Merakla beklenen senenin son enflasyon raporunda enflasyon tahminleri yukarı yönlü revize edildi, gerekçelerde kira ve gıda enflasyonu öne çıkarken, hem faiz indirimi hem de asgari ücret artışı konularında ise varsayımlara karşın daha esnek bir hava hakimdi.
Haziran 2023’te başlayan konvansiyonel sıkı para politikası, enflasyonu düşürmede beklenen başarıyı sağlayamadı. Bunun en bariz gerekçesi esasında TCMB’nin tüm araçlarıyla elinden geleni ziyadesiyle yapmış olmasına karşın, maliye politikalarından gelen eşanlı ve yeterli desteği alamamış olmasıydı.
Enflasyon beklentileri yukarı yönlü revize edildi
2024 yılı ilk raporunda yüzde 34 olarak açıklanan yılsonu enflasyon tahmini, ikinci raporda yüzde 38’e çıkarken, yüzde 34-42 aralığına çekilmişti. 3. Toplantıda tahmin değişmezken, yüzde 34-42 bandına dikkat çekilerek bu bandın önemsenmesi gerektiği vurgulanmıştı. Karahan, enflasyonun 2024 yılı sonunda yüzde 44,0 olacağını, ardından 2025 yıl sonunda yüzde 21,00, 2026 sonunda da yüzde 12 seviyesine gerileyecek şekilde tahminlerini güncellediklerini belirtti.
Bir önceki enflasyon beklentisi bu yıl sonu için yüzde 38,0, gelecek yıl sonu için yüzde 14,0, 2026 yıl sonu için yüzde 9,0 seviyesinde bulunuyordu.
Enflasyon tahminlerinin yukarı yönlü revize edilmesinde iki konu öne çıkarıldı; ilki hizmet enflasyonunda en yüksek düzeyde öne çıkan kira fiyatları, diğeriyse mal enflasyonunda yer alan gıda fiyatları. Başkan Karahan, kira enflasyonunun deprem harcamaları ve önceki fiyat kontrollerinden etkilendiğini, mal enflasyonu tarafındaki gıda enflasyonun ise taze meyve ve sebze fiyatlarındaki artış nedeniyle yüksek kaldığını ve bu her iki kalemin de “para politikasının etki alanının dışında” olduğunu vurguladı.
Kira fiyatlarında öncü göstergelerin düşüş eğilimi kaydettiği not edildi ancak bugüne kadarki eğilim para politikası etki alanının dışında varsayıldı:
Diğer taraftan reel kesimin içinde bulunduğu duruma yönelik Sayın Karahan’ın konuşmasında sadece üretici fiyatlarındaki düşüşten kaynaklı mal enflasyonundaki fiyat düşüşüne yönelik bir söylem gerçekleştirilirken, TCMB Başkan Yardımcısı Sayın Akçay’ın asgari ücrete yönelik soruda iktisadi faaliyetin düşüş dönemlerinde maaş artışlarının enflasyona geçişkenliğinin azaldığı yönündeki tespiti ifade etmesi hem asgari maaş artışları hem de reel kesimin içinde bulunduğu duruma yönelik karmaşık analizler barındırıyordu.
Buradaki argüman, yüksek faizin mal enflasyonu üzerindeki olumsuz etkileriyle maaş artışlarının ücretli kesimin harcamalarından ziyade fiyat koyucuların beklentileri (fiyatlama davranışı) kanalıyla enflasyon yarattığı gerçeği etrafında şekilleniyor oysa…
Asgari maaş artışına yönelik Başkan Karahan’ın yöneltilen bir soruya “Asgari ücret konusunda normatif bir değerlendirme yapmamız söz konusu değil zira kurul var. Bununla birlikte enflasyon tahmini vermek ve varsayım yapmak zorundayız.” Cevabından; asgari maaşta yüzde 30’un da üzerinde bir artış yapılabileceği ancak bunu TCMB’nin istemediği anlaşılmaktadır.
Enflasyon beklentilerindeki sektörel ayrışmada kesimlerin tahmini arasında açılan makastan çok, son aylardaki düşüş eğilimi öne çıkarıldı. Aksi halde durumun izahı hem geçmiş hem de şimdiki politikaların yan etkilerine atıfta bulunmayı gerektirecekti.
Faiz indirimine ne zaman başlanacağı ile ilgili net bir mesaj verilmezken; konuşmada:
“Para politikasındaki sıkı duruşumuzu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz. Daha önce de vurguladığımız gibi, bu süreçte iki ana koşul gözetiyoruz: Birincisi, aylık enflasyonun ana eğiliminin, belirgin ve kalıcı bir düşüş göstermesi. Bu kapsamda, ana eğilim, iç talep, ithalat ve finansal koşullara ilişkin göstergeleri yakından izliyoruz. İkincisi ise enflasyon beklentilerinin öngörülen tahmin aralığına yakınsaması. Bu çerçevede, geniş kapsamlı enflasyon beklentisi göstergelerini takip ediyoruz.
Açıklamasına karşılık, piyasalar tarafında Aralık ayında bir faiz indirimine gidileceği beklentisi satın alındı. Bu beklentinin satın alınmasında etkili olan bir diğer gelişme ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yaklaşım tarzımı biliyorsunuz, İnşallah faizle birlikte enflasyon da düşecek.” ifadesi oldu.
Özetle yılın son enflasyon raporunda TCMB, ben kendime düşeni yaptım ancak elimde olmayan nedenler var, minvalinde bir tutumla bir kez daha enflasyonun sadece para politikası yoluyla düşürülemeyeceğini ıspatlamış oldu.
Bu da gıda ve konut gibi alanlarda yapısal sorunlar çözülmeden ve vergilendirmede doğrudan ve yüksek gelirlilere yönelik pay artmadan sadece yüksek faiz politikasıyla yürütülen bir programın, Türkiye ekonomisi dinamiklerinde işlemediği kanısını güçlendirmektedir.