1. Genel Değerlendirme
İktisadi faaliyet 2021 yılının ikinci çeyreğinde salgın kısıtlamaları ve finansal koşullardaki sıkılaşmayla birlikte bir miktar ivme kaybetse de uzun dönem eğiliminin üzerinde kalmaya devam etmiştir. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH), 2021 yılı ikinci çeyreğinde yıllık bazda yüzde 21,7, çeyreklik bazda ise yüzde 0,9 oranında artış kaydetmiştir. Üretim yönünden değerlendirildiğinde, sanayi ve hizmet sektörleri yıllık ve dönemlik büyümenin temel sürükleyicisi olurken, inşaat ve tarım sektörleri dönemlik büyümeyi sınırlamıştır. Harcama yönünden ise, dönemlik büyümeye hem iç talep hem de net ihracat katkı vermiştir. İç talebin katkısında özel tüketim öne çıkarken, kamu harcamaları ve yatırımlar ılımlı seyretmiştir. Net ihracatın büyümeye verdiği katkıda ise hem güçlü seyreden ihracat hem de altın ithalatındaki yavaşlamanın etkisiyle azalan ithalat rol oynamıştır.
Öncü göstergeler, yurt içinde iktisadi faaliyetin dış talebin de etkisiyle güçlü seyrettiğine işaret etmektedir. Sanayi üretim endeksi Temmuz-Ağustos döneminde bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,2 artarak yükseliş eğilimini sürdürmüştür. Ciro endeksleri üçüncü çeyrekte yurt dışı talebin, özellikle ara malı ve sermaye malı sektörlerinde, sanayi üretimini desteklemeye devam ettiğine işaret etmektedir. Aşılamanın toplumun geneline yayılması salgından olumsuz etkilenen hizmetler, turizm ve bağlantılı sektörlerin canlanmasına ve iktisadi faaliyetin daha dengeli bir bileşimle sürdürülmesine olanak tanımaktadır. Perakende satış hacim endeksi, açılmanın da etkisiyle kuvvetli bir artış kaydetmiştir. Mal tarafında ise dayanıklı tüketim malları talebi yavaşlarken, dayanıksız tüketim malları talebi toparlanmaktadır. Açılmanın iktisadi faaliyet üzerindeki etkisi işgücü piyasasına da yansımaktadır. Temmuz-Ağustos ayları itibarıyla tarım dışı istihdam, hizmet istihdamı öncülüğünde artışını sürdürmüştür. Hizmet istihdamındaki toparlanmayla birlikte tarım dışı istihdam ve tüm alt bileşenleri salgın öncesi seviyelerini aşmıştır.
Cari işlemler dengesinde iyileşme sürmektedir. İhracat, küresel talepteki hızlı toparlanma ve ihracat fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak üçüncü çeyrekte güçlü seyrini sürdürmüştür. Uluslararası emtia fiyatlarındaki yüksek artış ve iktisadi faaliyetin güçlü seyrine rağmen ithalat üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre daha ılımlı bir artış eğilimi izlemiştir. İthalat fiyatlarındaki artışın görece daha güçlü olması, dış ticarette miktar bazında gerçekleşen dengelenmenin cari işlemler dengesine yansımasını sınırlamaktadır. Hizmet gelirlerinde ise aşılamanın hızlanması ve kısıtlamaların kaldırılmasıyla birlikte toparlanma güç kazanmıştır. Önümüzdeki dönemde olumlu dış talep koşullarına bağlı olarak ihracattaki güçlü artış eğilimiyle yılın geri kalanında yıllıklandırılmış cari işlemler dengesindeki iyileşmenin sürmesi beklenmektedir.
Yılın üçüncü çeyreğinde küresel risk iştahı dalgalı bir seyir izlemiştir. Gelişmiş ülke merkez bankalarının destekleyici politikalarının süreceği beklentisiyle Ağustos ayında ve Eylül ayı başında gelişmekte olan ülkelere (GOÜ) portföy girişleri olmuştur. Ancak, Eylül ayının ortalarından itibaren, gelişmiş ülke merkez bankalarının tahvil alımlarını azaltmaya ilişkin iletişimi, enerji fiyatlarındaki artış ile Çin finans ve emlak piyasalarındaki olumsuz gelişmeler GOÜ’lere sermaye akımlarında belirgin bir yavaşlamaya neden olmuştur. Söz konusu süreçte Türkiye’ye yönelen sermaye akımları da zayıflamıştır. Türkiye’nin de içinde olduğu GOÜ’ler grubunda risk primi ve ima edilen döviz kuru oynaklıkları yükselirken, para birimleri dolar endeksindeki güçlenmenin de etkisiyle değer kaybetmiştir.
Tüketici enflasyonu yılın üçüncü çeyreğinde, gıda ve ithalat fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar, yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki artışlar ve açılmaya bağlı talep gelişmelerinin etkisiyle yükselmiştir. Bu dönemde, tüketici enflasyonu yüzde 19,58 ile Temmuz Enflasyon Raporu’nda sunulan tahmin aralığının üzerinde, B endeksinin yıllık enflasyonu ise yüzde 18,63 ile tahmin aralığının içinde gerçekleşmiştir. Üçüncü çeyrekte, üretici fiyatlarındaki artış sürmüş ve tüketici fiyatları üzerinde baskı oluşturmaya devam etmiştir. Söz konusu artışta uluslararası emtia fiyatları, enerji fiyat gelişmeleri, süregelen arz kısıtları ve tedarik zincirinde devam eden sorunlar belirleyici olmuştur.
B endeksinin yıllık enflasyonu, yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre artarken, C endeksinin yıllık enflasyonu aynı dönemde bir miktar azalmıştır. Yılın üçüncü çeyreğinde enflasyon eğilimi kapanma ve açılma dönemlerinin de etkisiyle dalgalı bir seyir izlemiştir. Bu dönemde enflasyon eğilimi temel mallar grubunda gerilerken, işlenmiş gıda grubunda ve yeniden açılmaya bağlı olarak hizmet grubunda yükselmiştir. İşlenmiş gıda grubundaki gelişmeler B ve C endekslerinin eğilimlerinin farklılaşmasına yol açmıştır.
Parasal sıkılaşmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkileri devam etmektedir. Kredi kompozisyonu açısından bakıldığında, üçüncü çeyrek itibarıyla parasal duruşun sıkılığının ticari kredilerde öngörülenin ötesinde daraltıcı etki yaptığı, bireysel kredilerin ise güçlü seyrettiği gözlenmiştir. Bununla birlikte, bireysel kredilerin ılımlı seyre dönmesi için güçlendirilen makro ihtiyati politika çerçevesinin olumlu etkileri görülmeye başlamıştır. Yüksek frekanslı kredi verileri, söz konusu tedbirlerin de etkisiyle ihtiyaç kredisi artış hızının yavaşladığına, vade kompozisyonunun ise bir miktar kısaldığına işaret etmektedir. Kredilerin seyri ve kompozisyonu makroekonomik istikrar açısından takip edilmektedir.
TCMB, Ağustos ayı PPK toplantısında politika faizini sabit tutarken, Eylül ve Ekim aylarında indirime gitmiştir. Eylül ve Ekim ayı toplantılarında parasal duruşun krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkilerinin sürdüğü vurgulanmıştır. TCMB, enflasyonda son dönemdeki yükselişin arz yönlü arızi unsurlardan kaynaklandığı değerlendirmesiyle politika faizini Eylül ve Ekim aylarında toplamda 300 baz puan düşürerek yüzde 16 düzeyine indirmiştir. Bununla birlikte, TCMB, politika faizinde aşağı yönlü düzeltme için yıl sonuna kadar sınırlı alan kaldığı yönünde bir değerlendirmede bulunmuştur.
Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın.
Kaynak: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası