlığı Dolar ile. Bu, firmaların yalnızca dışarıya sattıkları değil içeriye sattıkları malların üretiminde de geçerli.
Bu durumda özel kesimin üretim maliyetlerinde artış olması ve bunun fiyatlara yansıması kaçınılmaz bir gerçek. Yani son zamanlarda TÜFE’nin gerisinde kalan ÜFE’de belirli bir atış ivmesi ortaya çıkabilir. Ne var ki bu da o kadar kolay değil. Çünkü iç talepte de canlılık yok. Bunu, tüketici beklentileriyle ilgili anketlerin sonuçlarından anlamak mümkün bulunuyor. Söz konusu anketlerde tüketici güveninde ciddi gerilemeler olduğunu görünce bu gerilemelerin talepte düşüşe yol açacağını ve üreticinin de bu durumda fiyatları istediği oranda artıramayacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Enflasyon yükselse bile üreticinin istediği fiyatları yansıtacak kadar fiyat artırması talep düşüklüğü nedeniyle kolay olmayacak. Fiyat artışlarının yanı sıra ve belki de ondan daha etkili biçimde üretimde düşüşler yaşanması olası görünüyor. Bu da büyümeyi düşürecek bir başka etki olarak karşımıza çıkıyor.
TL, Dolar ve Euro karşısında değer kaybettikçe Hazine’nin dış borçları TL cinsinden yükseliş gösteriyor. Benzer bir artış dış borçların faizleri yönünden de söz konusu oluyor. Faizler bütçeye gider olarak yazıldığı ve bütçe TL cinsinden tutulduğu için kur artışları bütçe harcamalarına artış olarak yansıyor.
TL’nin dış değerindeki değişmelerin yabancı yatırımcılara etkisi
Yabancı yatırımcılar Türkiye’ye, burada elde edecekleri getirinin kendi ülkelerinde ya da başka ülkelerde elde edecekleri getirilerden daha yüksek olduğunu düşündükleri için geliyorlar. Bunun bazı istisnaları olabilir. Örneğin konut satın alarak yerleşmek üzere gelenler getiriden ziyade harcamalarının burada daha az olacağını düşünerek ya da burada iklimin daha uygun olduğunu düşünerek geliyor olabilirler.
Türkiye’ye yüksek faiz ya da yüksek borsa kazancı elde etmek üzere portföy yatırımı ya da mevduat hesabı açarak gelenler faiz ve borsa getirinsin yanında kurlarla da ilgililer. Diyelim ki bir Amerikalı yılbaşında 1,80 olan kurla 100 Dolar getirmiş ve bunu TL’ye çevirerek 180 TL tutarında yıllık yüzde 10 faizle (faizin net olduğunu düşünelim) bir yıllık mevduat hesabı açtırmış olsun. Eğer kurlar hiç değişmemiş olsa bu Amerikalı yılsonunda faiz dahil 198 TL elde etmiş olacak ve bunu Dolara çevirerek 110 Dolarını alıp gidecektir. Bu yatırımcının kazancı (10 Dolar) kendi ülkesinde enflasyon yüzde 1,5 olduğu için yüzde 8,5’a yakın bir reel kazancı ifade edecektir. Bu durumda parasını kendi ülkesinde yüzde 2,5 – 3 faizle değerlendirmeye göre oldukça karlı bir yatırım yapmış olacaktır. Şimdi, kurun yılsonunda 2’ye yükseldiğini varsayalım. Bu durumda Amerikalı yatırımcı alacağı 198 TL’yi 2 TL’lik kurdan Dolara çevirince eline 99 Dolar geçecektir. Bu yatırımcı, bırakın faiz kazanmayı, anaparadan bile zarar etmiş olacak ve kurlar durulmadan Türkiye’ye gelmekte eskisi gibi istekli olmayacaktır.
Dolaylı Etki: TL’nin dış değerindeki değişmelerin ekonomik göstergelere etkisi
GSYH, TL cinsinden hesaplanıyor ve sonra Dolara çevrilerek uluslararası karşılaştırmalara hazır hale getiriliyor. Bu çevirme işlemi yapılırken yıllık ortalama Dolar kuru temel alınıyor. Buna göre kur ne kadar yüksek çıkarsa Dolar cinsinden GSYH o kadar düşük çıkıyor. Bunu bir örnek üzerinden açıklayalım. 2014 yılı için OVP’de tahmin edilen GSYH TL olarak 1.718 milyar Dolar. Diyelim ki yılsonunda bu tahmin gerçekleşti. Şimdi önce Dolar kuru ortalamasının 2014’de 2 TL olduğunu varsayalım. Bu durumda Dolar cinsinden GSYH (1.718 / 2 =) 859 milyar Dolar olarak hesaplanacaktır. Dolar kurunun 2014 yıl ortalamasının 2,20’ye yükseldiğini varsayalım. Bu durumda GSYH Dolar cinsinden (1.718 / 2,20 =) 781 milyar Dolar olarak hesaplanacaktır. Görüldüğü gibi GSYH her iki halde de 1.718 milyar TL’dir. Değişen tek şey Dolar kurudur. Geçmişte sabit kaldığı için bizim GSYH’mızı olduğundan hızlı artmış gibi gösteren kur, şimdi hızlı arttığı için bizim GSYH’mızı olduğundan hızlı düşmüş gibi göstermektedir.
Benzer bir gelişmeyi kişi başına gelir açısından da yaşayacağız. Eğer GSYH’mız 859 milyar Dolar olsaydı kişi başına 11 bin Doların üzerinde gelir hesaplanacaktı. GSYH’mız 781 milyar Dolarda kalacak olursa kişi başına gelirimiz 10.210 Dolar dolayında kalacak demektir. Bu, 2013 yılındaki 10.800 Dolarlık kişi başına gelirin gerisine düşmemiz anlamına geliyor.