Aydın Eroğlu – 03.02.2015
TCMB Başkanı Görevinde Kalmalı Mıdır?
Ben kişisel görüşüm olarak ”Hayır” diyorum! Bana göre TCMB başkanı görev süresince başarısız olmuştur. Önceki faiz kararlarında da benzer yanlışlıklarla piyasaları alt üst etmişti. Durduk yerde yaptığı erken toplantı yapıp, faiz indirimi kararı alabiliriz açıklaması ile de benzer bir spekülasyon yaratmıştır. Hiç gereği yokken, yaptığı açıklama ile kurların gereksiz oynaklığına neden olmuştur.
Başkan geçen gün yaptığı açıklamaya göre TCMB’nın en önemli görevinin ya da faydasının fiyat istikrarı olduğuna dikkat çekti. Peki soruyorum, TCMB bu fiyat istikrarını uluslar arası bol ve ucuz likiditeye rağmen yıllardır sağlayabilmiş midir? Bakın bakalım kaç yıldır ilan edilen % 5 enflasyon hedefimiz tutuyor mu? Bu mudur fiyat istikrarı?
Ben Başçı’nın görevinde kalmasının tartışmaya açılması gerektiğini düşünüyorum. Nihayetinde bir vatandaş olarak ülkeyi riske sokan kararlardan herkes etkileniyor. Kimse ara toplantı beklemezken enflasyonda ekstra düşüş yaşanırsa faizi indirmek için erken toplanırız demeye gerek var mıydı? Bunu hiç ilan etmeden de enflasyon düştüğü takdirde bir gecede yapamaz mıydı? TCMB başkanı bu davranışı ile de çok yanlış bir tutum sergilemiştir.
Şimdi yaratılan görüntü şudur; enflasyon düştü diye faizleri indirmeye kalktığımızda bile kurlar böyle yükseliyorsa, enflasyon yeterince düşmeden faizler siyasilerin istediği gibi ekstra indirilirse piyasaların tepkisi daha da olumsuz olur izlenimi yaratılmıştır. Yani halâ faiz indirimine muhalefet yapılmaktadır!
Tüm Ekonomi Yönetimi Değişmelidir!
Daha radikal bir görüşümü dile getirmek istiyorum ki, bu düşüncemi son kabine oluşumu öncesinde de kısmen dile getirmiştim. Ben sadece TCMB üst yönetiminin değil, başında Sayın Ali Babacan’ın olduğu tüm ekonomi yönetiminin değişmesi gerektiğini düşünüyorum! Nihayetinde bu ekonomi anlayışı ve kadrosu 12 yıldır başta. Peki Türkiye üretim, enflasyon, büyüme, faiz, istihdam, cari açık sorununu yenebildi mi? Doğrudan yatırımlar katlanarak arttı mı? Katma değerli üretimi başarabildik mi? Fason sanayi yapımızdan çıkabildik mi? Siz bakmayın düşen petrol fiyatları nedeniyle cari açığın ve enflasyonun düşmesine. Bu kimsenin başarısı değil, Türkiye’nin önüne gelen şanslardan birisidir. Acaba petrol 100 $ civarındaki fiyatlarında olsaydı, bu kur seviyelerini de düşünürsek, cari açık ve enflasyonumuz bu şekilde düşebilir miydi?
2009 başından beri dünya genelinde yaşanan resesyon nedeniyle inanılmaz bir fırsat önümüze çıkmıştı. Dünya yok denecek faizler ile inanılmaz boyutta bol bir likiditeye boğulmuştu. Biz bundan mevcut üretmeyen ekonomik politikalarımız nedeniyle yarar göremedik. Kendi kendimize büyümemizi kontrol etmeye, hatta düşürmeye kalktık. Neden? Yüksek büyüme cari açık yaratır diye. Doğru çünkü üretmeden sadece tüketerek, ithalata dayalı bir ara mal politikası ile büyürsek cari açık oluşması kaçınılmaz bir sonuçtur.
2009’da ortaya çıkan bu fırsatı tam kaçırdık derken, bu sefer de petrol fiyatlarının düşmesinin yarattığı inanılmaz bir tasarruf imkanı ortaya çıktı. Ama biz hala ara mal başta, üretim ve büyüme düzeyimizi arttıramıyoruz. Hala gerçekçi yatırım politikalarını devreye sokamadık. Hala % 5’lik enflasyon hedefine sadece para politikası araçlarıyla ulaşmaya çalışıyoruz. Bu politikalarla kredileri, enflasyonu ve büyümeyi düşük tutarak bunu başarma şansımız bence sıfır. Olsa da geçici olur.
Kalıcı bir düşük enflasyon, yüksek büyümeye rağmen de gerçekleşir. Bunun örneğini ABD’de görebilirsiniz. Almanya’da görebilirsiniz. Bu nasıl olur? ÜRETEREK! Katma değeri yüksek ürünleri üreterek olur. Bu sayede fason sanayi yapımızdan kurtulabiliriz. Bunun için ekonomi politikalarımızdaki kısır takıntılarımızdan bir an önce kurtulmalıyız. Üretim ve doğrudan yatırımlar yüksek faiz ortamında olmaz. Çünkü faizin olduğu ülkelerde kurlar gerçek değerinden düşük olur. Bu nedenle de yatırımcılar kur riski gördükleri ülkelerde yatırıma yönelmezler. Faizler muhakkak düşürülmelidir. Üretim ve yatırım hamlesi düşük faiz ortamında gerçekleşir. Düşük faizleri fonlamak için elimizde enerji faturamızdan ortaya çıkan çok ciddi bir tasarruf imkanı vardır. Bu hamleyi şimdi de yapmazsak ne zaman yapacağız? Düşük faiz, gerçek kur politikası esas olmalıdır. Gerekirse, düşen faizler nedeniyle kurlar artacak diye ortaya çıkabilecek enflasyon artışına da katlanmayı bilmeliyiz. Çünkü ilk anda faizler indirildi diye kurlar artabilir. İthal girdi maliyetleri de doğal olarak artarak enflasyona neden olabilir. Ama bu göze alınmalıdır. Yapısal reformlarla da desteklendiğinde, başlayacak olan üretim hamlesi sonrasında hem kurlar düşmeye başlayacak, hem de enflasyon kalıcı bir şekilde düşecektir. Ama bunun için gerekirse bir kaç yıl yüksek enflasyon bile göze alınmalıdır. Kaldı ki, en büyük ithalat kalemimiz olan enerjide yaşanan ve yaşanabilecek fiyat düşüşleri sayesinde korktuğumuz boyutta bir enflasyon da ortaya çıkmayabilir.
Türkiye’nin artık kaybedecek zamanı yoktur. AB’de durgunluk varken, Türkiye’de alınmış olan çok büyük yatırım kararları vardır. Türkiye düşük faize rağmen bu yatırımlarını rahatlıkla finanse edebilir. İç-dış fon kaynağı bulabilir. Ama bu fırsatı da kendi elimizle, kısır maliye ve para politikalarıyla geri itersek, artık bir dahaki sefere çok ciddi bir finansal krize girmemiz kaçınılmaz olur. Bunun için ekonomi yönetiminin tüm kadrolarıyla ve politikalarıyla revize edilmesi gereklidir. Tabii en başta da TCMB kadrolarının!
Tekrar Ocak Enflasyon Verisine Dönersek!
Veri benim için de ilginç oldu. Yıllıkta düşme var. Ama aylık enflasyon hala yüksek görünüyor. Şimdi işler daha da karıştı. Enflasyon % 0,74 ile % 1.1 arasında kalsaydı yıllık % 1’lik bir düşüş gerçekleşmiş olacak ve ek faiz indirimi konuşulacaktı. Ocak ayında aylık % 1.1 gelen artış istenilen enflasyon düşüşünü yaşatmadı. Şimdi ise enflasyonda istenilen düşüş olmadan faiz indirilmeye kalkılırsa, bu davranış daha büyük spekülasyonlara neden olabilir havası yaratılmış oldu! Bu yanlış bir algıdır.
Ben her şeye rağmen faizlerin indirilmesini savunuyorum. Çünkü aylıkta istenilen enflasyon düşüşü olmasa da, yıllıkta enflasyonun düştüğü nettir. Ayrıca faiz indiriminin kurlarda yaratacak olduğu etki, en büyük ithal kalemimiz olan enerji faturamızdaki düşüş nedeniyle çok fazla hasar vermez. Bilakis kur artışının yaratacağı ihracat avantajı daha fazla olur görüşündeyim.
NOT: Yazı, 03/02, 11:22’de www.borsaanalizci.com ‘da yayınlanmıştır.