Türk sanayisi, pandemiden bu yana gösterdiği yüksek performans ve güçlü iş yapış modeli ile ihracat ve dolayısıyla büyümede aldığı etkin rolle kendisini bir kez daha kanıtlamış oldu.
Geçtiğimiz hafta Uluslararası Finans Enstitüsü Genel Müdürü Robin Brooks’un tweetinde ülkemizin diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla gerçekleştirdiği ihracat patlamasını ifade ediş biçimi beni çok etkiledi.
Nedeni ise; ülkemizde giderek artmakta olan dış ticaret açığının pek çok tartışmaya zemin hazırlaması söz konusu iken dışarıdan önemli bir uluslararası kurum profesyoneli tarafından objektif bir şekilde başarının gösteriliyor olması idi elbette…
Ancak tweetin devamında bir de yine objektif bir tanımla “makro denge” ifadesi vardı ki değerlendirdiğimizde kimsenin bu bağlamda bir itirazı olacağını düşünmem. Neden mi?
İşte bu konu da, yine bütüncül ve objektif bir biçimde ele alınması gereken türden de o yüzden…
Yüksek teknolojili ihracatta gerideyiz
Dış ticaret açığının bu denli yükselmesinde enerji bağımlılığımızın ve küresel bir enerji krizinin yaşanıyor olmasının etkili olduğuna sanırım kimsenin itirazı olmaz. Ancak tutar bazında ithalat ve ihracatı kıyasladığımızda ise yine yüksek teknolojili ve katma değeri yüksek ihracatta da halen geri kaldığımız bir gerçek. Bu cümlemizi net olarak verilerle açıklayabiliyoruz. (Bakınız : https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Dis-Ticaret-Istatistikleri-Eylul-2022-45544&dil=1 )
Sanayimizi dönüştürmeliyiz
Öyleyse net bir biçimde sanayimizi dönüştürmemiz ve bu dönüşümü gerçekleştirirken de hem küresel hem de içsel risklere karşı bir dizi önlem paketine sahip olmamız gerekecektir…
Önlem paketi deyimiyle kastettiğim, hem sürdürülebilirlik hem de jeopolitiği bir arada barındırarak durum tespiti ve risk yönetimi ile beraber hızlı aksiyon alabilme yetisine sahip olabilmektir.
Sanayi firmalarımızın çoğunda benzer ligdeki ülkelere göre oldukça yüksek düzeyde bir hızlı aksiyon alabilme yeteneği zaten mevcut. Küresel ölçekte önlem paketine örnek olarak sınırda karbon düzenlemesini, enerji dönüşümünü, yeni ihracat pazarlarını ve teknolojik dönüşümü sayabiliriz.
İçsel risklerden en önemlisi malumunuz olduğu üzere yüksek enflasyon ve yaklaşan seçim ortamıdır…
Dalgakıran, İSO başkanlığı için aday
Peki böylesine bir plan silsilesi sanayicimizin ihtiyacını tamamen karşılayabilir mi? Bu soruya belki kısmi olarak ‘evet’ yanıtı verebiliriz. Ancak tam anlamıyla bir cevap vermek gerekirse yanıtımız ‘hayır’ olacaktır. Zira bir iş planının başat gereksinimi, örgütsel yapıda olması yani bir ekip işi olarak kurgulanmasıdır.
Sanayi odaları bu bağlamda devlet ile reel kesim arasında bir köprü görevi üstlenmeli…
Adnan Dalgakıran’ın İstanbul Sanayi Odası başkan adaylığı ile birlikte girmiş olduğumuz seçim yolunda sesimiz basında pek duyurulmasa da…
Öncelikli olarak İSO sanayicisinin acil ihtiyacı olan finansman sorununa adil ve sonuç verici yöntemlerle hizmet vermek isteriz.
Veri analizi neden çok önemli?
Burada kullanacağımız en önemli araç veri ve onun doğru işlenmesi ile ortaya konulan resim olacaktır…
Veri analizi neden bu kadar önemli? Çünkü her sektörümüzün kendine has üretim ve finans yapısı vardır. Örneğin bir sektörümüz stok yoğun çalışırken diğeri için stok o kadar da önemli olmayabilir.
Yöntemimiz ise söylem değil, sağladığımız veri akışı ve durum tespitleri aracılığıyla sağlıklı iletişim kanalı olacaktır.
Her alanda önemli olan sağlıklı iletişim, sanayicimizin sesi olan bu tür platformlarda önemini bir kat daha artırmaktadır. Siyasetten uzak, her kesimi kucaklayan ve her şeyden önemlisi nesnel olmalıdır…
İSO daha kapsayıcı olmalı
İstanbul Sanayi Odası, öncelikli ihtiyaçların giderilmesinden sonra sanayicisine danışmanlık görevini daha kapsayıcı ve butikten genel pazara yönelerek gerçekleştirmeli…
Yani, hem her bir üye firma bazında, hem de sektörlerden sanayinin bütününü kapsayacak biçimde bir danışman ve köprü görevi üstlenmeli…
Herhangi bir kesime rakip değil, bilakis sunduğu raporlarla geliştirici ve dönüştürücü olma rolünde olmalıdır…
Bu, Türkiye’nin en köklü sanayi odasının bütüncül ve birleştirici yönü ile kalkınma hamlesinde üstleneceği birincil roldür…
Artık bazı kalıpların kırılarak, nesnel düşünme ve harekete geçme zamanı gelmiştir. Bunun için de sanayinin en önemli yoldaşı İstanbul Sanayi Odası’na önemli işler düşmektedir…
Burcu Kösem