Seçimlerin ardından ekonomi gerçekten “rasyonele” döner mi?

“Belirsizliğin tarafsız bir şekilde takdir edilmesi rasyonelliğin temel taşıdır; ancak insanların ve kuruluşların istediği bu değildir.”

— Daniel Kahneman Son birkaç aydır hangi adayın nereyi kazanacağı kadar; döviz kurunun nereye gideceğini ve hangi vergilerin geleceğini, son vapuru beklermiş gibi tartışıp, durduk… Elbette bu konuların spekülasyon bacağında her zaman olduğu gibi o “kandırıkçı” sosyal medya hakimdi. Kandırıkçıydı zira farkında olmadan oluşturduğumuz, kendimizi tanımlayan verileri sanki tüm dünya böyle düşünüyormuş gibi yine bize servis ediyordu…

O nedenle muhtemelen büyük çoğunluk, kendi oy verdiği adayın kazanacağını düşündüğü gibi kendi tercih ettiği yorumcu ve dahi spekülatörün beklentisini fiyatladı… Bir ara döviz kurunun momentumu artış kaydetti, Kapalıçarşı’da altın kuyrukları oluştu derken TCMB’den oldukça rijit bir faiz kararı geldi.

Kararın seçim öncesinde gelmiş olması bir tarafa, dozajının da arttırılmış olması, büyük takdir topladı ve kur üzerinde aşağı yönlü bir baskı oluşturması beklendi. O halde, spekülatörler haklı mıydı? Kurun momentumu neden arttı? Öncelikle spekülatörlere asla hak vermeyeceğimi bilmenizi isterim. Tanımından da anlaşılacağı üzere bu şahıslar; yolsuzluk yaparak, kendilerine kazanç elde etmeye çalışan bir kesimi temsil ediyor.

Ancak maalesef ülkemizde sadece sosyal değil, konvansiyonel medyada da kendisine yer edinmiş olanları mevcut. Üstelik toplumdaki siyasal kutuplaşma hesaba katıldığında bu kişiler ve yayın kuruluşlarının piyasa üzerinde azımsanmayacak da bir etkisi oluyor. Sorumun cevabına gelince seçim öncesi kurdaki ivmelenmeyi iktisat teorisine göre açıklamak olası değildir.

Yazının devamı için TIKLAYINIZ!