TCMB’nin tek handikapı beklentilerdeki ayrışma mı?

Şimdi durup şu soruyu sormamız gerekiyor: “Hane halkı, enflasyonun düşeceğine neden ikna olmakta zorlanıyor?” Çünkü hane halkı, artan yaşam maliyeti nedeniyle yaşadığı zorluk neticesinde en zor ikna edilebilecek kesimdir.

On üç aydır yürütülen sıkı para politikasının meyveleri alın­maya başladı. Yurt dışından döviz girişinin yanı sıra yurt içinde artan TL talebi, düşük kur ve artan döviz rezervi olarak olumlu bir görünüm yaratıyor. Haliyle bu görünüm yurt dışındaki kredi derecelendirme kurumlarının da dikkatini çekerek ülke notumuzun da yükselmesini beraberinde getiriyor.

Haziran ayından itibaren enf­lasyonda başlayan aylık düşüş eği­liminin nedeni her ne kadar geç­tiğimiz yılın aynı aylarındaki çok yüksek enflasyon kaynaklı baz et­kisi de olsa reel kesimde son bir­kaç aydır başlayan soğumaya, kre­di kartı ödeme zorlukları gibi hane halkı verilerinin de eşlik etmeye başlaması çıktı açığına doğru iler­lediğimizi işaret ediyor.

Reel kesimde güç kaybı var

Çıktı açığı, enflasyonu dü­şürmek için en önemli matema­tiksel olguyu ifade ediyor. Çık­tı açığı olan “output gap”, IMF’in internet sitesinde şu şekilde ta­nımlanmış: “Çıktı açığı, bir eko­nominin fiili çıktısı ile potansiyel çıktısı arasındaki farkın ekono­mik bir ölçüsüdür.” Potansiyel çık­tı, bir ekonominin en verimli ol­duğu zaman yani tam kapasitede üretebileceği maksimum mal ve hizmet miktarıdır. Genellikle po­tansiyel çıktıya ekonominin üre­tim kapasitesi denir. Özetle enf­lasyonu düşürmek için arz talep dengesine uygun olarak iç talebin iç üretim ve hizmet çıktı kapasite­sini düşürecek ölçüde azalması is­tenmektedir.

Gerek öncü göstergeler, gerekse de geçmişten gelen veriler reel ke­simde bir tür güç kaybı olduğuna işaret etmektedir.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!