Yükselen Enflasyon, Fed’in Faiz Artırımı ve Parasal Sıkılaştırma Hazırlığı
Küresel krizin başlangıcından bu yana gelişmiş ülke merkez bankaları (ABD – Fed, Avrupa – ECB, Birleşik Krallık – BOE ve Japonya – BOJ) tarafından izlenen tahvil satın alma programları sonucunda oluşan geniş çaplı likidite artışının önünde sonunda enflasyonist baskı yaratacağı biliniyordu. Buna karşılık ekonomilerin resesyona girmesi korkusu enflasyon yaratma korkusunun önüne geçince parasal genişleme temel politika halini aldı. Fed, bu politikayı terk etmeye yöneldikten bir süre sonra bu kez pandemi ortaya çıkınca parasal sıkılaştırmayı bıraktı ve tekrar parasal genişlemeye döndü. Öteki merkez bankaları parasal genişlemeye hiç ara vermeden devam ettiler. Ve sonunda beklenen enflasyon kendini gösterdi. ABD’de yüzde 8’lere, Avrupa’da yüzde 6’lara, Birleşik Krallıkta yüzde 6,2’ye gelip dayandı. Bu oranlar gelişme yolundaki ülkeler için fazla sorun oluşturmasa da gelişmiş ülkeler açısından çok yüksek oranlar. Aralarında hala düşük enflasyona sahip tek ülke olarak Japonya kaldı (yüzde 0,9.)
ABD Merkez Bankası Fed, enflasyondaki yükselişin geçici olmadığını ve kendiliğinden duraklamasını beklemenin hata olacağını sonunda kabul etti ve Mart ayı toplantısında, uzun bir aradan sonra fonlama faizi diye adlandırılan faizini 0,0 – 0,25’den 0,25 – 0,50’ye yükseltme kararı aldı. Bu kararın ardından kurul üyelerinin geleceğe ilişkin beklentileri de açıklandı. Buna göre kurul üyelerinin ağırlıklı beklentisi Fed’in bu yıl, bu artış dışında, 4 kez daha ve gelecek yılda da 4 kez daha faiz artırımı yapacağı şeklinde oluşmuş görünüyor. Buna ek olarak yapılan açıklamalarda Fed’in parasal sıkılaştırmaya da başlayacağı anlaşılıyor. Fed Başkanı Powell, karar sonrası bir toplantıda yaptığı konuşmada faiz artırımlarının 0,25 puanın üzerinde olabileceğini vurguladı. Bu gelişmelerden sonra Fed’in 4 Mayıs’taki toplantısında faizi artırması yolundaki piyasa beklentisi yüzde 100’e ulaştı. Beklentilerin dağılımına bakarsak 0,25 puan artırma beklentisi yüzde 32; 0,50 puan artırma beklentisi yüzde 68 olarak karşımıza çıkıyor. Birleşik Krallık Merkez Bankası (BOE), 2021 Aralık ayında başladığı faiz artırımlarına devam ederek Mart ayında faiz oranını 0,75’e yükseltti.
Petrol Fiyatlarının Yükselmesi
2021 Kasımı ayında Brent petrolün varili 68 dolardı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle 125 dolar düzeyine yükselen fiyat bugünlerde 110 doların üzerinde seyrediyor. Çok kısa sürede petrol fiyatlarında yaşanan bu olağanüstü artış petrol üreten ülkeler için olumlu olmasına karşılık petrol üretmeyip ithal etmek zorunda olan ülkeler için tam bir karabasan oluşturuyor. Benzer bir durum doğalgaz fiyatları için de geçerli. Bu iki önemli malın fiyatlarındaki anormal artışlar küresel sistemi son derecede olumsuz etkilemeye başladı. Bu artışlar dünya çapında enflasyonu yükseltirken ticaretin daralmasına ve birçok ülkede büyümenin düşmesin yol açıyor. Özellikle petrol ve doğalgaz üreten ülkeler dışındaki ülkelerin bu dönemde ciddi sorunlarla karşılaşacakları görülebiliyor.
Rusya’nın Doğalgaz ve Petrolü Kendisine Ambargo Uygulayanlara Rubleyle Satma Kararı
Putin, son dönemde önemli bir karara imza attı ve Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’ya ambargo uygulayan ülkelere doğalgaz ve petrol satışını dolar ya da euro yerine rubleyle yapmaya yöneldi. Bu karar, Rusya’dan bu malları alan ülkelerin ellerindeki dolar ve euroyu satıp ruble almasına ve o rubleyle bu malları talep etmesine yol açacak. Piyasada oluşacak ruble talebi de rublenin değer kazanmasını sağlayacak. Böylece Ukrayna savaşıyla birlikte hızla değer kaybeden rublenin yeniden (eskisi kadar olmasa bile) değer kazanmasına yol açacak.
Bu karar ilk bakışta akıllıca görünse de orta vadede özellikle Avrupa ülkelerinin alternatif doğalgaz temin imkânlarını zorlamasına neden olacak gibi görünüyor.
Öte yandan fiyatlardaki bu olağanüstü artışla ABD’nin kaya gazı ve kaya petrolü üretmesinin de önü açılmış oluyor. Çünkü kaya gazı ve kaya petrolü üretmenin maliyeti oldukça yüksek ve bugünkü fiyatlar bu üretime olanak tanıyor. ABD’nin kaya gazı ve kaya petrolünde dünyanın en büyük rezervlerine sahip bulunuyor. Eğer fiyatlar bu düzeyde devam ederse ABD’nin üretimi gerçekleştirmesi ve dünyaya satması söz konusu. Özetle söylemek gerekirse orta – uzun vadede buy fiyat artışları ABD’nin lehine olacak gibi görünüyor.
Pandemiyle Kırılan Tedarik Zincirinin Savaşla İyice Bozulması
Tedarik zinciri (lojistik ağı da deniyor); mal ve hizmetlerin tedarikçiden tüketiciye doğru hareketlerini kapsayan süreci ifade eden bir kavram. Bu sürecin içinde yer alan organizasyonlar, kuruluşlar, kişiler de sürecin bir parçası olarak kabul ediliyor.
Pandemi, tedarik zincirinin kırılmasına neden oldu. Bir başka ifadeyle tedarikçiden tüketiciye doğru akan bu mal ve hizmet sağlama sürecinin çalışması aksadı. Bu aksama yavaş yavaş toparlanırken bu kez de Ukrayna savaşı gündeme geldi ve süreç yeniden ciddi sıkıntılarla karşılaştı. Bu gelişme de dünya ticaret hacmini olumsuz etkileyecek bir başka gelişme olarak görülüyor.
Türkiye’nin Bu Gelişmeler Karşısında Durumu
Bütün bu gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerinde ciddi etkileri olacak. Gelişmiş ülke merkez bankalarının faizleri artırmaları ve ardından parasal sıkılaştırmaya başlamaları zaten dışarıdan çok yüksek maliyetle fon bulabilen Türkiye’nin borçlanma maliyetlerini iyice yukarıya çekecek. Bu ay içinde 2 milyar dolarlık tahvil ihracı yapan Hazinenin ödeyeceği faiz yüzde 8,62 ile tarihi bir rekora ulaştı. Bu gelişme cari açık verdiği için dış borçlanmaya ihtiyacı olan Türkiye açısından oldukça can sıkıcı bir gelişme.
Petrol ve doğalgaz fiyatlarının yükselmesi petrol üretmeyen ülkeler gibi Türkiye için de çok ağır bir maliyet getiriyor. Brent petrol fiyatı 100 USD/Varil düzeyinde devam ederse buradan cari dengeye gelecek maliyet yıllık olarak 15 milyar doları bulacak gibi görünüyor.
Rusya’nın doğalgazı rubleyle satması konusunda aldığı karara Türkiye tabi değil. Çünkü Türkiye, Rusya’ya uygulanan ambargoda yer almıyor ve tarafsızlığını koruyor. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tanıdığı imkânları kullanmak ve tarafsız kalmak son yirmi yılın en doğru dış politika uygulamasıydı.
Batı dünyasında Ruslara karşı uygulamaya konulan yasaklamalar, kısıtlamalar turizmde de etkisini gösterecek. Rusların Türkiye’den başka gidecek çok az yeri kaldı. Buna karşılık rublenin yaşadığı inanılmaz değer kaybı özellikle orta gelirli Rus turistlerin bu yıl Türkiye’ye gelmesine de engel oluşturabilir. Buna karşılık İtalya, Fransa, İspanya kıyılarını tercih eden zengin Rus turistler o ülkelerdeki kısıtlamalar nedeniyle Türkiye’ye yönelebilirler.