Mahfi Eğilmez – 10.09.2015
Reflasyon tanımı
Reflasyon, İngilizce restoration (önceki haline getirmek) ile inflation (şişme) kelimelerinin bir araya getirilmesinden türetilmiş bir kelime. Yeniden makul oranlı enflasyona dönmek anlamına geliyor. Belirli bir daralma, küçülme ve deflasyon döneminin ardından ekonominin içine girdiği toparlanma aşaması reflasyon olarak adlandırılıyor. Enflasyonu düşürme (dezenflasyon) anlamına kullanılan bir başka türetilmiş kelimeyle tam tersi anlamı taşıyor. Bir ekonomide üretimi canlandırmak ve ekonomideki deflasyonist eğilimleri kırmak için uygulamaya sokulan para ve/veya maliye politikasına da reflasyon politikası deniyor.
Deflasyon ve sıfır enflasyon niçin iyi bir şey değildir?
Reflasyonu anlatabilmek için önce deflasyonu bir kez daha gözden geçirelim. Deflasyon; en kısa tanımıyla fiyatlar genel düzeyinde sürekli düşüş halidir. Burada dikkat edilmesi gereken konu fiyat düşüşünün genel olması ve süreklilik göstermesidir. Bir başka ifadeyle bir ya da iki malın fiyatının düşmesi ya da bütün malların fiyatının bir defaya özgü olarak düşmesi deflasyon olarak tanımlanamaz.
İlk bakışta olumlu bir ekonomik durum gibi görünen deflasyon, aslında enflasyondan çok daha önemli bir ekonomik krizin ifadesidir. Deflasyonist eğilimler devam ederse üretici üretimden vazgeçer ve bu kez ekonomi önce resesyona sonra da depresyone girebilir. 2008 yılında başlayan küresel kriz birçok ülkede önce resesyona sonra da deflasyonist eğilimlerin ortaya çıkmasına yol açtı.
Piyasa ekonomisini benimsemiş kapitalist sistem için ideal durum enflasyonun yüzde 2 – 3 arasında ve faizlerin de bunun 0,5 – 1 puan üzerinde seyrettiği durumdur. Sıfır enflasyon ve sıfır reel faiz insanları harcama yapmaktan alıkoyan bir durumdur. Gelecek yıl fiyatının aynı kalacağını bildiğiniz bir şeyi almakta acele etmezsiniz. Hele faizler de sıfırsa o zaman kredi kullanıp da o malı almanıza gerek yoktur. Bir sonraki yıl da yine sıfır faizle o krediyi alıp geçen yılki fiyattan aynı malı alabilirsiniz. Bu durumda hiç kimse harcama konusunda acele etmez. Öyle olunca da tüketim azalır, talep düşer.
Gelişmiş ülkelerin bir bölümünde küresel krizle birlikte bu anlattığım olgu yaşandı. Dünyada birçok merkez bankası enflasyon hedeflemesi yoluyla enflasyonu düşürmeye yönelik dezenflasyon politikaları uygularken, gelişmiş ülkelerin merkez bankaları tam tersine reflasyon politikası uygulamasına girdiler.
Reflasyon politikası uygulamaları
Reflasyon politikası uygulamak isteyen bir hükümet maliye politikasına veya para politikasına ya da her ikisine birden başvurabilir Her iki politika da ekonomiyi canlandırmak ve dolayısıyla deflasyondan çıkarıp makul oranlı bir enflasyona dönmek için kullanılabilir. Maliye politikasının bu amaçla kullanımı vergilerde ve/veya kamu harcamalarında düzenlemeler yapılarak yürütülebilir. Bu çerçevede: (a) Vergi oranlarında indirimlere gidilmesi, vergi ertelemelerine başvurulması, vergi ödemelerinde taksitlendirmelerin artırılması, vergi teşviklerinin yaygınlaştırılması, vergi oranlarında indirime gidilmesi gibi vergi düzenlemeleri yapılabilir. (b) Maaş ve ücretlerin artırılması, ikramiye ödemeleri yapılması, avans ödemelerinde oranların yükseltilmesi gibi kamu harcamalarının artırılması uygulamaları yürürlüğe sokulabilir. Maliye politikasının her iki şekilde uygulanması da tüketicilerin kullanılabilir gelirini yükselteceği için harcamaları ve dolayısıyla tüketimi artırır. Tüketim artışı, talep artışı demektir. Bu artış, bir süre sonra üretim artışını, o da bir süre sonra yatırım artışını peşinden sürükler. Ekonomi yeniden canlanmaya başlar. Bu gidiş devam ederse fiyatlarda artış başlar ve ekonominin deflasyon ortamından çıkarak yeniden makul düzeyde enflasyona dönüşü gerçekleşir.
Para politikası ise para arzını artırarak uygulanır. Para arzını artırarak piyasada likiditenin bollaşmasına, faizlerin düşmesine ve kredi hacminin genişlemesine, bu yolla harcamaların ve dolayısıyla talebin artmasına yol açılabilir. Talep artışı yukarıda değindiğimiz sonuçları getirerek ekonominin canlanmasına ve deflasyonist ortamdan çıkılmasına yol açabilir.
Maliye politikası yoluyla uygulanan reflasyon politikasında kişilere ve reel sektör kuruluşlarına verilen destekler öne çıkarken para politikası aracılığıyla uygulanan reflasyon politikasında bankalara ve finans kuruluşlarına verilen destekler öne çıkar.
Reflasyon politikası uygulamalarının sonuçları
Japonya’nın parasal genişlemeye geçmeden önce uyguladığı bütçe harcamalarını (dolayısıyla bütçe açığını) artırma şeklindeki politika reflasyonu maliye politikası aracılığıyla gerçekleştirmenin tipik örneğiydi. Ne var ki Japonya bütçe açıklarını yüzde 8’ler, kamu borçlanmasını yüzde 250’ler düzeyine çıkardığı halde bu uygulamadan başarılı sonuçlar alamadı. Ekonomiyi büyütmeyi de deflasyonist ortamı dağıtmayı da gerçekleştiremedi.
Fed’in başlattığı ve daha sonra İngiltere Merkez Bankası, Japonya Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankası’nın izlediği parasal genişleme (QE) reflasyonu para politikası aracılığıyla gerçekleştirmeye çalışmanın tipik örnekleridir. Bu uygulamadan ABD ve İngiltere başarılı sonuçlar aldılar, Euro Birliği ülkelerindeki uygulamalar konusunda bir yargıya varmak için henüz erken. Japonya’daki parasal genişlemeden elde edilen sonuçlar ise, şimdiye kadarki görünümüyle, geçmişte maliye politikasına ağırlık verilerek uygulanmış reflasyon politikasına göre daha başarılı görünüyor.
Reflasyon politikası uygulamalarında başarılı olabilmenin yolu, bütün diğer istikrar programlarında olduğu gibi, ülkenin ve toplumun sosyolojik yapısını, adetlerini, geleneklerini, tüketim eğilimini göz önünde bulundurarak buna göre bir program dizayn etmekten geçiyor. Örneğin Japonya’da maliye politikası uygulamasıyla kişilere verilen ek paralar ekonomiyi canlandırmaya yaramamış, buna karşılık son 2 yılda uygulanan parasal genişleme yoluyla finans kesimine verilen destek işe yaramaya başlamış görünüyor.