Önce dolar kurunu etkileyebilecek dış etkenlerden söz edelim. Dolar, geçen yılın Eylül ayında bütün paralara karşı değerinin doruk noktasına çıkmıştı. ABD’nin en önemli dış ticaret ortağı konumundaki 6 ülkenin para birimlerine (Euro, Yen, Pound, Kanada Doları, İsviçre Frangı, İsveç Kron’u) karşı oluşturulan Dolar Endeksi (DXY) 114’e kadar yükselmişti. Sonra gerileme başladı. Bugün DXY 102’nin biraz üzerinde, yani dolar hala diğer paralara göre daha değerli konumda. Bugünlerde ABD’nin önündeki en ciddi iki konu; bankacılık sektörünün sorunları ve kamu borçlanma limitinin sonuna gelinmiş olması. Eğer bu iki sorun çözülemezse dolar hızla değer kaybedebilir. Tabii böyle gelişmelerin olma olasılığı doğduğunda diğer rezerv paralarla birlikte altın da değer kazanır.
Gelelim dolar kurunu etkileyebilecek olan iç etkenlere. Faizi düşük tutma takıntısının sonucu olarak cari açık 54 milyar dolara (GSYH’nin yüzde 5,4’ü) yükseldi. Merkez Bankası’nın swap hariç net rezervleri kamu mevduatının ne tarafta sayılacağına bağlı olarak eksi 54 ile eksi 72 milyar dolar arasında değişiyor. Hangisini kabul edersek edelim yatırımcı açısından çok kötü bir görünüm söz konusu. Kur korumalı mevduat hesabı 100 milyar doları aşmış durumda, Merkez Bankası, döviz üzerinde, dalgalı kur rejiminde olmaması gereken bir baskı uyguluyor, bankaların döviz satışını kısıtlıyor, çünkü döviz sıkıntısı var. Bütçe açığı tarihi rekor kırıyor ve yılın 1,5 trilyon liralık bir açıkla biteceği tahmin ediliyor. İlk çeyrekte büyümenin yüzde 1 – 1,5 arasında bir yerde olması bekleniyor. Bütün bunlar söz konusuyken seçimi kazanmaları halinde iki tarafın da verdiği vaatlerin getireceği yükler, zaten son derecede sıkıntılı olan ekonomik tabloyu daha da, sıkıntılı bir hale sokuyor.
Bugün itibarıyla dolar kuru kâğıt üzerinde 19,60, gerçek piyasada 22,40 lira. İhracatçı bu kurdan mutlu değil, onlara sorarsanız dolar kuru 23 – 25 lira arasında bir yerde olmalı. İlk bakışta haklı görünüyorlar ama aslında kurun buralara gelme nedeni faizin düşük kalabilmesi için kura yapılan baskıdan kaynaklanıyor. Merkez Bankası, bankaların döviz satışını sürekli kısıtlıyor. Dolar ihtiyacı olanlar, ihtiyacını bankalardan alamayınca serbest piyasadan almaya yöneliyor. İlk bakışta karaborsa gibi görünen bu farklı piyasa aslında gerçek piyasa kurunun oluştuğu yer. Piyasaya müdahale edildiğinde bu tür görünümlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Bu kısa değerlendirmeyi yaptıktan sonra bugünlerde insanların zihnini en çok yoran soruya gelelim: Pazartesi sabahı dolar kuru ne durumda olacak? Bu soruya yanıtım seçimi kimin kazanacağına göre değişiyor. Burada birinci derecede öncelikli olan Cumhurbaşkanlığı seçimidir. Çünkü bu yeni sistemde asıl belirleyici ve karar verici Parlamento veya hükümet değil Cumhurbaşkanı.
Eğer Erdoğan kazanırsa kur üç nedenle hızla yükselir: (1) Mevcut yönetimin bugüne kadar uyguladığı yanlış ekonomi politikasını ve yaklaşımları değiştireceğine ilişkin bir görünüm yok. (2) Değişim görüntüsü olsa bile kaybedilen itibarı aynı kişilerin geri getirmesi öyle kolay değil. (3) Kuru tutacak döviz kalmadı.
Eğer Kılıçdaroğlu kazanırsa kur ilk anda üç nedenle düşer: (1) Ekonomi politikasında mevcuttan daha yanlış bir politika uygulanmasına imkân yok. (2) Yeni kadrolar yıpranmamış olacağı için çok daha itibarlı olur. (3) İlk iki nedenle dövize talep düşer, bu da kuru geriletir.
Kılıçdaroğlu kazanırsa kur ilk anda düşer düşmesine ama orada ne kadar kalacağı ne yapılacağına bağlı olarak değişir. Çünkü ekonomi tam bir enkaz halinde bulunuyor ve bu durum toplum tarafından henüz tam algılanmış değil. Doğru ekonomi politikası uygulamaya konur ve yapısal reformlar hızla yapılabilirse kur normal düzeyine oturur, piyasa da karaborsa piyasası görünümünden kurtulur.
Not: Burada değişime uğramasını konu aldığım kur serbest piyasada oluşan kurdur. Bankaların açıkladığı kur gerçeği yansıtmıyor.