Ekonomilerde yeni büyüme modellerinin stratejik varlıklarla (intangible assets) sağlanacağı beklenmektedir. Amerikan şirketleri maddi olmayan varlıkların değerlerini yıllık faaliyet raporlarında ölçümlerken, ICM (intangible Capital management) departmanı ile maddi olmayan yatırımlar daha verimli yönetilmektedir. 1980’de Amerikan şirket değerlerinin %20’sinin maddi olmayan (intangible) yatırımlardan kaynaklandığı düşünülürken son yıllarda yapılan çalışmalar maddi olmayan varlık değerlerinin Amerikan şirket değerlerindeki payının %80’e ulaştığını göstermektedir. Microsoft için yapılan bir çalışmada şirket değerinin %95’i maddi olmayan varlıklardan oluşmaktadır. Nasdaq’da Yunanistan’ın 20 İsrail’in 70 şirketinin olmasına rağmen hiçbir Türk şirketinin olmaması henüz Türk şirketleri için yeni ekonomi düzeninin gündemde olmadığı anlamına gelmektedir. Apple’ın piyasa değerinin Türkiye GSMH’sı kadar olması da bu durumu desteklemektedir. Zira Türk şirketleri için maddi olmayan varlıklar henüz önemli bir kavram olarak görülmemektedir.
Yeni büyüme modelleri intangible varlıklara dayandırılmaktadır. Kaynaklar teorisi (the theory of resources ya da Resource-Based View) şirketlerin stratejik varlıkları ile ilgilenmektedir. Teoriye göre şirketler faaliyet karını tangible (fiziki) ve intangible (stratejik) varlıkları ile üretmektedir. Intangible varlıklar heterojen bir yapıya sahiptir. Kaynakların söz konusu heterojen yapısı farklı zamanlarda ve farklı durumlarda firmanın sektörde ortalama başarının üzerine çıkmasına sebep olmaktadır. Teoriye göre intangible varlıklar açık piyasalarda satılamaz, kopyalanamaz, hemen taklit edilemez, kümüle bir şekilde birikir. İşte bu yapıları şirketlerin sektörlerinde farklılaşmalarına ve daha iyi performanslarını korumalarına sebep olur. Coca Cola’nın formülünü bulmak için harcadığı Ar-Ge yatırımı çok nitelikli olduğu için formül kolayca kopyalanamaz.
Intangbile varlıkların etkisi sektörden sektöre değişebilir. Kimi sektörler için iyi bir yönetim, güçlü marka, teknolojik altyapı çok önemliyken kimi sektörlerde söz konusu varlıkların sürdürülebilir faaliyet karlılığı oluşturması diğer sektörlere göre görece azdır. Örneğin rekabetin az olduğu ve sektöre girişin zor olduğu sektörlerde intangible yatırımlar önemsiz seviyelerde de olsa bazı firmalar sektörün üzerinde performans gösterebilirler. Ayrıca teknoloji temelli sektörlerde intangible yetenekler daha etkin çalışabilir. Bazı sektörlerde intangible yatırımlar kolay kopyalanabilir. Örneğin marka devri kolaydır. Personel transferi kolaydır. Bu durumda intangible yatırımlar sektörde performans farklılığı açısından çok etkili olmayabilir. Ayrıca sektördeki firmaların yaptığı intangible yatırımlar niteliksiz olabilir. Kısa vadeli algı oluşturan marka harcamaları ya da göstermelik ya da niteliksiz R&D harcamaları intangible varlık yatırımı olsa da bu yatırımlar firmayı sektörünün üzerine çıkarsa bile bunu uzun vadeli koruyamayabilir.
Tangible yatırımlar şirketler tarafından aktifleştirilmekte ve amortisman ayrılmaktadır. Ancak intangible varlık yatırımları genellikle gelir tablosuyla ilgilidir. (Maaş, R&D harcamaları vb.) Dolayısıyla intangible varlıklar aktifleştirilmez ve bilançolarda görülemezler. Yani intangible yatırımların bilançoda görülmemesinin ilk nedeni sağladıkları vergi avantajıdır. Ayrıca yöneticiler de intangible varlıkları stratejik olduğu için bilançolarında göstermek istemezler. Fakat piyasa verimli işliyorsa yatırımcılar, şirketlerin intangible varlıklarını, görünmeyen değerlerini fiyatlarlar. Böylece firma değeri ile tangible varlıkların rayiç değeri farkı intangible varlıklardan oluşur. Lindenberg ve Ross çalışması araştırma ve geliştirme sektöründe çalışan firmalarda Tobin’s q’nun oldukça yüksek olduğunu göstermiştir. Örneğin Coca Cola’nın q’su 10x’nun üzerindedir. Zira bilançolarında görülmeyen değerleri bulunmaktadır.
Şirketler için geçerli olan bu durum yeni büyüme modellerinde ülkeler için de geçerlidir. Sanayi devrimi tamamlanmış artık dijital devrime geçilmiştir. Sürdürülebilir ve güçlü büyümeler ancak intangible (stratejik) varlıklarla sağlanabilir. Yani yeni yüzyılın petrolü bilgi, yaratıcılık, özgür düşünce, güçlü organizasyon, problem çözebilme yeteneği ve personel kalitesidir.
Bugün için yerli araç üretimi muhtemelen Türk sanayisine ciddi bir özgüven ve know-how katacaktır. Ancak uçan araba ya da elektrikle çalışan araba gibi sektörün gelecek 20 yıldaki ihtiyacını tespit ederek yatırım stratejisinin belirlenmesi verimlilik açısından çok daha önemli olacağı gibi 100 yıllık markalarla rekabeti daha kolay kılacaktır.
Dr. Halil Arslan