Mahfi Eğilmez – 28.01.2013
Bana en çok sorulan soruların başında mülakatlarda ne yapmak gerektiği sorusu geliyor. Çok fazla mülakata girmedim ama kamu kesiminde ve özel kesimde görev yaptığım sırada birçok mülakatta bulundum. O nedenle deneyim ve gözlemlerimi buradan genel olarak paylaşayım. (Bu rehber daha çok sosyal bilimler okuyanlar için kaleme alınmıştır.)
Sınavdan sonra ne çalışmalı?
Mülakatlar genellikle yazılı sınavdan sonra yapılır. Bazen mülakatlar sözlü sınav ve mülakat biçiminde de olabilir. Bir aday yazılı sınav için yeterince çalıştığı için mülakata artık öyle bir çalışma yaparak hazırlanmanın bir anlamı yoktur. Mülakata hazırlanırken yazılı sınavda zayıf olunan konulara bir göz atıp eksikleri tamlamanın yanı sıra asıl olarak güncel konuları okuyarak hazırlanmak gerekir. Son birkaç haftanın yayınları, köşe yazıları taranarak güncel konular hakkında bilgi sahibi olmak ve hatta o konular hakkında kişisel görüş oluşturmak önemlidir. Örneğin enflasyon verisi açıklanmışsa bu konuyu okumak ve mülakata o konuyu bilerek girmekte yarar olabilir. Ya da petrol fiyatlarının artmasıyla ilgili haberler ön plandaysa bu konuda bilgi edinmek, bu gelişmenin Türkiye’yi nasıl etkileyeceği konusunda kafa yormak mülakatta işe yarayabilir.
Kılık kıyafet, dış görünüm
Bir mülakatta bilginin ve o bilgiyi sunmanın yanı sıra dış görünüm de önemlidir. Erkekler için takım elbise ve tercihen beyaz ya da açık renk (mavi, gri gibi) gömlek ve sade (düz veya çizgili) kravat doğru bir tercihtir. Takım elbisede lacivert, koyu gri, siyah gibi tonları tercihte ve kahverengi tonlardan kaçınmakta yarar var. Takım elbise yerine blazer ceket ve gri tonlu pantolon da olabilir. Saç ve sakal traşı düzgün olmalı, jöle sürülmemelidir. Asla yapılmaması gereken şey beyaz çorap giymektir. Kadınlar için sade bir kıyafet (koyu renkli bir döpiyes ya da ceket pantolon olabilir) ve sade bir saç ve makyaj modeli uygundur. Kıyafete uygun bir çanta olabilir. Ayakkabılar mutlaka boyalı olmalıdır.
İçeri giriş ve tanışma
Mülakat odasına davet ettiklerinde, kapıyı vurup yanıt beklemeden içeri girmek ve kapıyı kapattıktan sonra duruma göre “günaydın efendim” ya da “iyi günler efendim” gibi bir selam verdikten sonra “oturabilirsiniz” demelerini beklemek gerekir. Otururken bacak bacak üstüne atmamakta yarar var. Oturma biçimi diken üstünde oturur gibi tedirgin bir görünüm vermemeli buna karşılık çok da rahat bir hava yansıtmamalı. Nasılsınız gibi bir soru sorulduğunda “iyiyim, teşekkür ederim efendim” yanıtı gibi bir yanıtla yetinilmeli “siz nasılsınız” gibi devam sorularından kaçınılmalıdır.
Kendinizle ilgili bilgi vermeniz istenirse kısaca doğum yerinizi, yaşınızı, okuduğunuz okulları anlatın. Niçin bu işe girmek istediğinizi soracaklarını düşünerek iş hakkında önceden ayrıntılı bilgi edinin ve gelecek planlamanızda o işin yerini kafanızda şekillendirmeye çalışın.
Grup mülakatları
Bazı kuruluşlar (genellikle bankalar) başvuru sayısının çokluğunun da etkisiyle adayları tek tek mülakata almak yerine dörtlü beşli gruplar hailinde mülakata alıyorlar. Bu durumda ortaya bir konu atılıyor ve adayların bu konu hakkında görüşlerini açıklamaları bekleniyor. Burada amaç bir yandan başvuru çokluğu sorununu çözmek bir yandan da kişilerin grup içindeki tavrını gözlemlemektir. Böyle bir ortamda herkesten üstün olmaya çalışma tavrı ne kadar yanlışsa kendi başına davranma tavrı da o kadar yanlış olur. Doğru tavır ukala olmadan gruba egemen olabilme tavrıdır. Yani bir grubu yönetebileceğinizi ama onların nefretini kazanmadan bu işi yapabileceğinizi ortaya koymanız gerekir. Bunun tek yolu konuyu herkesten daha farklı ifadelerle ve kendinden daha emin biçimde açıklayabilmektir. Eğer konu ortaya sorulmuş ve kimin başlayacağı gruba bırakılmışsa en son konuşmak doğru taktik olabilir. Bir kere herkesin düşüncesini öğrenmiş olursuz ikinci olarak da genel bir değerlendirme yaparak kendi görüşlerinizi söylemek fırsatı bulursunuz.
Bilgi olmadan mülakat kazanılmaz
Bir mülakatı kazanmanın ilk koşulu ona götüren sınavı kazanmaktır. Onun da tek yolu bilgidir. Mülakatta ise kabaca ağırlığın üçte ikisi bilgiden, üçte biri de yukarıda anlattığım şeylerden gelir. Kaldı ki o üçte biri sağlayan şeylerin önemli bir bölümünün içinde de bilgi vardır. O nedenle bilgi en önemli silahtır.
Üniversite birinci sınıftayken yaşamda ne yapacağınıza da karar vermenizde yarar vardır. İlk yıl kendinize “ben üniversiteyi bitirdiğimde ne olmak istiyorum?” sorusunu defalarca sorun ve defalarca yanıtlamaya çalışın. Ve sonuçta ulaşacağınız yanıta göre çalışma ve öğrenme yönteminizi seçin. Bankacı mı olacaksınız, müfettiş mi olacaksınız, vergici mi olacaksınız, araştırmacı mı olacaksınız, gazeteci mi olacaksınız yoksa akademisyen mi olacaksınız buna karar vermeniz gerekir. Bu karar sizin dersler dışında nelere ağırlık vereceğinizin de çerçevesini çizecektir. Örneğin ekonomi, işletme, finans, maliye gibi dallarda okuyorsanız ve bankacı ya da müfettiş olmaya karar vermişseniz hukuk ve muhasebe bilginizi derinleştirmeye çalışmanız gerekir. Eğer hukuk, uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi, halkla ilişkiler gibi dallarda okuyorsanız ekonomi bilginizi geliştirmeniz gerekir.
Yaşama hazırlanmak
Bence asıl önemli olan şey yaşama hazırlanmaktır. İnsan kendisini yaşama hazırlarsa sınavları ve mülakatları kazanmanın yanı sıra yaşamı kazanır. Bunun yolu ders çalışmanın yanında edebiyatla, güzel sanatlarla, tarihle, diğer bilim dallarıyla ilgilenmekten geçer. Sadece ders çalışan bir insan yaşamı angarya olarak algılayabilir. O zaman da sınavları ve mülakatları kazansa bile işinde yükselme şansını yakalayamayabilir.
Sosyal bilimler okuyan bir kişinin eğer seçtiği ana dal psikoloji değilse mutlaka giriş düzeyinde de olsa psikoloji okuması gerekir. Diyelim ki bankacı oldunuz ve kredi pazarlaması yapacaksınız. Bu aşamada bilginiz ne kadar yeterli olursa olsun psikoloji bilmenizin size sağlayacağı üstünlük büyük olur. Diyelim ki okuduğunuz dalda akademisyen olacaksınız. Bu konuda tarih çalışmışsanız bu bilginin size büyük yararı olur.
Bence sınavları ve mülakatları kazanmanın yolu insanın sınava ya da mülakata değil yaşama hazırlanmasından geçer.