Bugünlerde çok konuşulan büyük sıfırlama (the great reset) yaklaşımı üzerine düşünmeye devam ediyoruz. Bu konudaki ilk değerlendirmemi bu blogda yazmış (söz konusu yazım için bkz.: https://www.mahfiegilmez.com/2021/01/buyuk-sfrlama-great-reset.html) ve sürekli kriz yaratan kapitalist sistemin günümüz koşullarına uydurulması için bazı düzenlemeler öneren büyük sıfırlama yaklaşımına yönelik görüşlerimi o yazımda belirtmiştim. Özellikle neo-liberal politikaları yaşama geçiren Washington Uzlaşısı yaklaşımının yarattığı küresel krizden sonra yine büyük ölçüde sermaye kökenli düzenlemelerin dünyaya yarar getireceği konusunda ciddi kuşkularım var. Eğer dünyaya ve kapitalist sisteme gerçekten anlamlı yön verilmesi isteniyorsa yapılacak şey ‘ne pahasına olursa olsun büyümek’ şeklindeki hırsları sınırlamaktır. Kapitalizme yeni bir biçim verilmek isteniyorsa yapılması gereken şey doğaya ve çevreye zarar vermeyen ılımlı bir büyüme modeli geliştirmek olmalıdır.
Aşağıdaki grafikte 1980’den bu yana dünya GSYH’sinin gelişimi gösteriliyor (kaynak: IMF, World Economic Outlook, October, 2020.)
Grafiğin gösterdiği gerçek özellikle 2000’lerden itibaren büyümenin zorlanarak uzun ortalamasının (potansiyel büyümenin) üzerinde bir büyümeye itildiği bir dünya görünümüdür. Aslında zorlama 1950’lerde başlamış, bu zorlamayla son 70 yılda küresel GSYH katlanmıştır. Bu zorlamaların sonucu olarak önce 1970’lerin uzun süreli enflasyonları sonra sayısız finansal kriz, 2008 krizi, 2019 resesyonu ve ardından da 2020 Covid – 19 krizi yaşanmıştır. Bu krizlerin son üş tanesi grafikten gözlemlenebiliyor. 1980 – 2000 arasındaki büyümeyi normal patika olarak alırsak 2000’ler sonrasında olması gereken büyümenin kırıklı çizgiyi izleyerek devam etmesi gerektiği sonucuna varırız. Grafik bize bu ortalamanın üzerine çıkılmasının ya da bir başka deyişle kapitalist sistemin son yıllarda yarattığı hırs artışının krizleri tetiklediğini gösteriyor. Krizleri önlemenin yolu hızlı büyümek yerine ılımlı ve çevreye saygılı bir büyüme yaratabilmekten geçiyor.
Konu yalnızca kapitalizmin yarattığı krizleri önlemek değil. Krizleri önlemeye çalışmanın yanı sıra giderek yaşanabilir bir yer olmaktan çıkan dünyayı yeniden yaşanabilir bir yer yapmaya çalışmak ve gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak da hedef olarak alınmalı.
Bu nedenledir ki kapitalizmde bir düzenleme yapılacaksa bunun hırs sınırlaması olarak gündeme getirilmesi gereklidir. Ne var ki gelişme yolundaki ekonomilerin gelişmiş ekonomilerle oluşan büyük farkı giderebilmek için hızlı büyümesi gerektiği düşünüldüğü için bu sınırlamayı uygulamak kolay değildir. Bunun tek yolu gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere gelir, servet ve teknoloji aktarımı yapılması yoluyla gelir dağılımında eşitsizliğin mümkün olduğunca giderilmeye çalışılmasıdır.
Bu tür yaklaşımları öngörmeyen sıfırlamaların dünya için yararlı sonuçlar getirmeyeceğini neo liberal yaklaşımların yarattığı günümüzün sağlıksız dünyasından görmüş bulunuyoruz.