Günümüzde okutulan mikroekonomi teorisi William Stanley Jevons, Leon Walras ve Carl Menger tarafından birbirine çok yakın zamanlarda farklı çalışmalarla ortaya konulan yaklaşımlarla biçimlenmiş sonrasında Alfred Marshall, Wilfredo Pareto ile aşağı yukarı bugünkü çerçevesine oturtulmuştur. Sonrasında kuşkusuz pek çok katkı yapılmıştır teoriye. Eksik rekabet piyasaları bunların en önemlilerinden birisidir.
Okullarda okutulan mikroekonomi teorisi tam rekabet piyasasını esas alan bir model üzerine kuruludur. Konu ekonomi bilimi olduğunda en büyük tartışma konularından birisi budur: Miroekonomi teorisinin üzerine inşa edildiği tam rekabet piyasası gerçek yaşamda var mıdır? Yanıt yoktur şeklinde olduğunda anaakım ekonomi teorisi de tartışmalı hale geliyor.
Tam rekabet piyasasının birtakım koşulları var. Çokluk veya atomizite koşulu; alıcı ve satıcının çok olması demektir. Burada kastedilen çokluk alıcı ve satıcılardan hiçbirinin piyasa fiyatını belirleyememeleri veya değiştirememeleri anlamına gelir. Tam rekabet piyasasında oluşan fiyat, alıcı için de satıcı için de veri ve tek fiyattır. Bölünebilme koşulu; piyasada alımı ve satımı yapılan malın veya hizmetin en küçük homojen birimlere bölünebilmesi ve özellikle alıcı ve satıcıların istedikleri miktarda mal alıp satabilme imkânı anlamına gelir. Homojenlik koşulu; alımı ve satımı yapılan mal veya hizmetin birimlerinin aynı olması demektir. Şeffaflık koşulu; alıcı ve satıcıların istedikleri her bilgiyi istedikleri kadar elde edebilme imkânını ifade eder. Akışkanlık koşulu; mal ve hizmetlerin ve üretimde kullanılan girdilerin yer değiştirmelerini kısıtlayan unsurların bulunmaması anlamına gelir.
Bugüne kadar bu koşulların bir arada bulunması, bulunsa bile sürekliliğinin sağlanması neredeyse imkânsızdı. Bu yüzden mikreokonominin belkemiğini oluşturan tam rekabet piyasası gerçek yaşamda karşılaşılmayan, model olarak kullanılan bir piyasa şekli olarak değerlendiriliyordu. Gerçek yaşamda karşımıza çıkan eksik rekabet piyasaları (tekelci rekabet, oligopol, düopol, monopol vb) dururken ve örneğin en yaygın görülen tekelci rekabet piyasası varken rastlanması neredeyse mucize olan tam rekabet piyasasının teorinin belkemiği olarak alınması günümüz mikroekonomi teorisine en fazla yöneltilen eleştirilerin başlında geliyordu.
Bu eleştiri günümüze kadar çok haklı bir eleştiriydi. Ne var ki ilginç biçimde günümüzde e-ticaretin yayılmasıyla birlikte tam rekabet piyasasına çok yakın bir piyasa yaşama geçmeye başladı.
E ticarette, tüketici açısından başka ticaret yollarında pek mümkün olmayan bazı üstünlükler söz konusu. Mesela çokluk koşulu yani alıcı ve satıcının çokluğu gerçekleşebiliyor. Herhangi bir malın birçok satıcısı var. Alıcı da çok sayıda olunca kimse fiyatı tam olarak belirleyemiyor. Bölünebilme koşulu da işliyor sayılır. Bir maldan istediğiniz kadar sipariş edebilme imkânınız var. Homojenlik koşulu da işliyor. Siparişini verdiğiniz mal birimleri aynı. Şeffaflık koşulu belki de şimdiye kadar hiç olmadığı kadar geçerli. Bir malı almadan önce o malı daha önce alanların yorumlarını, eleştirilerini, şikayetlerini okuyabiliyorsunuz. Ayrıca aynı malı satan sitelerde fiyat karşılaştırması yapabiliyorsunuz. Böylece asimetrik bilgi de büyük ölçüde ortadan kalkıyor. Tek tartışmalı konu akışkanlık konusu. E ticaretin bu konuya getirdiği bir yenilik bulunmuyor. Bununla birlikte vergi mevzuatının bu alandaki zayıflığı akışkanlığı konvansiyonel alanlara göre biraz daha rahat hale getiriyor.
Tam rekabet piyasasının bir idealden ibaret olduğu, bu piyasanın gerçek yaşamda bulunmadığı, dolayısıyla ekonomi teorisinin belkemiğini oluşturan yapının sakat olduğu görüşü son elli yılda neoklasik ekonomi teorisine yöneltilmiş en önemli eleştirilerden birsiydi. Ve bu eleştiri haklıydı da. Ne var ki e ticaretin tam rekabet piyasasına çok yakın bir yapıyla ortaya çıkması bu eleştiriyi geriye itmeye başladı.
E ticaretin, dünya toplam ticaret hacmi içindeki payı henüz yüzde 12’lerde bulunuyor. Henüz ticaretin tümü üzerinde etkili olması söz konusu değil. Buna karşılık zaman içinde büyüyerek konvansiyonel ticaretin ağırlığını devralmasıyla tam rekabet piyasasının çok daha yaygın biçimde egemenlik kazanması beklenebilir.