Aydın Eroğlu – 19.04.2017
Benim tarzımı bilirsiniz. Ben genel piyasa karamsar olduğu zamanlarda bile çok karamsar olmayan, her zaman bardağın dolu tarafına bakmayı tercih eden, olumlu olabilecek gelişmelere dikkat çekerek her şeyin kötü olmadığını yazan biriyimdir. Ama aynı zamanda da çok temkinli biriyimdir. Hiç bir zaman körükörüne riskleri göze almam. Önce gerçekten gidişat için ikna olmam gerekir. Görüşlerimi de inançlarımdan bağımsız objektif olarak yazmaya özen gösteririm. Bu nedenle de mevcut bir gelişme ile ilgili bir görüşüm var ise bunu yazmakla birlikte, aksi gelişme halinde de ne olacağını yazarım ki, okuyanların her yöne gelişmede olası olumlu hedef ve riskleri bilmelerini isterim.
Şimdi, beni yeterince tanıyanların zaten bildiği bu özelliklerimi, beni yeni tanıyan arkadaşlarımıza kısaca yeniden hatırlattıktan sonra şu anda da bıçak sırtı bir dengede olduğumuz için temkinli olduğumu belirtmek istiyorum. Yani bir kaç gündür yazdıklarımı karamsarlık olarak görmeyin. Temkinli duruş olarak algılayınız. Mevcut şartların yönetimine göre krize ya da çok iyi bir toparlanma sürecine girebiliriz.
BIST Ucuz Mu?
BİST dolar bazında şimdiye dek gördüğü zirve fiyatlarına göre tam yarı değerinde. Ama gördüğü en düşük değerlere göre de beş katı değerinde! Fakat BİST’i etkileyen en önemli sektör olarak bankalar ön planda olduğu için, asıl BİST değerini düşünürken, her zaman bankaların değerlerini ön planda tutmalıyız.
Bana göre açıklanan son bilançolarına göre bile ben bankalarımızın halen ucuz olduğu görüşündeyim. En azından pahalı olmadığını düşünüyorum. Hal böyle iken, son kamu teşvikleri ve özellikle KGF kredileri ile bankaların kredi satışları patlamış durumda. Eğer kazara faiz ve kur yükselişi ile sonuçlanacak bir siyasi ve finansal kriz yaşamaz isek, tahvil faizlerinin ve kurların bu ve altındaki seviyelerde kalması halinde bankaların üç ve altı aylık karlarında geçen yıla oranla çok ciddi artışlar yaşanmasını bekliyorum.
Bu görüşüm gerçekleşirse banka hisselerine olan ilgi artarak sürebilir. Bankalar yükselince de BİST yeni rekorlar kırar. Size BİST beklentilerimi uzun süredir yazarken, hep banka hisselerinin öncülüğünde olası yeni rekorları beklediğimi yazdığımı unutmayınız.
Bankaların Riski!
Ama bankaların çok ciddi de riski var. Eğer siyasi gerilimleri daha üst boyuta taşırsak, ülke içinde gerilimlerin ateşini söndüremez daha da ateşler ve aynı anda da özellikle AB ile ilişkilerde müzakerelerin sona erdirilmesine neden olacak sertliklerin içine girersek, o zaman önemli risklere sahip olduğumuzu bilmenizi isterim.
Lakin, şunu da belirtmek istiyorum ki, AB ile müzakerelerde ve Geri Kabul Anlaşması konusunda Türkiye haklıdır. Yıllardır her tavizi veren ve üstümüze düşen görevleri yapan ülke olmamıza rağmen, AB her iki konuda da Türkiye’ye hep sınırlı olumlu tepkiler verdi. Şimdiye dek, çoktan AB üyesi olmamız gerekirdi. Bizimle aynı anda müzakerelere başlayan Hırvatistan ve Romanya gibi ülkeler çok kısa sürede serbest dolaşımı alıp, sonra da üye olmalarına rağmen bizim üyeliğimizi geçin, serbest dolaşım hakkında bile ayak diriyorlar.
Aynı şekilde sınırlarımızda Suriye krizi başladığında bir tampon bölge kurularak, mültecilerin bu bölgede tutulması konusunda bizi desteklemeyip sınırlarımızı açmamızı isteyen AB, iş kendisine gelince karpuz seçer gibi mülteci seçimi yapıp, eğitimlileri ülkelerine kabul edip, vasıfsız bulduklarını bize geri yolluyor. Tabii mülteci akını nedeniyle uğradığımız maliyetler de üzerimizde kalıyor. Bu konuda Geri Kabul Anlaşması ile verilen parasal taahütleri hatırlayan yok. Kısacası AB ile bu yazdığım konular ön plana çıkartılarak restleşelim. Gerekirse gelişme sağlanmadığı takdirde müzakereleri biz donduralım ya da bitirelim. Ama müzakerelerin sonlandırılmasına sebep olacak gelişmeler olarak yukarıdaki konuları ön plana çıkartalım. Bunu yapmaz da idamı ön plana çıkartırsak, yine haklı olduğumuz yolda haksız duruma düşer, hem de demokrasimizin sorgulanmasına neden oluruz. Hoş demokrasi ve özellikle yargı konusunda ciddi sorunlar yaşadığımız da ayrı bir gerçek ama yine de AB ile ilişkileri idam konusu üzerinden bozmamamız daha doğru olur.
Eğer siyasi gelişmeler nedeniyle ülke içinde ekonomik önceliklere dönemez, yurt dışında da ilişkilierimizi daha da bozar isek, o zaman Türkiye ile ilgili yeni not indirimleri ve uyarılar gelmeye başlar. Bunlar yaşanacak olursa, kur ve faizler için yeni yükselişler yaşanabilir. Kur artışları bankaların yurt dışı sendikasyon kredilerinden zarar yazmasına, faiz artışları da taşıdıkları devlet kağıtlarından zarar yazmalarına neden olur. Böyle bir sürece girilirse, yani faizler artmaya devam ederse, o zaman son KGF gibi uygulamalarla özel sektöre sağlanan kredilerin geri dönüşlerinde aksamalar olur. Bu olursa, ihale devletin üstüne kalır. Kamu borçları artar ve karşılıkları şüpheli hale dönüşürse, o zaman ülke olarak finansal krize ve ardından da ekonomik krize gireriz.
Böyle bir gelişme halinde şu anda göreceli olarak ucuz gördüğüm ve yükseliş potansiyeli olduğunu yazdığım banka hisseleri çok sert düşüşler yaşayabilirler. Türkiye’den çekinen ve ülkeden çıkmak isteyen yabancı fonlar özellikle tahvil ve banka hisseleri ile borsada satışa yönelirler.
İşte ben sizlere bu riskleri hatırlatıp, bir süre için çok temkinli olmak gerektiğini yazıyorum. Öncelikle referandum sonuçlarının tescillenmesi, kamuoyunda kabullenilmesi ve AB ile ilişkilerin yakın akıbetinin nasıl olacağı çok önemlidir diyorum. Bu gelişmeler bıçak sırtı dengede olduğumuz bu ortamın ne tarafa doğru yöneleceğine ayna tutacaktır.
Şu an için içeride ve dışarıda siyasi riskler ön planda tutuluyor. Bu nedenle ekonomiye odaklanamıyoruz. Dün yazdığım risklere ilaveten, İMF Türkiye’nin 2017 yılı için büyüme beklentisini % 2.9’dan % 2.5’e indirdiğini açıkladı. Sahip olduğumuz cari açık, büyüme, işsizlik gibi risklerimizin azalması için yıllık % 5’lerin üzerinde büyümemiz gereken bir ortamda, IMF’in dediği gibi bir büyüme oranına mecbur kalırsak, bu takdirde birçok konuda risklerimiz daha da kötüleşecek demek olur. Tüm kurumların yaptığı bu tip görüşlerde en çok dikkat çektikleri sorun olarak siyasi gerilimler gösteriliyor.
İşte bu nedenle bıçak sırtı bir dengede olduğumuz için son yazılarımda temkinli bir tutum izliyorum. Benim çok karamsar olduğumu düşünmeyin. Bu riskler nedeniyle bir süre çekimser kaldığımı, rahat rahat yeni hisse öngörülerinde bulunamadığımı biliniz. Bu ortamdan ne zaman çıkarım bilemiyorum. Bu aniden de olabilir, biraz zaman da alabilir.
Mayıs Riski!
Çünkü aynı zamanda bir de sat da çık denen Mayıs ayı geliyor. Biliyorsunuz yaz aylarına girilince genelde dünya borsalarında fonları yönetenler ve yatırımcılar tatile çıkmaya başlar. Borsaya olan ilgi düşünce, borsalar genel bir durgunluk ve gevşeme dönemine girerler. Sahip olduğumuz riskler ile bu döneme girdiğimizi de düşünürsek, son dönem kısmen bankalarda pozitif görüşler açıklayan yabancı kurumların bir anda kâr realizasyonlarına başladıklarını da görme riskimiz var. Unutmayın ki, geçmişte piyasalar ve bankalar için yüksek hedefler verip, hemen arkasından ciddi yabancı satışlarının geldiği örneklerini çok görmüşüzdür.
Ama siyasi gerilimleri içeride ve dışarıda düşürmeyi başarabilirsek, o zaman da hem Türkiye için, hem de BİST için ciddi bir fon girişleri dönemi başlayacaktır. Aynı zamanda neredeyse iki yıldır gelişmeler nedeniyle önlerini göremedikleri ve belirsizliklerden çekindikleri için yatırım yapmaktan kaçınan kendi yatırımcılarımız da hızlı bir yatırım atağına kalkabilirler.
Türkiye 2013 sonrası istihdam ve yatırım sorununu tamamen güven eksikliği ve belirsizliklerin yatırımcılar üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle yaşıyor. Hain darbe denemesi bu güvensizliği daha da arttırdı. Ülke içinde bölünmüşlüğü kırmayı başardığımız, siyaseti değil ekonomiyi ön plana çıkarttığımız, kavgacı değil de uzlaşmacı dile ağırlık verdiğimiz takdirde bir çok sorunumuz hızla çözülmeye başlayacak ve bunun karşılığındaki kredibilite artışı da peşinden gelecektir. Lakin yapısal reformlar için alt yapıyı ne kadar hazırlarsanız hazırlayın, insanlardaki güven sorununu çözemediğiniz takdirde, tüm yapılanlar nafile kalacaktır.
Ancak, olası yeni bir sağ parti kurulması halinde ben iç siyasetin bırakın durulmasını daha da sertleşmesine şahit olabiliriz görüşündeyim. Çünkü o zaman olası kurulacak yeni partiye seçmen kaybetmemek için bölünmüştük ve taraftarlık zirveye taşınsın istenebilir. Bu da gerilimlerde beklediğimiz durulmalara değil, daha da artacak gerginliklere neden olur.
Umarım bıçak sırtı dengenin pozitif tarafına döneceğimiz gelişmeleri yaşarız.
NOT: Yazı 19 Nisan, 10:47’de borsaanalizci.com‘da yayınlanmıştır.
17 Nisan ”Referandum Bitti. Artık İşimize Bakalım!”
18 Nisan ”Sıkıntılar Sürüyor!” başlıklı önceki yazılarımı da okuyabilirsiniz!