Soma

Mahfi Eğilmez – 16.05.2014

Sorumlu kim?

Soma’da yaşanan maden kazası çok sayıda insanımızın yaşamını kaybetmesine mal oldu. Aileler yıkıldı, ocaklar söndü. Şimdi yurdun dört tarafından yardım yağıyor. Bunlar özünde iyi girişimler ama asıl olayın izlenmesini önlememeli. Kusuru, ihmali saptanırsa sorumlular mutlaka bu işin bedelini hem madden hem de ceza olarak ödemeli. Aksi takdirde bu kazalar her yıl tekrarlanan rutinlere dönüyor.

Kimdir bu olayın sorumlusu? Kimisine göre gerekli güvenlik önlemlerini almayan işveren, kimisine göre gerekli denetimleri yapmayan görevliler, kimisine göre bu denetimlerde yazılanları yerine getirmeyenler, kimisine göre de hükümet sorumlu. Bana göre hepsi sorumlu.

1. Devlet maden ocaklarıyla ilgili gerekli kuralları yaşama geçirmiş midir? Uluslararası kurallar, standartlar bizde de zorunlu hale getirilmiş midir? Devlete ve maden işletmesi sahiplerine sorumluluklar getiren ILO 176 numaralı sözleşmesini Türkiye niçin imzalamamıştır?

2. ILO sözleşmesini imzalamamış olmamıza karşın Türkiye’de geçerli olan Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği ve Sondajla Maden Çıkarılan İşletmelerde Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği mevcuttur. İşveren bu yönetmeliğin gerektirdiği önlemleri almış, uygulamaları yapmış mıdır? Kullanılan malzeme uygun malzeme midir?

3. Bu madende denetim yapanlar madenin tamamını inceleyip ayrıntılı teftiş raporları yazmışlar mıdır? Bu raporlarda saptanan eksiklikler işveren tarafından giderilmiş midir? Bir sonra teftişe gelen müfettiş bir önceki teftiş raporunda konu edilen eksiklerin tamamlanmış olup olmadığını kontrol etmiş midir?

İlk ağızda bakılması gereken konular bunlardır.

Günümüz kapitalizmi bu değil

Soma’da konu hem teknik hem de hukuksal açıdan ayrıntılarıyla incelenmeli ve bu inceleme sonucunda ceza ve hukuk davaları açılmalıdır. Bugün Türkiye’nin her tarafında iyi niyetli kampanyalar yürütülüyor ve Soma için yardımlar toplanıyor, destekler açıklanıyor. Bunların hepsi çok iyi ve doğru organizasyonlar. Ama bu organizasyonlar asıl sorumlunun bulunup ortaya çıkarıldığında bütün bu olayın tazminatını ödemekten kurtulmasına yol açmamalı. Soma olayı “Paralar toplandı, devlet de ailelere maaş bağladı mesele bitti” şeklinde sonuçlanmamalı.

Soma olayını yorumlayan bazı kişiler “kapitalizm işte budur, kârı maksimize etmeye çalışırken insan hayatını bile ikinci plana atar” diye yorumlar yapıyorlar. Doğrudur kapitalizmde asıl olan kârı maksimize etmektir. Ama günümüz kapitalizmi artık sadece kâr maksimizasyonunun önünü açan, diğer meselelere sırtını dönen bir sistem değil. Öyle olsaydı bu tür kazaların kapitalizmin en fazla geliştiği ülkelerde devam ediyor olması gerekirdi. Oysa gelişmiş kapitalist ülkelerde bu tür kazalar yarım yüzyıldır olmuyor. Neden? Çünkü orada artık insan yaşamı 19’uncu yüzyıldaki kadar ucuz değil, oralarda artık örgütler var, sendikalar var, işverenin hırsını dengeleyen kurumlar var. Kimse insan yaşamını öyle kolay kolay tehlikeye atamıyor.

İnsan yaşamının tehlikeye atıldığı sistemin adı kapitalizm değil “ahbap çavuş kapitalizmi.” Yani kapitalist sistemi benimsemiş ama onun geçirdiği gelişmeleri bünyeye katamamış ülkelerin uyguladığı vahşi kapitalizmden kalma sisteme benzer bir sistem. Ahbap – çavuş kapitalizminde devlet – işveren işbirliği insan yaşamına değil, elde edilecek getiriye odaklanan bir yapılanmaya yol açıyor. Sonuçta kârın işverene, zararın devlete ve dolayısıyla vergi ödeyenlere kaldığı çarpık bir sistem ortaya çıkıyor.

Öneriler:

1. Hükümet derhal 176 numaralı ILO sözleşmesini onaylamalı.

2. Türkiye’deki bütün maden ocaklarının bir hafta süreyle kapatılması, bu süre içinde denetlenerek eksikliklerinin saptanması sağlanmalı. Bu denetim ILO 176 standartlarına göre yapılmalı. Eksikliği olmayan madenlerin bu bir haftalık iş kayıplarının bedelini devlet maden sahibine ödemeli. Eksiklikleri olan maden ocaklarının ise eksiklikleri giderilmeden yeniden çalışmaya başlamasına izin verilmemeli.

3. Soma için vatandaşların, sivil toplum örgütlerinin ve çeşitli kurum ve kuruluşların yaptığı destekler, kusurluysa işverenin ve devletin ödemesi gereken tazminatların yerini asla almamalı. Buradaki sorumluluklar kişiselleştirilmeli. Yani görevini yerine getirmeyenler, görevini ihmal edenler kimlerse tazminatların ödenmesinden şahsen sorumlu olmalılar. Yoksa bu tür kazalarda gerekli denetimleri yapmayan, gerekli önlemleri almayan kişilerin verdiği zararın bedelini toplumun tümünden alınan vergilerle ödemek bu kişilerin zararını topluma ödetmekten başka anlam taşımıyor. Elbette bu yarayı sarmak için bütçeden gerekli katkı yapılmalı. Ama bu katkı bu olayın sorumlularının tazminat ödemekten kurtarılmasına yol açmamalı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir