Mahfi Eğilmez – 18.01.2015
Reel faizin sıfır olması gerektiği söylemiyle başlayan tartışma, 2014 Ocak ayında kurların başını alıp gitmesiyle durulur gibi oldu. TCMB, Ocak 2014’de yüzde 4,5’tan yüzde 10’a yükselttiği politika faizini, geçen bir yıllık sürede yüzde 8,25’e indirdi. Bazı hükümet yetkililerinin TCMB’nin politika faizini eski düzeyine indirmesi gerektiği yolundaki söylemleri ise devam edip gitti.
TCMB’nın politika faizi de denilen haftalık repo faizi, bankalara ödünç para verirken uyguladığı iki önemli faizden birisi. Bir diğeri gecelik fonlamaya uyguladığı faiz. TCMB’nin gecelik fonlama faizi borç almakta uyguladığı yüzde 7,50 ve borç vermekte uyguladığı yüzde 11,25 oranındaki faizler arasında belirleniyor. Alt ve üst limitler arasında oluşan banda ‘faiz koridoru’ deniyor. TCMB Ocak ayında bankalara ortalama yüzde 8,40 dolayında bir faizle ödünç para kullandırmış bulunuyor. TCMB’nin faiz oranlarını düşürmesiyle bankaların TCMB’den daha düşük faizle fon elde edecekleri, bunun sonucunda mevduat faizlerini ve dolayısıyla kredi faizlerini düşürecekleri tahmin ediliyor. Bu mantık kurgusuna göre kredi faizleri düşünce tüketim, üretim ve özellikle de yatırım için kredi kullanımı artacak ve dolayısıyla ekonomi canlanacak, büyüme de artacak.
Faiz konusunda görüş belirtenleri, enflasyona bakarak, ikiye ayırabiliriz: (1) Reel faizin sıfır olması yani enflasyonun üzerinde faiz verilmemesi gerektiğini savunanlar, (2) Reel faizin pozitif olması yani enflasyonun üzerinde faiz verilmesi gerektiğini savunanlar. Bu ayrımdaki kritik nokta enflasyon oranıdır. Çünkü reel faiz hesabında enflasyon oranı vade sonunda ortaya çıkması beklenen enflasyon oranıdır. Bu hesabı bu blogda defalarca yaptım ama tartışmaya ışık tutması açısından bir örnekle bir kez daha yapmakta yarar görüyorum. TCMB’nin en son beklenti anketine göre yılsonu için beklenen enflasyon oranı yüzde 6,82’dir. Bunu enflasyon beklentisi olarak kabul eder ve eldeki verileri yazarsak hesaplamayı yapabiliriz:
Nominal Faiz = % 9,30 (6 büyük bankanın Ocak 2015 ortalaması)
Net Nominal Faiz = % 7,9 (% 15 gelir vergisi stopajı sonrası kalan net faiz oranı)
Reel Faiz = (1 + Net Nominal Faiz) / (1 + Beklenen Enflasyon) -1
Reel Faiz = (1,079)/(1,0682) – 1 = 0,01 = % 1
Bu durumda reel faizin pozitif olmasını savunanlar açısından, 1 puanlık reel faiz makul bir oran kabul edilebileceği için, bankaların mevduata verdiği faiz oranında bir sorun görünmüyor. Buna karşılık reel faizin sıfır olmasını savunanlar için 1 puanlık bir fazlalık görünüyor.
Faizin indirilmesinin enflasyonu da düşüreceği görüşünde olanlar bütün meselenin bir beklenti meselesi olduğu kanısında bulunuyorlar. Bu görüşü savunanlar, TCMB’nin anketinde yer alan yüzde 6,82’lik enflasyon beklentisinin hem mevcut faiz oranlarının hem de TCMB’nin politika faizinin yüksekliğinden kaynaklanan olumsuz beklentiler sonucunda oluşan bir oran olduğu kanısındalar. Bu görüşte olanlara göre petrol fiyatlarındaki düşüşün ve ilk 4 ayda ortaya çıkacak olan baz etkili enflasyon düşüşünün ardından enflasyon, yılsonunda yüzde 5 dolayına gelebilir. Bunu sağlayabilmenin bir yolu da insanları buna inandıracak bir beklentiyi yaratabilmektir. Dolaysıyla TCMB, politika faizini düşürürse bu beklentinin önü açılmış olur ve enflasyon düşer.
Bugün bulunduğumuz aşamada bu görüşte haklılık payı olduğunu düşünüyorum. Bu düşüncemi etkileyen en önemli gelişme petrol fiyatının 50 USD’nin altına gelmiş olması ve yılın ilk 4 ayında enflasyonun 2 – 3 puan gerileyebilecek olmasıdır. 2014 yılının ilk 4 ayında toplam enflasyon artışının 4,9 puan olduğunu ve bunun yerine bu yılın ilk 4 ayında yarısı kadar bir artışın gireceğini düşünürsek enflasyon Mayıs ayında yüzde 6‘nın altına gerileyecek demektir. Petrol fiyatındaki düşüşün cari açığımızı düşürmenin yanı sıra enflasyonu da düşüreceğinin örneğini benzin fiyatlarından verebilirim. Yaklaşık 6 ay önce İstanbul’da benzinin litresi 5 TL dolayındayken şimdi 4 TL dolayında bulunuyor. Bu düşüş, kişisel ulaşıma ek olarak firmaların taşıma maliyetlerini de etkileyerek enflasyon düşüşüne önemli bir destek sağlayacak.
TCMB’nin faiz indirimine engel oluşturabilecek tek şey bu indirim sonrasında kurlarda yükseliş yaşanması olasılığıdır. Yabancı yatırımcıların benim buraya kadar yaptığım hesapları en az benim kadar yaptığını düşünüyorum. Dolayısıyla yabancı yatırımcıların Türkiye’de enflasyonun düşeceğini ve ona paralel olarak faizlerin de yavaş yavaş düşeceğini gördüklerini tahmin ediyorum. Dolayısıyla faizler düşmeden mevcut yüksek faizlerden yararlanmak için fonlarını Türkiye’den çekmeyeceklerini hatta bir miktar yeni fon getireceklerini düşünüyorum. Eğer bu tahminim doğruysa o zaman TL’de önemli bir değer kaybı ortaya çıkmayabilir (Bu tahminin, dışarıda veya içeride oluşabilecek beklenmedik siyasal ya da ekonomik olayları dışarıda tutarak yapılmış bir tahmin olduğunu söylemeye bile gerek yok. Beklenmedik olayları bilmek iktisatçıların değil falcıların işidir.
Bu çerçevede ben TCMB Para Politikası Kurulunun bu toplantısında 0,75 puanlık bir faiz indirimi yapmasını ve gerekirse gelecek aylarda bu indirime 0,25 – 0,50 puanlık indirimlerle devam etmesini öneriyorum. Bundan ötesi, dış finansmana bağlı bir ekonomi açısından aceleci davranmak olur ve kurlar açısından tehlike yaratabilir.
Çoğu kişinin benim bu indirim önerimden mutlu olmayacağını, bu toplantıdan 0,75 puan değil birkaç puanlık bir indirim beklediklerini tahmin edebiliyorum. Bu aşamada TCMB’ye bir çağrıda bulunup politika faizini bir yıl önceki yüzde 4,5 düzeyine indirmesini önermeyi aklımdan geçirmedim desem yalan olur. Çünkü o zaman bunun ortaya çıkaracağı sonuca göre taraflardan birisi susar, konu da kapanırdı. Ne var ki ne benim böyle sorumsuzca bir çağrıda bulunmam doğru olur ne de TCMB taşıdığı sorumluluk çerçevesinde ülke ekonomisini böyle bir teste sokmaya razı olur.