Geçtiğimiz hafta yine çok önemli gelişmeler yaşandı. AB zirvesinde birlik üyesi ülkelerin Türkiye’ye karşı tutumları, ABD’nin CAATSA yaptırımları, İngiltere’nin anlaşmasız Brexit konusu…
Haftanın en önemli konularından biri de TC Merkez Bankası Başkanı Ağbal’ın para ve kur politikaları hakkında gerçekleştirdiği toplantıda kararlı duruşunu bir kez daha net bir şekilde sergilemesiydi.
Neydi bu kadar önemli kılan bu toplantıyı?
Uzun zamandır Merkez Bankası başkanları para politikası ile ilgili kararlarını yazılı bir metin ile internette paylaşıyorlardı. En son 2016 yılında dönemin TC Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya basın toplantısı gerçekleştirerek para politikasını açıklamıştı. O günden bu yana bizler para politikalarını internetten okur hale gelmiştik. Hal böyle olunca, Naci Ağbal’ın bu kararları basın önünde açıklaması ve sorulara anında cevap vermesi, hem belirsizliklerin azaltılması hem de iletişim kanalının açık olduğunun tekrar altının çizilmesi açısından son derece önemliydi.
Para politikası toplantısının önemli başlıkları nelerdi?
Naci Ağbal’ın üzerinde ısrarla durduğu konuların başında fiyat istikrarı geliyordu.
- Fiyat istikrarının orta ve uzun vadeli kazanımlarına odaklanarak para politikasında sıkı bir duruş sergileyeceklerini ve enflasyonu düşürerek sağlanacak fiyat istikrarı ile kazanımlar elde edileceğini vurguladı.
- Enflasyon ile ilgili hedefin yılsonu itibarıyla belirlenen hedefin yüzde 2 üzerinde gerçekleşmesi durumunda ayrıntılı bir rapor hazırlanacağını ve bu raporun da kamuoyuna açıklanacağını ifade etti. Bu aslında TC Merkez Bankası’nın şeffaf yönetimini de kanıtlar nitelikte bir açıklamaydı.
- Enflasyonu düşürmek için aslında ilk adımın tasarruf faizi yolu ile tesis edilecek bir ters dolarizasyon başlatacağı da vurgulandı. TL’nın döviz kurlarına karşı daha yüksek getirili ve cazip hale getirilmesinin önemli olduğunun altı çizildi.
- TC Merkez Bankası olarak kurların yönünü belirlemek adına döviz alımı satımı yapılmayacağını, serbest piyasa koşullarının geçerli olacağını ve rezervlere arzı artmaksızın müdahale edilmeyeceği belirtildi.
- Merkez Bankası’nın temel politika aracının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı olduğunu, faiz koridoru ve geç likidite penceresinin söz konusu fonksiyonlarının dışında para politikası aracı şeklinde kullanılmayacağını ifade etti. Yani çoklu faiz karmaşasından uzaklaşılmış oldu.
Tüm bu açıklamalar ışığında bir özet yapmak gerekirse TC Merkez Bankası Başkanı Sayın Ağbal enflasyondaki yukarı yönlü ivmenin ana sebebinin döviz kuru olduğunu ve önümüzdeki dönemlerde de kurun enflasyon için bir risk oluşturabileceğini ifade etti. Bu sebeple para politikası kararlarını bütüncül bir şekilde ele aldıklarını, TCMB olarak şeffaf ve öngörülebilir olmak konusuna çok önem verdiklerini ve tahminlerle gerçekleşenler arasındaki farkların raporlarla kamuoyuna bildirileceğini de ifadelerine ekleyerek aslında güven tazeledi. Ağbal’ın verdiği önemli bir mesaj daha vardı. TC Merkez Bankası olarak ortaya koydukları duruşun Cumhurbaşkanı tarafından sahiplenildiğini de açıkladı. Ağbal, aslında ortalıkta dolaşan dedikodulara da bu cümleleri ile politik bir cevap vermiş oldu. Yani TCMB kesinlikle bağımsızdır ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da ülke adına atılan bütün doğru adımların destekçisidir. Dolayısıyla faiz artışı ile ilgili bir karar alınması gerekiyorsa bu karar alınacak ve uygulanacaktır.
TL’nin cazip hale gelmesi için faiz artışı gerçekleşecektir
Sonuçta ortada bir kur hedefi olmasa da TC Merkez Bankası’nın kurda daha fazla oynaklığa müsaade etmeyeceğini tahmin etmek çok zor değil. Bunu gerçekleştirmek için en güçlü silahı da TL’nin tasarruf aracı olarak tekrar cazip hale gelmesi. Bunun için de yapılması gereken yeni bir faiz artışı. Dolayısıyla gözlerimiz haftaya yapılacak toplantıda ve açıklanacak kararda.
Bu hafta gerçekleşenler ışığında faizlerde 200-300 baz puan civarında bir artış beklediğimizi söylemek sanırım yanlış olmaz.
Toplantının önemli sorularından biri de kredi genişlemesi sorusuydu.
Pandeminin ilk dalgasındaki kredi genişlemesi Sayın Ağbal’a yöneltildiğinde bunun doğru bir adım olduğunu söylemesi, bazı kesimlerce kritik konusu edildi.
Diğer taraftan belli bir kesim de tam tersine Türkiye’deki mali destek paketinin azlığından şikayet ediyor ve mali destek paketi büyüklüğünü ABD ve Avrupa ülkeleri ile kıyaslamaya devam ediyor.
Bu konuda değerlendirmenizi kolaylaştırmak adına bir veri sunmak isterim:
G20 ülkelerinde açıklanan mali teşvik paketlerinin ülke bazında GSYİH’ları oranına göre yapılmış sıralamaya bakıldığında Türkiye’nin 5. Sırada yer aldığını görmekteyiz. Ülke bazında doğru bir değerlendirme yapılabilmesi adına grafik aşağıdadır, yorumu da sizlere bırakıyorum…
Burcu Kösem