Başlığı atıp sonrasında abartılı mı oldu diye düşündüm ama en azından benim şahit olduğum 1993 senesinden bu yana tarihi günlerden geçiyoruz.
Bazıları yurt içi bazıları yurt dışı kaynaklı birçok dalgalanmaya şahit olduk ve bu dönemlerde piyasaların içindeydik. Kimisini hafif atlattık, kimisi kırdı geçti ama ardından gelen toparlanma hızlıydı, kimisinin çözümü daha orta vadeye yayıldı.
Ama bu kez farklı hem politik hem ekonomik anlamda birçok aksilik üst üste gelirken ekonomide “kortizol etkisi had safhada” hissediliyor. Bugün açıklanan enflasyon rakamlarına bakınca biz de dahil piyasa analistlerinin iyimser olma çabası açıkça görülüyor. TÜFE’de ortalama analist beklentisi 0,90 iken aylık gerçekleşme yüzde 1,64 ile analistlerden ayrışıyor. Yangına körükle gitmeyelim diyoruz ama gerçekleri de görmek zorundayız.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Aralık ayı toplantı tutanaklarında vurgu yapılan “enflasyon canavarı” yılın ilk haftasında kendini gösterdi. Tütün ve alkollü içecekler yapılan zamlar ile yükselişte başı çekerken, mevsimsel etki ile yükselen gıda fiyatları ikinci sırada yer alıyor. Şimdiden moralinizi bozmak gibi olmasın ama Ocak ayı verisinde ulaştırma ve sağlık sektöründe yapılan zamlar ile Aralık ayına benzer bir tablo çıkacak. Üretici fiyat endeksine gelindiğinde, petrol fiyatlarının yükselişine endüstriyel metaller eklendi üzerine bir de kur etkisi ne diyeceğimizi bilemiyoruz. “Yİ-ÜFE yüzde 9,94 ile son iki yılın zirvesine yerleşti”
2016 yılının ilk yarısında emtia piyasasında gözlenen reflasyon fiyatlamasına gelince gelişmiş ülke Merkez Bankalarının yüzünü güldürüyor ama bizim değil. Onlar enflasyon yaratmaya çalışırken biz enflasyonu düşürmeye çabalıyoruz. Üstelik tam bir noktada başardık derken başladığımız yere geri dönüyoruz. Atladığımız ve yapılması gereken önemli şeyler var.
Daha fazla içinizi karartmayalım önemli olan önümüzdeki dönemde yapılması gerekenler ve piyasaların verdiği tepki olacak. En bozulduğumuz konu ekonomi yönetimin aldığı tedbirlerin fazla dikkate alınmayışı. Yurtdışı yerleşik kurumlar teşvik paketlerimizi sadece tampon önlem olarak görüyor, Dolar/TL paritesi ilk yarı tahminlerinde rakamlar havada uçuşuyor.
Bu durumda reel sektör dışarıdan gelen etkilerin yanında içeride yüksek kur etkisinin maliyetlere yansıması ile nasıl başa çıkacak? Sanırım birilerinin elini taşın altına koyup daha etkili önlemler olması gerekiyor. Bu noktada 24 Ocak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) toplantısını bekliyoruz. Politika faizinde sert bir müdahale büyüme tarafındaki çabaları boşa çıkaracak endişesi ile temkinli yaklaşımını koruyan TCMB bakalım bu kez ne yönde karar verecek?
Arzu Toktay