Geçtiğimiz günlerde bir araya geldiğimiz Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi Sanayici ve İş İnsanları Derneği (DOSABSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı sevgili dostum Nilüfer Çevikel ile Türkiye’nin markalaşma sürecine ilişkin dolu dolu bir sohbet gerçekleştirdik.
Türkiye’nin maliyetler açısından artık ucuz olmadığına, sanayi devrimini tamamlayan ülkemizde ucuz işçilik, ucuz arazi devrinin kapandığına, bizim maliyetleri tutturmakla alakalı problemimiz olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerektiğine vurgu yapan Nilüfer Çevikel, Türkiye’nin markalaşma sürecini biran evvel hızlandırması gerektiğine ve bu konuda geriden geldiğimize dikkat çekti.
Global ölçekte fiyat belirleyen 8-9 firmanın mevcut olduğunu ve bu firmalara ürün satabilmek üzerine bir kurgu yapıldığında para kazanmanın zorlaşacağını belirten Çevikel “Artık yol tıkandı, bundan sonra tasarıma ve teknolojiye önem vermemiz gerekiyor. Her şeyden önemlisi ise marka ihraç etmemiz artık elzem” diyerek dile getirdi marka ihraç etmenin ne kadar kritik öneme sahip olduğunu…
İhracatı büyütmek için tedarikçi rolünden kurtulmamız gerektiğini anlatan Nilüfer Çevikel’in durumu özetleyen ifadelerini olduğu gibi sizlerle paylaşıyorum: “Dünyanın her yerinde küresel krizden söz edebiliriz.
Ancak çarşıya çıktığınız zaman belli markaların önünde hep kuyruk var. İnsanlar ekmek kuyruğuna girer gibi markaların önünde bekliyorlar. Demek ki para belirli gruplarda var. Öyleyse bizim de parası olan o gruplara, ihracat yapmamız, mal satabilmemiz gerekiyor. Belli markalar her zaman para yapıyor, ortalama bir marka olduğunuz zaman her zaman bir alıcısı var. Ultra lüks markalara eğer üretim yapılabilirse bu işin ölçülemez bir kârı olacaktır.
Yazının devamı için TIKLAYINIZ!