Mahfi Eğilmez – 25.10.2015
2016 yılının nasıl olacağını bekliyorsunuz şeklinde sorulan soruya reel sektör temsilcileri ve finans yetkilileri hep olumlu yanıtlar veriyor. İktisatçılar daha karamsar. Bunun böyle olması da normal çünkü reel sektör ve finans sektörü olumlu durumda para kazanır. İktisatçılar ise olumsuz durumda daha çok aranırlar. Bu yapıdan kurtulup da konuya bakarsak 2016 yılının, 2015 yılına göre çok daha fazla belirsizlik taşıdığını görebiliriz. Fed’in nasıl karar alacağı, Çin’deki gelişmelerin nasıl sonuçlar doğuracağı, emtia üreticisi gelişme yolundaki ülkelerin düşen emtia fiyatları karşısında ne kadar direnebileceği, gelişme yolundaki ekonomilere yönelik uluslararası fon akımlarının azalıp azalmayacağı bu çerçevede en önemli soru işaretlerini oluşturuyor. Örneğin Fed faizi artırırsa sonuçlar olumsuz, tam tersine vadesi gelmeye başlayan tahvil ödemelerini yapabilmek için yeni bir parasal genişlemeye giderse olumlu olacak. Çin, iç talebi yerli yerine oturtmaya yönelik ekonomik dönüşüm programını, ekonomiyi resesyona sokmadan başarabilirse etkisi olumlu, başaramazsa olumsuz olacak.
1 Kasım seçimleri sonrasında ya bir tek parti hükümeti ya da bir koalisyon hükümeti kurulacak. Hangisinin olacağını tahmin etmek benim işim değil. Ama 1 Kasım seçiminden sonra ekonomideki durumla ilgili düşünce üretmek ve varsa önerilerimi sıralamak benim işim. Ve benim de önerilerim var. Kim veya kimler hükümet olursa olsun burada önerdiğim ekonomi paketini uygulamasında yarar olduğu kanısındayım. Böyle bir uygulamanın, içeride bozulmakta olan ekonomik yapıyı yeniden toparlayacağını ve dış dünyadaki muhtemel olumsuz gelişmeleri göğüsleyerek Türkiye’nin benzer ekonomilerden olumlu ayrışmasına yardımcı olacağını düşünüyorum.
Önce bir durum tespiti yapalım.
Seçime Giderken Ekonominin Durumu
Aşağıdaki tabloda çeşitli makroekonomik göstergelerin 2002 – 2014 yılları arasındaki ortalamalarıyla 2015 yılı için tahminlerin karşılaştırılmasına yer verilmiştir (2015 yılı tahminleri için OVP, IMF, Dünya Bankası ve kendi tahminlerimi esas aldım.)
Çeşitli Göstergeler | 2002 – 2014 Ortalaması | 2012 – 2014 Ortalaması | 2015 Tahmin |
Enflasyon | 10,7 | 7,3 | 8,0 |
Gösterge Faiz | 20,1 | 8,5 | 10,2 |
Büyüme | 4,9 | 3,1 | 3,0 |
İşsizlik | 10,8 | 9,9 | 11,0 |
Bütçe Dengesi / GSYH | -3,5 | -1,6 | -1,5 |
Kamu Borç Stoku / GSYH | 45,9 | 35,0 | 32,5 |
Cari Denge / GSYH | -5,0 | -6,4 | -5,7 |
Tablonun bize gösterdiklerine göre 2001 – 2014 yılları ortalamasına göre 2015 yılında bozulmuş görünen göstergeler şunlardır: Büyüme, işsizlik ve cari denge/GSYH oranı. İyiye gitmiş görünen göstergeler ise şunlardır: Enflasyon, faiz, bütçe dengesi / GSYH oranı, kamu borç stoku / GSYH oranı. Bütçe dengesi / GSYH ve kamu borç stoku / GSYH oranlarındaki iyiye gidişi, öteden beri devam eden bir iyileşme olduğu için, tartışmasız olumlu göstergeler olarak kabul edebiliriz. Buna karşılık enflasyon ve faizde görünen iyiye gidiş, 2002 – 2014 yıllarını kapsayan dönemin ilk yıllarındaki oranlar çok yüksek olduğu için yanıltıcıdır. Aslında son üç yılın ortalamasını birkaç yılı sergileyen sütuna bakarsak bu iki göstergede de kötüye gidişi görebiliriz.
Burada yer almayan bazı göstergeler de var. Örneğin doğrudan yabancı sermaye girişi 2004 – 2007 arasında yıllık 20 milyar dolar ortalamasına ulaşmışken son yıllarda bunun yarısına gerilemiş ve cari açığım finansmanında ağırlık sıcak paraya kaymış bulunuyor. Bunun nedenleri arasında yalnızca ekonomideki gelişmeler değil, ülke riskini artıran siyasal ve sosyal gelişmeler de yer alıyor.
Buna göre 2016 yılına geçerken ekonomideki sorunları sıralayabiliriz: (1) Siyasal ve sosyal yapıdaki bozukluklar ekonomiyi ve özellikle yabancı yatırımları ve dış finansman akışını olumsuz etkiliyor. (2) Ekonomi potansiyel büyümesinin altında büyüyor. (3) İşsizlik yüzde 10 düzeyinin altına getirilemiyor, tam tersine yükselme riski taşıyor. (4) Enflasyon, bütün çabalara karşın düşürülemiyor, hatta yükselme riski taşıyor. (5) Büyüme 4 yıldır potansiyel büyümenin altında kaldığı halde cari açık yüzde 5 düzeyine düşürülemiyor. (6) Türkiye, orta gelir tuzağından çıkamıyor.
Bu sorunların bazılarının çözümü hemen yaşama geçirilmesi gereken önlemlerle gerçekleştirilebilir. Bunların içinde en önemlilerinden birisi potansiyel büyümeye geri dönebilmektir. Çünkü o zaman işsizlik sorunu, yabancı yatırımcıların ilgisinin artması gibi bazı sorunlar çözüm yoluna girebilir. Buna karşılık bu adım yapısal reformlarla tamamlanamazsa bir süre sonra işe yaramaz hale gelir.
Şimdi sırayla hangi adımların atılması gerektiğine değinelim.
Ekonomiyi Toparlamak İçin Çözüm Önerileri
(1)Ekonominin büyüme patikasına dönmesi için atılması gereken adımlar
Bu konudaki görüşüm bütçe harcamalarını ve vergi gelirlerini aynı miktarda artırarak bütçe açığı vermeden yani mali disiplin çapasını kaybetmeden talebi artırarak ekonomik büyümeyi yukarı çekmektir. Burada harcamaların ve vergilerin bir yıla özgü olarak artırılması şarttır. Aksi takdirde bu uygulama vergi artışına karşın enflasyon yaratır.
Bu konudaki düşüncelerimi ve görüşlerimi ayrıntılı olarak şu yazımda ortaya koymuştum:
http://www.mahfiegilmez.com/2015/10/butce-acgn-artrmadan-buyume-oran.html
Söz konusu yazımda değindiğim vergi artışı için ücretlilerden kesilen gelir vergisi dışındaki stopaj vergilerinin (faiz gelirleri, işyeri kira gelirleri gibi) bir yıllık bir dönem için 1 puan artırılması da bir seçenek olarak değerlendirilebilir.
(2)Ekonominin sağlıklı kalabilmesi için atılması gereken adımlar
Ekonomide büyüme patikasına geri dönüş için ekonomiye verilecek can suyu niteliğindeki ilk önlemi izleyerek yapısal reformlar paketinin açıklanması gerekir. Bu tür bir adımın iki koşulu vardır: (1) Bu açıklamaya mutlaka sadık kalınmalıdır. Aksi takdirde itibar kaybı artar ve lehte olması beklenen gelişme aleyhte olur. (2) Yapısal reform konusunda gerçekten insanların yapısal reform yapıldığını düşüneceği düzenlemelere gidilmelidir. Örneğin eğitim süresini artırmak yeterli değildir. Eğitimin tümüyle bilim temeline dayanacağı bir düzenleme getirilmesi gerekir. Bu çerçevede bugüne kadar yapısal reform adıyla takdim edilmiş bulunan bütün düzenlemelerden bu isimlendirme kaldırılmalıdır.
Bu konudaki düşüncelerimi ve görüşlerimi ayrıntılı olarak şu yazımda ortaya koymuştum:
http://www.mahfiegilmez.com/2015/10/guncellenmis-yapsal-reformlar-rehberi.html
Söz konusu yazımda ele aldığım yapısal reformlar başlangıcı ve bitişi tarihlendirilerek bir takvim çerçevesinde kamuoyuna ilan edilmeli ve o takvime sadık kalarak gerekli düzenleme ve aksiyonlar yaşama geçirilmelidir. Böyle bir takvim açıklandığı andan başlayarak beklentileri olumlu hale getirerek birinci başlıkta değinilen talep artırıcı adımın daha çabuk ve güçlü bir etki yaratmasına da olanak sağlayacaktır.