Mahfi Eğilmez – 29.06.2017
Suriye İç Savaşı
15 Mart 2011’de bir takım gösterilerle başlayan isyanlar, Nisan ayında ülke çapına yayılarak BAAS Partisine bağlı askerler ve bunları destekleyen milisler ile BAAS partisini iktidardan indirmek isteyen Suriye muhalefeti arasında bir iç savaşa dönüştü. Zaman içinde bu iç savaş Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) ile Kürt, Türkmen, Dürzi ve Süryani grupların da katılımıyla yaygınlaştı, Rusya, ABD, İran ve Türkiye’nin de çeşitli müdahale ve destekleriyle uluslararası bir kimliğe büründü. O tarihten bu yana zaman zaman şiddetlenerek, zaman zaman hafifleyerek ama hiç kesintiye uğramadan sürüyor. Geldiğimiz aşamada Beşar Esad, ülke topraklarının yüzde 40’ını ve nüfusun da yüzde 60’ını denetimi altında tutuyor.
Human Rights Watch 2017 Raporu; 2016 yılı Şubat ayı itibariyle İç savaşta ölenlerin sayısının 470 bin olduğunu gösteriyor. Rapordaki verilere göre 6 milyondan fazla kişi yerinden oldu, 5 milyona yakın kişi yurtdışında sığınma talebinde bulundu, 120 bine yakın insan hapse atıldı ya da kayboldu, binlerce kişi hapiste işkenceyle öldürüldü.
Türkiye’nin Yaklaşımı ve Gelinen Durum
Türkiye, 2011 yılından itibaren Beşar Esad’ın karşısında yer aldı, ABD’nin önderliğindeki koalisyona girerek Esad karşıtlarının oluşturduğu Özgür Suriye Ordusu’nu (ÖSO) destekledi. Türkiye’nin Suriye meselesinde Esad karşıtlarına yönelik desteği, içinde yer aldığı koalisyonun desteğinin ötesine geçen bir yaklaşımı, adeta kraldan çok kralcı bir tavrı yansıtmaktadır. Türkiye bu yaklaşımın içine girerken; Suriye’nin mevcut yönetimiyle Rusya ve İran’ın ilişkilerini fark edemediği, Batı koalisyonunun Esad sonrasında Kürdistan ve Sünni kuşak konusunda nasıl bir yapılanmayı planladığını tam olarak anlayamadığı için çok ciddi dış politika hataları yaptı. Nitekim bu politika hataları daha sonra hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş tarafından da itiraf edildi.
Bugünkü görünüm, ÖSO’nun etkili olmadığı, türeyen radikal grupların terör yarattığı, IŞİD’in Suriye’nin 1/3’ünü elinde tuttuğu bir görünümdür. Üstelik PKK’nın Suriye ayağı olan YPG kuzeyin denetimini ele geçirdi ve ABD’nin müttefiki oldu.
Türkiye, Suriye’deki iç savaş nedeniyle 2011 yılının Nisan ayından başlayarak Suriyeli sığınmacılara ‘açık kapı politikası’ uygulamaya başladı. Başlarda Türkiye en fazla 100 bin Suriyeli göçmeni kabul etmeyi planlamıştı ama bu sayı bugün bunun 30 katına ulaşmış bulunuyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Konseyi (UNHCR) verilerine göre 27 Nisan 2017 itibariyle Türkiye’deki Suriyeli sığınmacı sayısı 2.992.567’dir. Bu sayının yaklaşık olarak yüzde 9’u sığınmacı kamplarında geri kalanı kampların dışında yerleşik durumdadır. Bu nüfusun yüzde 53,2’si erkek, yüzde 46,8’i kadındır. Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin dünyada en yüksek göçmen kabul etmiş ülke konumunda olduğunu belirtiyor.
Suriyeli göçmenler, başlangıçta sınırın Türkiye tarafında kurulan çadır kentlerde yerleşmişlerken zaman geçtikçe sınır illeri dışında İstanbul başta olmak üzere diğer illere yerleşmeye başladılar. Bugün gelinen aşamada Suriyeli göçmen bulunmayan il kalmamış bulunuyor.
Suriyeli Sığınmacıların Sorunları
Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de (muhtemelen diğer ülkelerde de) karşılaştıkları başlıca sorunları şöyle sıralamak mümkündür: (1) Suriyeli sığınmacıların yarıdan fazlası çocuklardır. Çocuk yaşta evlilikler, çocukların eğitime erişimlerinde yaşanan sıkıntılar, çocuk işçiliği ve çalıştırılan çocukların okula gidememesi, ailesinden ayrı düşmüş çocukların korumasız kalması bu konuda karşılaşılan başlıca sorunları oluşturuyor. İstatistiklere bakıldığında, kamplarda yaşayan çocukların çoğunluğunun eğitim gördüğünü, kamp dışında yaşayan çocukların ise çok azının eğitim gördüğünü söylemek mümkündür. (2) Sağlık imkânlarına ulaşım bir başka sorundur. Dil sorununun da etkisiyle Suriyelilerin çoğu sadece acil durumlarda sağlık hizmetlerine erişebilmektedir. (3) Kadınların karşılaştığı şiddet sorunlarının erken tespiti sıkıntısı, tespit edilenlerin doğru merkezlere yönlendirilmesi ve yönlendirilenlerin ise korunmaları konularında ciddi sıkıntılar söz konusudur. (4) Özellikle kamplar dışında yaşayan Suriyeli sığınmacıların Türkçe kurslarına gidememeleri, bu insanların topluma uyumlarını geciktirerek aidiyet duygularının gelişmesini önlemektedir. (5) Suriyeli sığınmacıların iş piyasasına ve sosyal yardım ve hizmetlere erişiminde de sıkıntı vardır.
Suriyeli Sığınmacıların Türkiye Açısından Yarattığı Sorunlar
Suriyeli sığınmacılar konusunda yapılan çeşitli anketler, gözlemler ve hazırlanan raporlarda sığınmacıların Türkiye açısından yarattıkları ve neden oldukları başlıca sorunlar özetle şöyle sıralanıyor: (1) Ülkeye girenler ve çıkanların kimlikleri konusunda iç güvenliği zaafa uğratacak sorunlar vardır. Sınırlar adeta terör örgütlerinin ve diğer illegal yapıların alanları haline gelmiş durumdadır. (2) Bazı illerin nüfusunda yaşanan aşırı nüfus patlaması beraberinde o ilin sosyal dokusuna zarar vermeye başlamış görünüyor. Örneğin Kilis’te yaşayan ülke vatandaşları azınlık durumuna düşmüş durumdadır. Bunun sonucu olarak da ilin yaşam şekli, gelenek ve diğer değerleri yavaş yavaş değişmeye başlamış bulunuyor. (3) Suriyeli sığınmacıların birçoğu pasaportsuz olduğu için, ülke içinde Türk vatandaşlarına karşı işlemiş oldukları suçlardan dolayı haklarında etkin bir soruşturma yürütülemiyor ve dolayısıyla Türk vatandaşları mağdur oluyor. (4) Kamp dışında yaşayanlardan bir bölüm kadın ve çocuk sokaklarda dilencilik yapmaya yöneliyor. (5) Geliri olmayan birçok Suriyeli genç kız para karşılığında ikinci, üçüncü hatta dördüncü eş olarak evlendiriliyor, birçoğu da fuhuş bataklığına sürükleniyor. (6) Sigortasız ve düşük ücretle hatta kayıt dışı çalışmaya razı olan Suriyeli sığınmacılar birçok kentte Türk vatandaşlarının işlerini ellerinden alıyor. (7) Sınır illerinde kaçakçılığın boyutu artıyor. Suriyeli sığınmacılar, kaçakçılık yapan Türklerle işbirliği yaparak işin boyutunun büyümesine ve dallanıp budaklanmasına yol açıyor. (8) İş bulamayan, gelir elde edemeyen sığınmacılar, her türlü suç ve şiddet ortamının içine giriyorlar. Eğitim almamış, düşük gelir düzeyine sahip, dışlanmışlık duygusu içinde yaşayan gençlerin ileriki dönemde pek çok suçun kaynağını oluşturacağını söylemek kehanet sayılmamalı.
Suriyeli Sığınmacılar İçin Türkiye’nin Yaptığı Harcama ve Alınan Sonuçlar
UNHCR’nin 2016 – 2017 Yılları 3RP – Bölgesel Göçmenler ve Esneklik Planında belirtildiğine göre Türkiye, 2011 yılı Nisan ayından 2017 yılı Şubat ayına kadar geçen yaklaşık 6 yıllık sürede Suriyeli sığınmacılara 25 milyar dolar harcamış bulunuyor. 2016 yılında uluslararası kuruluşların Türkiye’ye yaptığı yardım 435 milyon Dolar dolayında görünüyor.
Türkiye, eğitim, sağlık başta olmak üzere birçok alanda gereken önlemleri almaya çalışıyor. Bunlara bir örnek olarak eğitim alanında yapılanları aşağıdaki tabloda sunuyorum:
Eğitim Alanında Yapılanlar | Hedef | Gerçekleşme Oranı (%) |
491.896 çocuk okula kaydedildi | 400.000 | 123 |
5.338 çocuk resmi olmayan eğitim programlarına katıldı | 50.000 | 11 |
8.818 çocuk okula araçla ücretsiz taşındı | 10.000 | 88 |
220.038 çocuğa eğitim malzemesi verildi | 400.000 | 55 |
373 okula öğrenim malzemesi sağlandı | 175 | 213 |
19.776 Suriyeli gönüllü ve Türk öğretmen eğitildi | 11.000 | 180 |
2.700 Suriyeli kadın ve erkek lisan öğrenim programına katıldı | 402.000 | 1 |
814 öğrenci yükseköğrenim bursu kazandı | 250 | 326 |
415 kişi mesleki eğitim kursuna katıldı | 6.500 | 6 |
Sığınmacıları misafir eden 218 okul yenilendi, onarıldı | 180 | 121 |
Benzer tabloları sağlık ve diğer alanlar için de yapmak mümkün. Tablodan görüleceği gibi bazı alanlarda hedefler aşılmış, bazı alanlarda ise hedeflerin gerisinde kalınmış görünüyor. En vahim konu lisan öğrenim kurslarına katılma sayısının düşüklüğüdür. 402 bin sığınmacıya lisan eğitimi verilmesi hedeflendiği halde sadece 2.700 kişi bu kurslara katılmış bulunuyor. Oysa bu insanların bu toplumla anlaşabilmeleri için lisan öğrenmeleri gerekiyor.
Avrupa ile Türkiye’nin Suriyeli Sığınmacılar Konusundaki Anlaşması ve Gelinen Nokta
Türkiye, Suriye’den gelen ve devam eden sığınmacı dalgası konusunda sıkıntıya düşünce sınır kapılarını açarak bu göçmenlerin bir bölümünün Avrupa ülkelerine gitmesini sağladı. 2015 yılında Türkiye üzerinden Yunanistan’a 856.723, 2016 yılında 132.177 (6 Mart 2016 itibariyle) göçmen gitti. Bu göçmenler, Avrupa ülkelerinden sığınma talebinde bulunuyorlardı. Bunun üzerine Avrupa, Türkiye ile bu sorunun çözümü için karşılıklı görüşmelere başladı. 18 Mart 2016 tarihinde Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında varılan anlaşmaya göre Yunanistan tarafından sığınma isteği reddedilen göçmenler Türkiye tarafından geri alınacaktı. Bunun karşılığında AB, Türkiye’ye 3 milyar Euro tutarında mali destek sağlayacak ve AB ile Türkiye arasındaki tam üyelik müzakereleri hızlandırılacaktı. Ayrıca Türkiye, mültecilerle ilgili projeleri uygulamaya koydukça mali destek miktarı da artırılacaktı.
Türkiye’nin bu konulara ek olarak istekleri de bir takım koşulların yerine getirilmesine bağlı olarak kabul edilmişti. (1) Vize serbestisi: Buna göre Haziran 2016’ya kadar Türk vatandaşlarına Schengen Bölgesi’nde vize serbestisi talebi için yerine getirilmesi gereken koşullar konuldu. Bu koşulları yerine getirdiği takdirde Türk vatandaşları AB’de vizesiz seyahat edebilecektir. (2) AB üyelik süreci: Türkiye ile müzakerelerin hızlandırılması için en kısa sürede yeni müzakere başlıklarının açılması öngörüldü.
Gelinen noktada anlaşmada yer alan vize serbestisi, Türkiye’nin öngörülen koşulların tamamını yerine getirmediği gerekçesiyle, yürürlüğe girmediği gibi AB ile müzakerelerde de herhangi bir hızlandırma ortaya çıkmamış durumdadır. Öte yandan AB, söz verdiği 3 milyar Euroluk desteğin şimdiye kadar tamamını da ödememiş bulunuyor.
Değerlendirme
Türkiye, tarihi bir dış politika hatası yaparak girdiği Ortadoğu macerasından elinde 3 milyon Suriyeli sığınmacı, an itibariyle 25 milyar dolarlık bir mali yük, toplumsal, kültürel, psikolojik, ekonomik yüzlerce sorun, yerine getirilmemiş bir takım Avrupa vaatleriyle orta yerde kalmış durumdadır.
Yaşamının yarısı savaş meydanlarında geçmiş olan Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini esas alıp daha en başta bu savaşı barışa dönüştürmek için çaba harcasaydık hem para kaybetmemiş, hem bu kadar sığınmacı almamış, hem de dünyada itibar kazanmış olurduk.
Durum tespitini yaptık, sıra öneri yapmaya geldi. Ama ne yazık ki bu konuda bu aşamadan sonra yapılabilecek öneri yok. Belki tek öneri bu gibi hatalara bir daha düşmemek için Nutuk’u bir daha okumak olabilir.
Kaynaklar:
Human Rights Watch, World Report 20117,
https://www.hrw.org/tr/world-report/2017/country-chapters/298673
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Konseyi, Syria Regional Refugees Response, April, 2017
http://data.unhcr.org/syrianrefugees/country.php?id=224
Avrupa Komisyonu, Turkey Refugee Crisis, Echo Factsheet, April, 2017
http://ec.europa.eu/echo/files/aid/countries/factsheets/turkey_syrian_crisis_en.pdf
ORSAM ve TESEV Ortak Raporu: Suriyeli Sığınmacıları Türkiye’ye Etkileri (Hazırlayanlar: Oytun Orhan ve Sabiha Senyücel Gündoğar)
http://www.orsam.org.tr/index.php/Content/Report/203?s=orsam|turkish.
Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi’nin Sığınmacılar ve Mülteciler Raporu (Hazırlayanlar: Uğur Altun, Özge Görel)
http://www.madde14.org/images/8/8b/TBBMulteciRapor2016.pdf
Dr. Murat Fatih, Suriyeli Mültecilerin Türkiye’deki durumu Karşılaştıkları Temel Sorunlar ve çözüm yolları
AB – Türkiye Geri Kabul Anlaşması metni
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/08/20140802-1-1.pdf