TL’nin Değer Kaybı Dışticaret Açığını Düşürür mü?

Mahfi Eğilmez – 14.11.2014

Türkiye verileri

Türkiye’nin her 100 Dolarlık ithalatının 15 Dolarlık kısmı tüketim mallarından 85 Dolarlık kısmı hammadde, aramalı ve sermaye mallarından oluşuyor. Türkiye’nin yaptığı her 100 Dolarlık ihracatın yaklaşık 60 Dolarlık kısmı ithal, 40 Dolarlık kısmı yerli malı (emek dahil) girdilerden oluşuyor.

Genel kanı bir ülkenin kendi parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin düşmesi halinde o ülkenin ihracatının artacağı, ithalatının düşeceği ve dolayısıyla dışticaret açığının azalacağı şeklindedir.

Farklı bir durum

Türk Lirası son bir yıl içinde Dolara karşı yüzde 13, Euroya karşı karşı yüzde 9 değer kaybetti. Aynı dönemde cari açık yaklaşık 10 milyar dolar azaldı. Türk Lirasının yaşadığı değer kaybının cari açık üzerinde olumlu yönde daha hızlı etkisi olması gerekirdi. İki nedenle olmadı: (1) Türkiye’nin ithalat ağırlığı Dolara dayanıyor (ithalatın yüzde 64’ü Dolarla yüzde 34’ü Euro ile kalanı diğer paralarla yapılıyor) buna karşılık ihracatın ağırlığı aşağı yukarı eşit (yüzde 47 Euro ile yüzde 44 Dolarla, gerisi diğer paralarla.) Bu durumda Doların daha fazla değer kazanması ithalatımızı daha pahalı hale getiriyor. (2) Türkiye’nin ithalatında vazgeçilemeyecek mallar ağırlıkta. Yukarıda değindiğim yüzde 85’lik ithalatın içinde enerji ithalatı önemli bir ağırlığa sahip ve kur nedeniyle pahalı hale gelse dahi üretim yapabilmek için bunun ithal edilmesi zorunlu.

Dolayısıyla TL değer kaybedip ithalat pahalı hale geldiğinde bile Türkiye’nin enerji ithalatı fazla düşmüyor. Hatta ihracatını artırmak için üretimi artırma yoluna gittiğinde ithalatı da artıyor (her 100 Dolarlık ihracatın 60 Doları ithal girdisi.)

Bütün bu gelişmeler Türkiye’nin ithalatının hızla düşmesini ve dışticaret açığının daha hızlı gerilemesini engelliyor.

Bunun nedenlerini anlayabilmek için Türkiye’nin ithal ettiği malların Türkiye açısından fiyat talep esnekliğine ve Türkiye’nin ihraç ettiği malların bu malları ithal eden ülkeler açısından fiyat talep esnekliğine bakmak gerekiyor. Talep esnekliği fiyattaki bir birim değişmenin talep miktarını ne kadar değiştireceğini gösteren bir katsayıdır. Eğer bir malı fiyat talep esnekliği yüksekse o malın fiyatı düştüğünde talep edilen miktar artar, eğer bir malın talep esnekliği düşükse o malın fiyatı düştüğünde talep edilen miktar fazla değişmez. Fiyat talep esnekliği yüksek mallara örnek olarak tekstil ürünleri, fiyat talep esnekliği katı mallara örnek olarak doğalgaz verilebilir. TL, yabancı paralara karşı değer kaybettiğinde ihraç ürünlerini daha ucuza satması ve dolayısıyla sürümden kazanması mümkün olabiliyor. Buna karşılık TL değer kaybettiğinde zorunlu mallar arasındaki petrol ve doğalgazın ithalat miktarının pek fazla düşmediğini dolayısıyla ithalat faturasının hızlı düşmediğini görebiliyoruz.

Aşağıdaki grafik 2014 yılının ilk 9 ayında gerçekleşen aylık ortalama kur sepeti (½ Euro + ½ USD) ile dışticaret açığı arasındaki ilişkiyi gösteriyor (Grafik, TCMB’nın verileri kullanılarak hazırlandı.)

sepet-kur-dis-ticaret-acigi

Sepet kur ile dışticaret açığı arasındaki korelasyon katsayısı 0,45’dir (İki değişken arasındaki bağıntıyı ölçmeye yarayan korelasyon katsayısı 0 ile 1 arasında değer alır. Katsayı 0’a ne kadar yakınsa bağıntı o kadar düşük, 1’e ne kadar yakında bağıntı o kadar yüksek demektir. Burada katsayının 0,50’nin altında olması sepet kur ile dışticaret açığı arasındaki bağıntının güçlü olmadığını gösteriyor.)

Sonuç olarak TL’nin, yabancı paralar karşısında değer kaybetmesi, ihracatımızı artıran ithalatımızı azaltan, dolayısıyla da dışticaret açığımızın düşmesine yol açan bir olgudur. Ne var ki bu ilişki, ithal mallarına yönelik talep esnekliğimizin göreli olarak katı ve ihraç mallarımıza yönelik dış talep esnekliğinin de göreli olarak esnek olması nedeniyle sanıldığı kadar güçlü değildir.

Ayrıntıları merak edenler için not: Marshall – Lerner Koşulu

Bir ülkenin parasının, yabancı paralar karşısında değer kaybetmesi (sabit kur rejiminde devalüasyon, dalgalı kur rejiminde değer kaybı) mutlaka o ülkenin ödemeler dengesinde iyileşme sağlar mı? Ya da daha açık bir ifadeyle bu tür bir değer kaybı olursa ülkenin cari açığı düşer mi?

Pek çok tartışmada ülke parasının yabancı paralar karşısındaki değer kaybı ihracatı artıran, ithalatı düşüren ve bu nedenle de cari açığı azaltan bir durum olarak kabul edilir. Oysa bunun gerçekleşebilmesi Marshall – Lerner koşulu olarak bilinen bir durumun gerçekleşmesine bağlıdır. Bir ülkenin parasının yabancı paralar karşısındaki değer kaybının ülkenin cari işlemler dengesini düzeltebilmesi için ülkenin ihraç ettiği mallar (x) ile ithal ettiği malların (m) talep esneklikleri (e) toplamı 1’den büyük olmalıdır (ex + em > 1).

Eğer bir malın fiyatındaki değişiklik o maldan talep edilen miktarı fazla etkilemiyorsa o zaman o malın talep esnekliğinin katı olduğunu (0’a yakın), tam tersine eğer bir malın fiyatındaki değişiklik o maldan talep edilen miktarı çok etkiliyorsa o zaman o malın talebinin esnek (1’e yakın) olduğunu söylemek mümkündür. Bu durumda ülkenin ihraç ettiği malların talep esnekliği yüksekse yani fiyat arttığında talep düşüyor, azaldığında talep yükseliyorsa o zaman o ülkenin parasının değer kaybetmesinin ödemeler dengesini düzeltmesi pek mümkün olmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir