Merkez Bankası, piyasanın 25 baz puanlık faiz indirimi beklentilerine karşın, politika faizini %8 seviyesinde sabit tutarak Temmuz 2019’dan beri sürdürdüğü faiz indirim serisine ara vermiş oldu.
Faizlerin sabit tutulmasıyla beraber, Merkez Bankası’nın dönemsel etkiler ve pandemi etkileriyle beraber artan enflasyonist endişeleri dikkate aldığı ve daha ihtiyatlı bir yaklaşım sergilediği görülmektedir.
Politika açıklamasında Covid-19 etkileri ile özellikle birim maliyetlerdeki artışın ve dönemsel/salgın etkili gıda enflasyonunun hem manşet enflasyon, hem de çekirdek enflasyon eğilimini yukarı doğru kaydırdığı vurgulanmaktadır. Pandemi döneminde düşük talep etkisi, enflasyonist görünümü sınırlasa da, maliyet kaynaklı enflasyon için aynı durumdan söz edilemez. Bu kapsamda Mayıs ayında enflasyonun aylık %1,36 gibi yüksek bir artış sağladığı ve yıllık bazda %11,4 seviyesine yükseldiği görülmektedir. Önümüzdeki hafta açıklanacak olan Haziran enflasyonunda da yıllık bazda yukarı eğilimin sürmesini ve yıllık enflasyonun %12 seviyesine yükselmesini bekleriz.
Enflasyonun kontrol altında tutulması gerekliliği kadar öne çıkan bir diğer unsurun da küresel sermaye hareketleri olduğu aşikardır. Gerçekleşmiş enflasyon seviyesine göre uzun süredir negatif reel faiz seviyesinde olmakla beraber, resmi beklenen enflasyon seviyelerine göre de Merkez Bankası’nın hareket alanı iyice daralmıştır. Pandemi döneminde oluşan özel koşullar ve normalleşme zamanında da talep etkisi ve pandemi öncesinin altında kalacak olan üretim ile hizmet arzının yeni fiyat dengeleri oluşturmasıyla beraber ileriye dönük olarak da enflasyonun görünümüne dair riskler yukarı doğru evrilmiştir. Bu süreç içinde, döviz kurunu düşürecek bir girişin küresel bol likidite avantajı veya swap hattıyla sağlanamamış olması, dolayısıyla birim maliyetlerde önemli bir düşüş sağlanması imkanının da bu çerçevede sınırlı olması itibariyle en azından içinde bulunulan dönem için ihtiyatlı bir yaklaşım sergilendiği yorumunu yapabiliriz. Negatif reel faiz ve piyasadaki kısıtların döviz girişini sınırlayıcı etkileri hesaba katılmalıdır. Tabii para politikasındaki gevşeme ve enflasyonun halen içinde bulunduğu eğilim dikkate alınırsa, aslında atılan adım majör bir adım değildir.
Büyüme tarafında, kredi büyümesi ile beraber pandemi etkileri dengelenmeye çalışılıyor. Son dönemde faizlerdeki düşüşe ek olarak banka kredi faiz oranlarında da düzenleme ve kamu bankalarının destek paketleri çerçevesinde kredi talebinde artış sağlanmaktadır.
Bizim beklentimiz, Merkez Bankası’nın ana politika eğiliminde bir değişiklik olmamakla birlikte faizdeki hareket alanının artık oldukça daraldığı ve bazı toplantıları es geçebileceği şeklindeydi. Bundan sonra faiz indirimi olsa bile oldukça sınırlı oranlarda yapılacaktır. Merkez Bankası’nın resmi enflasyon beklentilerine dair risklerin de yukarı yönlü olduğunu düşünüyor ve yılsonunda %10 enflasyon beklentimizi koruyoruz. Temmuz ayından sonra enflasyonun içinde olacağı eğilim ve Merkez Bankası’nın Temmuz sonunda açıklayacağı Enflasyon Raporu’ndaki revizyonlar yılın geri kalanındaki politika eğilimi hakkındaki fikri de net bir şekilde ortaya koyacaktır.