Mahfi Eğilmez – 01.05.2018
Seçim Ekonomisi Nedir?
Seçim ekonomisi uygulaması son günlerde en çok konuşulan mesele oldu. Önce seçim ekonomisini tanımlamaya ve çerçevesini belirlemeye çalışalım. Seçim ekonomisi; siyasal iktidarın gelecek seçimlerde yeniden iktidara gelebilmek için ekonominin araçlarını bu amaçla kullanması ve yönlendirmesi olarak tanımlanabilir. Memur maaş zamları, emekli maaşlarının artırılması, asgari ücretin yükseltilmesi, tarımsal destekler, vergi oranlarının düşürülmesi, vergi cezalarının affedilmesi, vergi ödemelerinin ertelenmesi maliye politikasının seçim ekonomisine alet edilmesinin temel araçlarını oluşturuyor. Yüksek enflasyona karşın faizlerin artırılmaması, kredi genişlemesini teşvik edici uygulamalar, para arzının artırılması gibi uygulamalar da para politikasının seçim ekonomisinin emrine girdiğinin kanıtını oluşturan gelişmeler olarak sınıflandırılıyor. Seçim ekonomisi dünyanın her yanında az ya da çok uygulanan bir yaklaşım. Bu uygulamalar demokrasinin geliştiği, şeffaflığın, hesap verilebilirliğin arttığı ekonomilerde düşük düzeyde kalırken, demokrasinin fazla gelişmediği, şeffaflığın, hesap verilebilirliğin azaldığı ekonomilerde oldukça fazla yer tutuyor.
Türkiye’de Durum
Türkiye, aslında 2017 yılı başından itibaren bir seçim ekonomisine girmiş bulunuyor. Türkiye ekonomisinin 2017 yılı başındaki temel makro sorunları; düşük büyüme (yüzde 3,2), yüksek enflasyon (yüzde 8,53) ve yüksek işsizlik (yüzde 10,9) idi. 2017 yılı başında bütçe açığı (yüzde 1,1) ve cari açık (yüzde 3,8) kontrol altındaydı. İktidar partisi 2017 yılı başında büyüme oranını yükseltmeyi ve işsizlik oranını düşürmeyi hedef olarak belirleyerek enflasyonla mücadele ve cari açığı denetim altında tutma yaklaşımını terk etti. Bu yolda düşük bütçe açığı oranının verdiği güçten de cesaret alarak kredi garanti fonunu devreye soktu, bazı sektörlerde KDV ve ÖTV gibi harcama vergilerinin oranlarını düşürdü, sosyal güvenlik primlerini erteledi, işe alınan yeni elemanların giderlerinin bir bölümünü devletin üstlenmesini sağladı. Böyle bir politikayı enflasyonun yüksek olduğu bir dönemde, yatırım artışının dış finansmana bağımlı olduğu bir ekonomide uygulamaya koymanın sonucu enflasyonun artması, cari açığın da yükselmesiydi. Sonuç da aynen böyle oldu.
Aşağıdaki tablo son üç yılın bazı göstergelerini ele alarak seçim ekonomisi uygulanıp uygulanmadığını ortaya koymayı amaçlıyor.
Makroekonomik Gösterge | 2015 | 2016 | 2017 |
Büyüme | 6,1 | 3,2 | 7,4 |
Bütçe Açığı/GSYH (%) | 1,0 | 1,1 | 1,5 |
Cari Açık/ GSYH (%) | 3,8 | 3,8 | 5,5 |
Enflasyon Oranı (%) | 8,81 | 8,53 | 11,92 |
İşsizlik Oranı (%) | 10,3 | 10,9 | 10,9 |
Tabloya göre; 2017 yılında büyümeyi artırmaya yönelik seçim ekonomisi uygulaması sonucunda cari açık, bütçe açığı ve enflasyon oranı yükselmiş, bütün bu zorlamaya karşın işsizlik oranı düşmek bir yana artmış görünüyor.
Seçim Ekonomisinin 2018 ve 2019 Yıllarına Etkileri
24 Haziran 2018’de seçim var. 2017 başlarından itibaren yürürlükte olan seçim ekonomisi giderek hızlanıyor. Son olarak hükümetin açıkladığı pakette bu kez vergi afları, imar affı gibi düzenlemelere ek olarak emeklilere iki bayramdan önce biner lira ikramiye verilmesi gibi bütçeye ciddi yük getirecek düzenlemeler de yer alıyor.
Türkiye’de yaklaşık 12 milyon emekli var. Bu emeklilere 2 bayramda biner lira ikramiye ödenmesi demek yılda 24 milyar TL bütçeden ek ödeme yapılması demektir. 2018 yılı bütçesi 65,9 milyar TL açık veriyor. Buna en az 24 milyar TL’yi de eklersek açık miktarı 89,9 milyar TL’ye yükselecek demektir. Hükümetten gelen açıklamalara göre yapılacak olan imar affı ve vergi barışı düzenlemelerinden gelecek paralar bu ek açığı tümüyle kapatacak ve dolayısıyla aslında ortada ek açık olmayacak. Bildiğimiz şey bütçeye en azından 24 milyar TL’lik bir ek harcama yükünün geleceğidir. Buna karşılık vergi barışı ve imar affı gibi düzenlemelerden ne miktarda gelir tahsil edileceğini bilmiyoruz. Diyelim ki tam da bu ek harcama kadar tahsilat yapılmış ve 2018 bütçesine ek bir açık yükü gelmemiş olsun. Aynı harcama miktarı 2019 yılındaki 72 milyar TL tahmin edilen bütçe açığının üzerine binecek. 2019 yılında yeniden aynı imar affı ve vergi barışı söz konusu olmayacağına göre 2019 yılının finanse edilebilmesi için vergilerde ciddi artışlar yapılması gerekecektir.
Para Politikası Ne Olacak?
Hükümetin erken seçim nedeniyle seçim ekonomisini daha da yukarıya taşıyacak olan genişletici maliye politikası önlemlerini açıklamadan hemen önce Merkez Bankası Enflasyon Raporunu kamuoyuyla paylaştı. Raporda birçok önemli konu yer almakla birlikte seçim ekonomisi açısından iki mesele öne çıkıyor. İlki 2018 ve 2019 yılına ilişkin olarak yenilenmiş bulunan enflasyon hedefleri ve tahminleri. Bunları bir tabloda gösterelim.
2018 Sonu | 12 Ay Sonrası | 24 Ay Sonrası | |
TCMB Tahmini | 8,4 | 7,9 | 6,0 |
Beklenti Anketi | 10,1 | 9,6 | 8,6 |
Enflasyon Hedefi | 5,0 | 5,0 | 5,0 |
Hükümetin bu tablonun yer aldığı enflasyon raporundan hemen sonra yaptığı açıklamalar bu tabloda yer alan bütün oranları anlamsız kılmış bulunuyor.
İkinci mesele raporda yer alan bir cümleyle ilgili olarak ortaya çıkıyor. Söz konusu raporun 10’uncu sayfasında şu ifade yer alıyor: “…Para politikası duruşu oluşturulurken, mali disiplinin korunacağı…varsayılmaktadır. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesi söz konusu olabilecektir.” Hükümetçe açıklanan bu son paket ‘maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması’ olarak açıklanmazsa nasıl açıklanabilir? Esasen maliye politikası, 2017 yılının başından beri para politikasını ve onun hedef aldığı iddiasında olduğu enflasyonu düşürme amacını desteklemekten tamamen koparak ‘ne pahasına olursa olsun yüksek büyüme’ arayışına girmişti. Bu son düzenleme bu kopuşu çok daha net bir biçimde ortaya koymuştur. Politika yapıcıların enflasyonla ilgili hedefleri artık sadece hedefleri ve tahminleri düşük tutmaktan ibaret bir konuma gelmiş görünüyor.
Merkez Bankası gerçekten enflasyonu düşürmeye odaklanmış bir para politikası izliyorsa açıklanan bu paketten sonra faizi yeniden artırmak zorunda kalabilir.